ABD taşeronluğu..

AKINCI


Küresel güçler, küresel bir toplum kurmak için uzun yıllardır çalışıyorlar. Küresel toplumu ve onun birey tipini de tarif etmişler. Bu birey, hiçbir millete aidiyet duygusu beslemeyecek, bütün dinleri eşit görecek, kısacası ğdünya vatandaşığ olacaktır. Böyle bir toplumu, dolayısıyla dini ve bireyi oluşturmak isteyenler için tek engel İslamğdır.


üyleyse, İslam değiştirilmeli, bu görüşe uydurulmalıdır. Küresel güçlerin peşinde koştukları projenin özeti budur. ğİslamğda reformğ, ğIlımlı İslamğ, ğDinlerarası diyalogğ ... gibi kavramlar hep bu şer düşüncenin ürünüdür. İslamğın değiştirilmesi için seçilen ülke, ne yazık ki, Türkiyeğdir. Türkiyeğnin bu değişime öncülük etmesi isteniliyor.

İslamğın değişmesi konusunda en çok ümit bağlanılan kişilerden biri de, Başbakan Erdoğanğdır. Bunu biz değil, İsrail Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı Alon Liel söylüyor. ğDemoğİslamğ adında bir kitap yazan bu şahıs, Türkiyeğde ve Türkiye üzerinde 20 yıla yakın çalışmış bir diplomattır. Liel, ğİslamğın reforme edilmesinde Başbakan Erdoğanğın büyük rol oynayacağınığ söylüyor. Türkiye üzerinde doktora yapmış olan Liel, Başbakan Erdoğanğa, Teoder Herzlğin kurduğu Yahudi örgütünün ğcesaret ödülüğ vermesinde de etkili olmuştur.

Esasen, AB projesi de İslamğı reforme, Türk milletini tarihe gömme projesidir. Bunu da biz söylemiyoruz. AB görevlileri söylüyorlar. İşte onlardan biri olan Robert Coperğin ğUlusların Dağılmasığ adlı kitabında yazdıkları : ğülüm cezasını kaldıran, azınlık haklarını kabul eden Türkiyeğde yaşanan gelişmeler çok çarpıcıdır. Başka çağda bu tür değişim ancak sömürgeci gücün diktası altında gerçekleştirilebilirdi. Ama söz konusu reformların gönüllü çabalarla gerçekleştiğini görüyoruz. Bu gönüllü katılım biçimi, yeni imparatorluk türüne meşruiyet sağlıyor ve uzun süre yaşama şansını artırıyorğ.

Ortadoğu ve İslam uzmanı olarak bilinen Igmar Karlsson da şöyle diyor: ğ14 ve 15. yüzyıllarda Müslüman ve Hıristiyanların arasının bozulmasının sebebi, Müslümanların gerçeği harfiyen Kuranğda aramasıydı. şimdi ise Müslümanlar, İslamğı Avrupağdaki şartlara ve gelişmelere göre yorumluyorlarğ. Bu hangi ülkede yapılıyor? Tabii ki, ABğye girmek isteyen Türkiyeğde. Anlaşılan o ki, Türkiyeğye İslamğı değiştirme rolü biçilmiştir. Biçilen bu rolü, geçen hafta ülkemize gelen ABD Harvard üniversitesi Politik Bilimler Akademisi öğretim üyesi Prof. Dr. Samuel Huntington, bir kez daha ifade etti.

Huntingtonğun, ğTürkiye, ABğye giremeyecektirğ sözü, malumu ilamdı. Hiçbir önem taşımıyordu. Ama, ne gariptir ki, Türk basını en çok bunun üzerinde durdu. Halbuki Huntington, İslamğı reforme etme projesinin son safhaya geldiğini ve bunun liderliğini Türkiyeğnin yapması gerektiğini, başka da bir şansı olmadığını söylüyordu. Asıl önemli olan bu idi. Huntington, ğTürkiye, İslam dünyasında daha yapıcı faal bir rol oynayabilir. Ancak şu andaki durumuyla Türkiyeğye, İslam dünyası, laik ve biraz da şeytani bir ülke olarak bakıyor. Türkiyeğnin fanatik laiklikten vazgeçmesi ve Müslüman kimliğine daha çok önem vermesi lazım. Müslüman dünya ile daha iyi ilişkiler ve daha faal rol üstlenmesi lazımğ dedi. Huntingtonğun sahip çıkılmasını istediği ğMüslüman kimlikğ, gerçek kimlik değil, bozulmuş, kendi deyimleriyle ılımlı İslam kimliğidir.

Huntington, Türkiyeğnin önünde üç seçenek olduğunu söylüyor ve bu seçenekleri analiz ediyor. AB seçeneğine ğolmazğ, milliyetçi seçeneğe ğtehlikeliğ diyor. Milliyetçi seçeneği şu sebepten tehlikeli buluyor. Diyor ki: ğünümüzdeki 10 yıl içerisinde Arap olmayan ülkeler, İran, İsrail, Hindistan, Pakistan, Rusya nükleer güç olarak Türkiyeğnin yanı başında olacaklar. Türkiyeğnin güvenliğine bakması lazım. Bu silahlara sahip ülkelerin çıkarları, Türkiyeğnin çıkarlarıyla örtüşmeyebilirğ. Huntingtonğa göre, bu şartlarda, kala kala geriye ğIlımlı İslamğa liderlikğ pardon ğABD taşeronluğuğ kalıyor. Türk milleti buna razı olacak mı? Biz olmayacağına inanıyor ve onun için "Milliyetçi Türkiye ğ diyoruz.

http://www.otuken.net/modules.php?na...ticle&sid=2784