Mehmet Akif Ersoyun Kurtuluþ Savaþýndaki Rolü
Ýstanbul'da rahat hareket etme olanaðý kalmayan Mehmet ükif, görevinden azledilmeden az önce oðlu Emin'i yanýna alarak Anadoluðya geçti. Sebil'ür-Reþadðý Ankaraðda çýkarmasý için Mustafa Kemal Paþa'dan davet gelmiþti. TBMM'nin açýlýþýnýn ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü Ankara'ya vardý. Milli mücadeleye þair, hatip, seyyah, gazeteci, siyasetçi olarak katýldý. Ankara'ya varýþýndan bir süre sonra ailesini de yanýna aldýrdý.


Ankaraðya geldiði günlerde, Mustafa Kemal Paþa Konya vali vekiline telgraf göndererek ükifðin Burdur milletvekili seçilmesini saðlamasýný istemiþti. Haziran ayýnda Burdurðdan, Temmuz ayýnda ise Bigaðdan mebus seçildiði haberi meclise ulaþtý. ükif, Burdur mebusluðunu tercih etti. Böylece 1920-23 yýllarý arasýnda vekil olarak I. TBMMðde yer aldý. Meclis kayýtlarýnda adý
"Burdur milletvekili ve Ýslam þairi" olarak geçmektedir.


Ankara'ya varýr varmaz ona verilen ilk görev, Konya Ayaklanmasýðný önlemek için halka öðütler vermek üzere Konyaðya gitmekti, büyük gayretine raðmen Konyaðda kesin bir sonuca ulaþamadý ve Kastamonuðya geçti. Halký düþmana direniþe teþvik için 1920 yýlýnýn Kasým ayýnda Kastamonuðdaki Nasrullah Camisi'nde verdiði ateþli vaaz, Diyarbakýrðda basýldý ve tüm vilayetlere ve cephelere daðýtýldý.


ükif, Anadolu'ya geçerken Eþref Edip'e de arkasýndan gelmesini söylemiþti. Eþref Edip, Sebil'ür-Reþad Dergisi'nin kliþesini de alýp Ýstanbul'dan ayrýldý. Son olarak 6 Mayýs 1921 günü derginin 463. sayýsýný yayýmlamýþlardý. ükif derginin 464-466. sayýlarýný Eþref Ediple beraber Kastamonu'da yayýmladý, 464. sayý o kadar ilgi gördü ki birkaç kere basýlýp Anadolu'ya ve askere daðýtýldý. 467. sayýdan itibaren yayýma Ankara'da devam ettiler. Derginin etkisi o kadar büyüktü ki, yaydýðý yoðun duygularýn hakimiyetindeki Türk halklarý etkilenmesinden korkan Rusya, gazetenin ülkeye giriþini yasakladý


1921'de Ankara'da Taceddin Dergahý'na yerleþen Mehmet ükif, Burdur milletvekili olarak meclisteki görevine devam etmekteydi. O dönemde Yunanlýlarýn Ankara'ya ilerleyiþi karþýsýnda meclisi Kayseri'ye taþýmak için hazýrlýk vardý. Bunun bir daðýlmaya yol açacaðýný düþünen Mehmet ükif, Ankara'da kalýnmasýný, Sakarya'da yeni bir savunma hattý kurulmasýný önerdi; teklifi tartýþýlýp kabul edildi.
Ýstiklal Marþý'ný yazmasý

Ayný dönemde Milli Eðitim Bakaný Hamdullah Suphi Bey'in ricasý üzerine ulusal marþ yarýþmasýna katýlmaya karar verdi. Konulan 500liralýk ödül nedeniyle baþlangýçta katýlmayý reddettiði bu yarýþmaya, o güne kadar gönderilen þiirlerin hiç biri yeterli bulunmamýþtý ve en güzel þiiri Mehmet ükif'in yazacaðý kanýsý mecliste hakimdi. Mehmet ükif'in yarýþmaya katýlmayý kabul etmesi üzerine kimi þairler þiirlerini yarýþmadan çektiler. þairin orduya ithaf ettiði Ýstiklal Marþý, 17 þubat günü Sýrat-ý Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye'de yayýmlandý. Hamdullah Suphi Bey tarafýndan mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45'te ulusal marþ olarak kabul edildi. ükif, ödül olarak verilen 500lirayý Hilal-i Ahmer. bünyesinde, kadýn ve çocuklara iþ öðreten ve cepheye elbiese diken Darðül Mesai vakfýna baðýþladý
Mýsýr yýllarý ve Kur'an tefsiri

Ýstiklal Madalyasý ile ödüllendirilen Mehmet ükif, 1923 yýlýnda Ankara'dan Ýstanbulða döndü. Abbas Halim Paþa'nýn daveti üzerine kýþý geçirmek için Mýsýr'a gitti. Gitmeden önce Kur'an'ý Türkçeye tercüme etmek için Diyanet Ýþleri ile anlaþma imzaladý. Kendisine teklif edilen bu görevi baþlangýçta reddetmiþti çünkü kendi eserlerini yazmak, milli mücadele destanýný yaratmak istiyordu ancak bu çeviriyi yapabilecek tek adam olarak görüldüðünden kabul etmesi için çok yoðun ýsrar vardý ve kabul etmek zorunda kaldý. Bir kaç sene yazlarý Ýstanbul'da, kýþlarý Mýsýr'da geçirdi. (Türkiye'de gerçekleþen devrimleri kendi inançlarýna ve ülküsüne aykýrý gördüðü söylentileri vardýr.) 1926 kýþýndan sonra Mýsýrðdan dönmedi. Kahire yakýnlarýndaki Hilvan'a yerleþti. Burada adeta inzivaya çekilerek Kur'an tercümesi üzerinde çalýþmayý sürdürdü ancak 6-7 sene üzerinde çalýþtýktan sonra sonuçtan memnun kalmadý ve bu sorumluluktan kurtulmak istedi. Sonunda 1932ðde mukaveleyi fesh etti. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý hem tercüme hem yorumlama iþini Elmalýlý Hamdi Efendi'ye verdi. ükif, kendi yazdýklarýný dostu Yozgatlý Ýhsan'a teslim etti ve ölür de gelmezse yakmasýný nasihat etti. Mehmet ükif, Mýsýr yýllarýnda Kuran çevirisinin yaný sýra Türkçe dersleri vermekle meþgul olmuþtu. Kahire'deki ðCami-ül Mýsriyye" adlý üniversitede Türk Dili ve Edebiyatý dersleri verdi (1925-1936).
Yurda dönüþü ve vefatý

Siroz hastalýðýna tutulunca hava deðiþikliði iyi gelir düþüncesiyle önce Lübnanða, sonra Antakyaðya gitti fakat Mýsýrða hasta olarak döndü. 17 Haziran 1936ðda tedavi için Ýstanbulða döndü. 27 Aralýk 1936 tarihinde Ýstanbulðda, Beyoðluðndaki Mýsýr Apartmanýðnda hayatýný kaybetti. Edirnekapý Mezarlýðýðna gömüldü. Cenazesine resmi bir katýlým olmadý ancak büyük bir üniversiteli genç topluluk katýldý. Mezarý iki yýl sonra, üniversiteli gençler tarafýndan yaptýrýldý; 1960ðta yol inþaatý nedeniyle kabri Edirnekapý þehitliði'ne nakledildi. Mezarlýkta Süleyman Nazif ve arkadaþý Ahmet Naim Bey'in arasýnda yatmaktadýr.