ð...Bir ðParantezð Daha!..ð - Attila Ýlhan

Tatil köyü deðil mi, her türlü yabancý geliyor; elbet Fransýzlar da; son Paris 'ten döneli kaç yýl olmuþ ki, arada sohbet ediyoruz; adýný unuttuðum sakallý, baða gözlüklü biri vardý, edebiyat meraklýsý; Paris 'te tanýdýðý bir Türk yazarýndan söz etti, onu, neyle övüyordu biliyor musunuz, Fransýz edebiyatýný 'iliklerine kadar' bilmekle; yani o kimse, Fransýz XV. yy. þairlerinden François Villon 'u, Charles d'Orleans 'ý bilmekle kalmýyor, bazý ballad'larýný, ezbere okuyormuþ! Güldüðümü fark edince sormuþtu: ''-...gülünç olan nedir?..''

Sýradan bir cevapla, geçiþtirmiþtim; oysa bütün gece plajda, kendi kendime tartýþtýðým cevap baþkaydý: o 'ilerici' ve 'deðerli' Türk aydýný, þiire bu kadar düþkündü de; acaba, klasik Türk/Ýslam büyüklerinden, o dönemde yaþamýþ kaç þair ya da alim sayabilirdi. Cevabý biliyorsunuz: Belki hiç! Bu kara cehaletin mazereti hazýr, o 'aydýnlýk'çýdýr, 'maziyle' ilgilenmez, gözü 'geliþmiþ' Batýlý ülkelerin yüksek deðerlerinde, vs. vs...)

Doðru var 'doðrucuklar' var...

(Tesbit/23. ...Türkiye Cumhuriyeti 'nin en büyük talihsizliði, elinin altýnda hazýr, 'inkýlapçý' bir 'aydýn kadrosunun' olmayýþý mýdýr? Falih Rýfký Bey'in (Atay) Gazi 'nin bir inkýlapçý olarak yalnýzlýðýný anlatan, o müthiþ yazýsýný aktarmýþtým. Gazi yalnýzdý, çevresindekilerin çoðu onu anlamýyordu, ne yapmak istiyor, kestiremiyorlar; zira onlar Ýsmet Paþa gibi! , 'ileri tanzimatçý' lardýr, Osmanlý 'nýn son dönemindeki 'inkýlapçý geliþme aþamalarýný' sorunuz, cevabý þudur: 'Mutlakiyet, Meþrutiyet, Cumhuriyet!' En 'aydýn' geçinenlerine bile; sonuncu aþamanýn, öncekilerin devamý deðil, karþýtý olduðunu anlatamazsýnýz.

'Aydýnlýk Felsefesi Rasyonalizm' ve onun 'üstyapýsý' geliþmiþ dediðimiz (emperyalist) Batýlý ülkeler için bir sýçrama, önemli bir aþamadýr; ama, onlar için; eðer onlarýn telkini ya da baskýsýyla, sizi böyle bir aþamaya itiyorlarsa, ülkenizde geliþtireceðiniz 'ilericiliðin' hiçbir anlamý olmaz; daha doðrusu vahim bir anlamý olur, 'aydýnlarýnýz', ülkenin geliþmesi ve geleceði için birer 'ulusal' kýlavuz deðil, 'komprador ilericiliðinin', -yani ecnebi kültürünün-Türkiye temsilcisi olurlar; bu da þu anlama gelir, geçmiþ kültürlerini yerecek, hatta unutacak; yerine ecnebinin kültürünü koyacaklardýr.

Durum deðiþti mi? Hiç sanmýyorum! En aklý baþýnda sandýðýnýz 'ilerici' yazar, 'aydýnlanma' yý öne çýkarýp, ülkenin geçmiþini 'gericilik' diye karaladý mý, tarihi misyonunu yerine getirdiðini sanýyor. Acaba öyle mi? üyleyse, niye ayný þeyi, kendine örnek aldýðý 'aydýnlanmýþ' Batýlý ülkeler yapmýyorlar? Niye Fransa 'da XV. yy. þairleri, ya da XVI. yy. 'mütefekkirleri' , -Katoliðin domuzu da olsa- hatýrlanýyor da; senin ülkende sen, Ýmam Gazali 'den, Nasýrüddin-i Tûsi 'den, Ahmet Yesevi 'den; ya da Katip

üelebi ve Piri Reis 'ten, bahsedersen, 'gerici' oluyorsun?)

'Aydýnlýðý savunmak' yeterli mi?

(Tesbit/24. ...klasik þemaya göre geliþmiþ Batýlý ülkede, aydýnýn 'aydýnlýkçý' olmasý yeterlidir; çünkü kültürü baþka, ecnebi ve emperyalist bir kültürün tehdidi altýnda deðildir; bu bakýmdan, ümmet kültürünü eleþtirerek deðerlendirir, kendi kültürünü göklere çýkarýr; o kadar ki, ayný zamanda emperyalist olduðu için, bu kültürü, baþka halklara dayatmaya kalkýþýr.

Oysa, bizim gibi, imparatorluðunun son bir iki yüzyýlý, yarý sömürge yaþanmýþ, kültürü ileri aþama diye, köklerinden koparýlýp, emperyalistin kültürüne baðlanmýþ ülkelerde, durum farklý: onlarda anti/emperyalist olmak diye bir sorun yok, çünkü kendisi emperyalist, bu bir; laikliði de, zamanla 'zararsýz' bir hale dönüþtürmüþ; oysa sen böyle bir riske girersen, hem ulusal kültüründen olursun, hem de kültürüne baðlandýðýn ülkenin sömürgesi! Mustafa Kemal Paþa, bunu bildiði, en azýndan sezdiði içindir ki, anti/Emperyalizm'i inkýlabýnýn en önemli ilkesi saymýþtýr; 'hürriyet ve istiklal-i tam' ne demek, tastamam bu!..

Onun talihsizliði, uygulamaya geçince meydana çýkýyor.)

Gazi'nin asla affetmediði...

(üaðrýþým/3. ...galiba anlatmýþtým, Mecelle 'nin yerine, ulusal bir medeni kanun hazýrlamalarýný istediði, bunun için üç yýl da mühlet verdiði, Cumhuriyet'in(!) hukukçularý, üç yýl sonra ona, 'Ýsviçre Kanun-u Medeni'sini çevirmeyi önermiþlerdir : kafalarý bu mertebe 'ileri Tanzimatçý', yani sömürgeleþmiþ!

I. Türk Tarih Kongresi 'nde, Yusuf Akçura -ki en büyüklerimizdendir- üç gün boyunca okuduðu söylevinde, genç cumhuriyet tarihçilerinin neyini eleþtirir bilir misiniz? Avrupa Tarihini, -çocuklarýmýza okutacaðýmýz ulusal tarihimizi bile- Batýlý yazarlarýn kitaplarýndan kopya çekip aktarmýþ olmamýzý! Halbuki Türk aydýný, hanidir kendisini 'ilerici' ve 'inkýlapçý' saymaktadýr; bunu iki þeye dayandýrýyor, laikliðe ve Batý kültürünün üstyapýsýna sahip çýkmasýna, -giyim kuþamdan süse püse, edebiyattan musikiye vs.- onu 'taklit etmesine' ! Buna kargalar bile güler: Zira bu özellik, Batý'nýn yüzyýllardýr sömürge olarak kullandýðý ülkelerde, eliyle yetiþtirdiði 'komprador' aydýnlara 'yakýþtýrdýðý' özelliktir.

Onun içindir ki Gazi, inkýlab 'ýn temeline anti/Emperyalizm'i (Ýstiklal-i tam ve Hürriyet'i) koymuþtu; onun içindir ki, ülkesinin tarihine de, geleneðine göreneðine de, sahip çýkýyor; inkýlap bahsinde, þiddete gitmiyordu: Peki, 'asýlanlar' diyeceksiniz? Hele diplerini biraz kurcalayýn, din namýna, ýrk namýna, hürriyet namýna savaþýr görünseler de, arkalarýnda mutlaka 'emperyalist' bir devlet, bir 'dürtücü' mevcuttu.

Gazi'nin asla affetmediði de budur.)

Kaynak: cumhuriyet gazetesi