Hz. Peygamberin Çevre Korumaya Yönelik Tedbir Ve Uygulamaları



İslamın çevre anlayışını belirttikten sonra çevreyi koruma sadedinde Aleyhissalatu vesselamın sünnetinde rastlanan bazı fiili tedbirleri belirtmemizde fayda var:
1- Yakın Çevre İle İlgili Tedbirler: Yakın çevre deyince, beden, elbise, mesken üçlüsünü anlayabiliriz. Çünkü insan özde ruhtur. Beden onun ilk çevre ve sargısıdır. Bedenin ilk çevresi de elbisesidir. Kişinin şahsiyeti yakın çevresiyle bütünlüğe kavuşur. Kılınan namazın makbuliyeti yakın çevrenin temizliğine bağlıdır: beden de, elbise de, tıpkı namaz kılınan mekan gibi maddî ve mânevî bakımlardan temiz olmalıdır.

Şu halde yakın çevrenin temizliği esastır ve bu imanın gereğidir. Gerçek ve makbul bir imana sahip olanlar böyle bir anlayışı temsil etmek zorundadırlar. Onun için olacak ki, “temizlik imandandır” hadisi yüce bir hakîkati ifâde eder ve yakın çevrenin temizliği ile hakikati tezahür eder.

Hz. Peygamber, pis kokuların ve bu meyanda sidik kokusunun olduğu yere meleklerin girmeyeceğini(1) belirterek yakın çevrenin bunlardan temizliğine ehemmiyet vermiştir: “Sidikten temizlenin, zira kabir azabının umumu sidik yüzündendir”. (2) Necaset sebebiyle(3) mezbele, mezbaha, hamam...da namaz yasaklanmıştır. (4) Bekletilmiş idrarın bulunduğu eve meleğin girmeyeceğinin, (5) gusledilen yerlere bevl edilmemesi gerektiğinin(6) beyanı hep yakın çevrenin temizliği ile ilgili tedbirlerdir.

Evin dışa bir uzantısı sayılan avlularda ve çevredeki boş alanlarda çöplerin bekletilmeyip temiz tutulması ile ilgili nebevî irşad gelmiştir: “Allah pâk ve zarîftir, paklık ve nezâfeti sever. Kerîm ve cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Öyleyse avlularınızı ve boş alanlarınızı temiz tutun, Yahudilere benzemeyin, onlar çöplerini evlerde toplarlar”. (7)

2- Uzak Çevrenin Temizliği: Bu cümleden olarak mesîre (piknik) yerleriyle ilgili talimatı hatırlatabiliriz: Evet birçok hadislerde insanların herhangi bir maksatla uğrayacağı (dinlenme, tenezzüh, temaşa, yol geçeği) yerlerin kirletilmemesini tembihlemiştir: Bir defasında “Lanete uğramışlardan olmaktan sakının ! “ buyururlar. Ashab: “ Ey Allahın Resülü ! bunlar da kim ? “ diye sorunca açıklar :
— Halkın gelip geçtiği yolda, gölgelendikleri (kuytu) yerlerde abdest bozanlardır. (8)

Bazı rivayetlerde “meyve ağaçlarının diplerine abdest bozmak yasaklanmıştır. (9) Şarihler, “kirletilmesi yasaklanan yerlerden murat sadece meyveli ağaçların dipleri değildir. İnsanların tenezzüh maksadıyla oturabileceği bütün gölgelerdir, kaya gölgesi bile olsa.” (10) demişlerdir. Ayrıca “kirletme”yi sadece abdest bozma olarak anlamamız da hadisin mesajını daraltmak olur. Günümüzde konserve kutuları, pet ve cam şişeler, yiyecek artıkları ve sair, insanlara şu veya bu şekilde ezâ veren her şey bu yasağa dahildir.

Uzak çevrenin içine kırları, yolları da dahil edebiliriz. Hz. Peygamber yollardan rahatsız edici bir şeyin kaldırılıp atılmasını “imandan bir şube” olarak tavsif etmiştir. (11) Gelip geçenleri rahatsız eden bir ağaç dalını kesip atması sebebiyle cenneti hak eden bir insanın misalini veren(12) Hz. Peygamber: “Ümmetimin iyi ve kötü bütün amelleri bana gösterildi. İyi amelleri arasında yoldan atılmış olan ezâyı da gördüm. Kötü amelleri arasında ise (herkesin gözüne çarpan) yere gömülmemiş tükürük de vardı”. (13) ”Müslümanları yollarında rahatsız edenlere, onların lânetleri vacip olmuştur”. (14) buyurmuştur.

Keza, kırlarda, yollarda, rastlanan yabani hayvan ve haşerelerin deliklerine bevletme yasağı da(15) uzak çevreyi koruma tedbirleri arasında burada zikredilebilir. Keza yolculuk sırasında, yol üzerine konaklamayı veya küçük ya da büyük abdest bozmayı yasaklarken sebep olarak: “Zira, yol, hayvanların geçidi, yılan ve vahşîlerin sığınağıdır” demiştir. (16)

Bu sadedde gelen rivayet çoktur, bir kaçını hatırlatmış olduk. (17)

3- Suların Korunması: Hz. Peygamber, suların korunması ile ilgili tedbirlere de yer vermiş, suyun temizliği hususunda pek çok talimatlarda bulunmuştur. Sular bahsi fıkıh kitaplarında müstakil bölümler halinde teferruatlı olarak ele alınır. Biz burada meselenin detayına girmeden, Aleyhissalatu vesselamın bu meseleye olan alâkasını kısaca belirteceğiz:
1- Bir çok rivayette : su mecralarına, (18) nehir kenarlarına(19) büyük abdest bozmayı yasaklamıştır.
2- Hz. Câbirden gelen bir rivayette akar suya küçük abdest bozmak da yasaklanmıştır. (20)
3- Keza durgun suya bevledilmesi de gelen yasaklar arasındadır. Bazı rivayetler ”istifade edilecek” kaydını ihtiva ederken, (21) bazıları bu kayda yer vermeden “durgun suya” bevli yasaklar. (22)
4- Hz. Peygamber kuyularla da ilgilenmiş, onların pislikten korunması için esaslar getirmiştir: Eskiden kalan kuyulara yarı çapı elli ziralık, yeni açılanlara ise yirmibeş ziralık harîm mecburiyeti koymuştur(23). Keza, kuyulara, hayvan ağıllarının en az kırk zira mesafede olmaları emredilmiştir(24).
Bütün bu tedbirler, o devrin kirleticilerine karşı alınmıştır. Elbette, zamanımızın hassasiyeti, günümüzdeki kirleticilere göre olacak, ilmin sunacağı rakamlar esas alınacaktır.

4- Ağaç Dikmeye Teşvik: Toprağı ve suyu en iyi koruyan âmillerden biri ağaçtır. Bu sebeple, aleyhissalatu vesselam, ağaç dikmeye de çok ehemmiyet vermiş, teşviklerde bulunmuştur: “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin” (25) emr-i şerîfi bir başka hadiste gerekçesini bulur: Ağaçtan her kim istifade etse, diken adına bir sadaka hükmüne geçmektedir: “bir müslüman ağaç diker de bunun meyvesinden insan, ehlî hayvan veya vahşî hayvan veya kuş yiyecek olsa, yenen şey onun için bir sadaka hükmüne geçer. Her kim ne eksiltirse bu kendisi için (kıyamete kadar(26)) sadaka olur” (27). Ağaçtan istifade onun odunundan, yaprağından, güzelliğinden... veya gölgesinden olabilir. Bu istifadeyi “Allahın herhangi bir mahluku” (28) (müşteri, hırsız, satıcı veya yolcu sıfatıyla yapar, bazen bir yabanî veya ehlî hayvan) yapar, fark etmez... Şu halde bunların hepsi ağacı diken kimse adına bir sadaka olmaktadır ve ağaç ayakta kaldığı müddetçe o kimseye bir sadaka-i câriye hükmüne geçmektedir.

Resulullah, mühim bir borcun tesviyesi için 500 adet hurma dikerek bu sadette ümmetine pek çok feyiz ve bereketlerle dolu fiilî bir sünnet bırakmıştır(29). Sünnet deyince sadece sakal, bıyık, sarık ve misvak gibi, mahdut şeyleri anlayanların kulakları çınlasın.

5- Orman Tesisi: Bu sadedde Hz. Peygamber orman tesisine de örnek vermiştir. Belazurîde gelen rivayet şöyle: İbnu Cüdübe ve Ebu Mansur derler ki: Resulullah aleyhissalatü vesselam Zukard Gazvesinden dönerken, Zureybut-Tavîl mevkiine gelince Ensârdan Benî Hâriseler: “Ey Allahın Resulü ! Burası bizim deve ve koyunlarımızın otlağıdır, kadınlarımızın (tenezzüh için) çıkacağı yerlerdir” dediler. Bu sözleriyle onlar el-Gâbenin yerini kastediyorlardı. Bunun üzerine Resulullah aleyhissalatu vesselam:
— Kim buradan bir ağaç kesecek olursa, onun karşılığı olmak üzere bir ağaç diksin! diye emretti. Bu emir üzerine ağaçlar dikildi ve el-Gâbe (orman) husule geldi”(30).

Görüleceği üzere, eski bir koruluk, Aleyhissalâtu vesselamın ilgi ve alâkasıyla ormanlaştırılıyor ve Resulullah ormandan istifade siyasetini belirtiyor: “Birini dikmek kaydıyla ormandan ağaç kesmek”.

6- Yeşil Kuşak Tesisi: Hz. Peygamberde bir de “yeşil kuşak” tesisi görmekteyiz. Yani Medinenin etrafını her cihetten 36 km. mesafeye kadar haram ilan ederek hayvanların avlanmasına, ağaçlarının kesilmesine, otlarının yolunmasına yasak getirmek. Bu konuda pek çok rivayet vardır. Hz. Enes radıyallahu anhtan gelen rivayete göre, Aleyhissalatu vesselam, Hayberden dönerken, Medîneye yaklaşınca, şehre işaret ederek, “Ya Rabbi ! Hz. İbrahim Mekkeyi, haram kıldığı gibi, ben de Medîneyi haram kıldım. Onun iki kayalığı arası haramdır, ağaçları kesilemez, hayvanları avlanamaz, otu yolunamaz, ağaçlarının yaprağı silkilemez...” der(31).

Bu tedbir, zamanımızda ihdas edilen ve yeşil kuşak tabir edilen tatbikatın Hz Peygamber tarafından uygulanmış olan ilk örneğidir. Ancak bu, tarihte ilk uygulama değildir, ilk uygulamayı, Resulullahın beyanıyla, Hz. İbrahim Mekkenin etrafını “Haram” ilan ederek gerçekleştirmiştir.

Bu yasağın korunması için Hz. Peygamber bazı prensipler de vazetmiştir: Bunu ihlal eden biri yakalanırsa orak, balta, ip nesi varsa müsadere edilecek, elbisesi soyulacak, ve dayak atılacak(32).

Hz. Ömer, buranın korunması için hususî korumacı tayin etmiştir(33)

Bu yasağın ihlalini vicdan planında halletmek için Resulullah şöyle demiştir: “Medine, Air ve Sevr dağları arasında kalan kısımlarıyla haramdır. Orada kim bir yasak işlerse veya işleyeni himâye ederse, Allahın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Allah, kıyamet gününde, onun ne tevbesini ve ne de fidyesini (ne farzlarını, ne de nafilelerini) kabul eder” (34).

Hz. Peygamber haram bölgeyi, hususî adamlar çıkararak işaretletmiştir(35)
Bu çeşit haram bölge ilanı için talebde bulunan bir kısım kabîlelere de ruhsat vermiştir: Taif, Tay, Benî Cüreyş gibi. (36)

Kaynaklar:
1) Müslìm, Mesacìd 72.
2) Münzìrî, Tergîb 1, 139; Heysemî, Mecmâuz-Zevaìd 1,207.
3) Sìndî, Haşìye Âla Sünen-ì Ìbnì Mace 1, 252.
4) Ìbnu Mace, Mesâcìd 4.
5) Heysemî a.g.e. 1, 104.
6) Ìbnu Mace, Tahâret 12, Ebu Davud, Tahâret 15.
7) Bak. Ìbnu Kayyìm, et-Tıbbun-Nebevî, s. 216.
8) Müslìm, Tahâret 68.
9) Heysemî, a.g.e. 1, 204.
10) Azîmâbadî, Avnul-Mabud 1, 48; Sìndî, Haşìye Ala Ìbn-ì Mâce 1, 138-139.
11) Müslìm, Ìman 58; Buharî, Hìbe 35; Ebu Davud, Edeb 160; Tìrmìzî, Ìman 6.
12) Müslìm, Bìrr 128-130; Ìbnu Mace, Edeb 7.
13) Ìbnu Mace, Edeb 7.
14)Heysemì, a.g.e. 1.
15) Ìbnu Mace, Tahâret 21; Usdül-Gâbe 5, 227.
16) Şâfìî, el-Umm 4, 258-259; Camìus-Sağîr 6, 182.
17) Bazı teferruat ìçìn Çevre Ahlakı nam kìtabımız görülebìlìr. s. 109-124.
18) Ebu Davud, Tahâret 14; Ìbnu Mace, Tahâret 21.
19) Heysemî, a.g.e. 1, 204.
20) A.e. aynı sayfa.
21) Müslìm, Taharet 94, 95, 96; Buharî, Vudu 71.
22) Usdül-Gâbe 1, 422.
23) Hakìm, Müstedrek 4, 97-98.
24) Ìbnu Mace, Rühûn 22; Ahmer, Müsned 2, 494.
25) Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168, Heysemî, a.g.e. 4,, 63. Münâvî, Feyzul-Kadîr 3, 30.
26) Müslìm, Musâkât 10, Buharî, Edeb 27.
27) Müslìm, Müsâkât 7, 8.
28) el-Muttakî, Kenzul-Ummâl, 3, 896.
29) Ahmed Ìbnu Hanbel, Müsned 5, 354, 440.
30) Belazurî, a.g.e. 1, 17.
31) Ebu Davud, Menasìk 96. 32) A. e. aynı sayfa.
33) Belazurî, a.g. e. 1, 15.
34) Teferruat ìçìn Çevre Ahlakı kìtabımız görülsün. s. 72-80.
35) Semhudî, a. g. e. 1, 97.
36) Teferruat ìçìn, Çevre Ahlakı kìtabımız görülsün. s. 78-80.