MİLLİYET.jpg
Arslan BULUT: 18 Şubat 2005 tarihinde MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal, Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Soros destekli TESEV’in Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker, TRT eski Genel Müdürü Cem Duna ve ABD’nin o tarihte Ankara Büyükelçisi olan Eric Edelman ile yine ABD’nin eski Ankara Büyükelçilerinden Mark Parris, Bebek’te bir İtalyan lokantasında bir araya gelmişti. Aynı ekip, daha geniş katılımlı olarak daha sonra Can Paker’in evinde de toplantı yapmıştı. Bu toplantıya Tayyip Erdoğan da katılmıştı.


Milliyet’teki krizin perde arkası / Arslan BULUT

İmralı zabıtlarının 28 Şubat’ta Milliyet’te Namık Durukan imzasıyla yayınlanmasından sonra Tayyip Erdoğan, Hasan Cemal’in 2 Mart tarihli yazısında kullandığı “Gazete yapmak ayrıdır, devlet yönetmek ayrıdır” ifadesini de zikrederek “Çözüm sürecine katkıda bulunmak istiyorsanız böyle bir haberi atamazsınız, atmamanız gerekirdi. Batsın sizin bu gazeteciliğiniz” dedi.

Ardından, Milliyet gazetesi sahibi Erdoğan Demirören’in, Genel Yayın Müdürü Derya Sazak’a “Hasan Cemal ve Can Dündar’ı dinlendir” dediği haberleri yayıldı. Anlaşılan o ki Tayyip Erdoğan’ın Milliyet’e tepkisi Erdoğan Demirören’i ürkütmüştü. Tayyip Erdoğan’ın Demirören’e, “Bu gazeteleri bize muhalefet edesin diye mi aldırdık sana?” dediği de ileri sürülüyor..

***

“Devlet yönetmek başka bir şey, gazete yapmak farklı bir şey” sözünde kızılacak ne var? Muhabirimiz Salim Yavaşoğlu diyor ki “Erdoğan’ı öfkelendiren, Hasan Cemal’in bu sözü değil, 26 Şubat tarihli yazısıdır.”

Bilindiği gibi İmralı’da BDP milletvekilleri, Abdullah Öcalan ile 24 Şubat’ta görüştü. Aradan bir gün geçti. 25 Şubat’ta Hasan Cemal, daha sonra Milliyet’te Namık Durukan imzasıyla yayınlanacak zabıtları görmüş gibi bir yazı yazdı ve bu yazı 26 Şubat’taki Milliyet’te çıktı.

Hasan Cemal, o yazıda görüşmeden kendi ifadesiyle “bazı ayrıntılar” da verdi. İsteyen, yazıyı Milliyet’ten okuyabilir.

***

Kısacası, BDP’li milletvekillerinin notlarından oluşan “İmralı zabıtları” yayınlanmadan üç gün önce, konuyla ilgili bütün bilgiler Hasan Cemal’in elindeydi. Hasan Cemal, Kandil’e gittiğinde Namık Durukan da yanındaydı. Yani bu ikili arasında bir hukuk var.
Hasan Cemal, belki de MİT Müsteşarı daha Başbakan’a görüşmeyle ilgili bilgi vermeden, bütün verileri özetle yazmış oldu!

Zabıtlar da yayınlanınca, Abdullah Öcalan’ın Anayasa’nın vatandaşlık maddesini yazdırdığı, isteklerinin kabul edilmemesi halinde ülkeyi 50 bin kişilik bir güçle kan gölüne çevireceği tehdidini savurduğu ama Tayyip Erdoğan’ın başkanlığını destekleyeceği ortaya çıktı, hukukçulardan “suçüstü” yorumları yapıldı, siyasiler “vatana ihanet” dedi.. Erdoğan, Balıkesir konuşmasında öfkesinden bir gaziyle bile tartıştı!

***

Zabıtları her gazeteci yayınlardı ama burada farklı bir durum var. Hasan Cemal, bu sürecin gazetecisi değil, aktörlerinden biridir.

Tayyip Erdoğan, bu sebeple Habur’daki çadır tiyatrosunu da bütün ayrıntıları ile yazan Namık Durukan’ı değil Hasan Cemal’i suçladı.

Hasan Cemal, Türkiye’nin rejiminin, PKK manivelası kullanılarak değiştirilmesine faaliyetleriyle hizmet etmektedir.

18 Şubat 2005 tarihinde MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal, Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Soros destekli TESEV’in Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker, TRT eski Genel Müdürü Cem Duna ve ABD’nin o tarihte Ankara Büyükelçisi olan Eric Edelman ile yine ABD’nin eski Ankara Büyükelçilerinden Mark Parris, Bebek’te bir İtalyan lokantasında bir araya gelmişti. Aynı ekip, daha geniş katılımlı olarak daha sonra Can Paker’in evinde de toplantı yapmıştı. Bu toplantıya Tayyip Erdoğan da katılmıştı.

O dönemde Parris, Köksal ve Çandar, “terör örgütü PKK’nın saldırılarının asıl hedefi AKP” tezini işlemişti. Cemal ve Paker ise PKK’ya karşı silahlı mücadeleyle sonuç alınamayacağı yolunda kamuoyu oluşturuyordu.

Şimdi Hasan Cemal, rejimin değişeceğine öylesine inanmış ki Yeni Anayasa ile Türk Milliyetçiliğini ve Anayasa’daki Türk kimliğini ayaklar altına almak “şeref” ini Tayyip Erdoğan’a bile bırakmak istemiyor, Tayyip Erdoğan ise bu yayınlarla başkanlık hesaplarının bozulduğunu görerek öfkeleniyor.