üILGIN TüRK ğMUSTAFA KEMALğKEN ğATATüRKğ OLMAK YA DA MüMİN SEKMAN YAZIYOR: KİşİSEL KURTULUş SAVAşINIZI BAşLATIN?!

ğMustaf Kemalğken ğAtatürkğ olmak?!

28 şubat süreciğnin ğsahte haki rengiğnin ğsahte çimen yeşiliğne döndürülmeye başladığı günlerden biriydi.
Türkiye gündemine zorla ğiliştirilmişğ bir sıkıntılı bir süreç yaşanıyordu.
üzetle ğGizli bir elğ, ğ28 şubat bayrağığnı içimize ğiliştirdiğiğ bazı askerlerin elinden alıp, yine içimize ğiliştirdiğiğ bazı ğSiyasal İslamcılarğın eline göz göre göre teslim ediyordu.
BOP operasyonunu yapan güçler, ğDemokrasi, hak, hukukğ adı altında eskiyen yüzlerini değiştiriyorlardı.
Süreç aynı süreçti!
Sadece ğ28 şubat engelsiz koşusuğnda, bayrağı taşıyan el değiştiriliyordu.
Hepsi ve daha ötesinde yaşanan buydu.
O sırada Sabahğta, haftasonu eklerinden sorumlu Yayın Koordinatörü olarak görev yapıyor ve işadamları ile başarı öyküleri üzerine söyleşiyordum.
Bir gün telefonum çaldı.
Arayan daha sonra yakın dost olacağımız ğTürk Usulü Başarığ kitabının yazarı Mümin Sekmanğdı.
ğNihayet sana ulaşabildim, seninle ilgili bir kitap projem var, görüşebilir miyiz?ğ dedi.
Nişantaşığndaki gazete binasında buluştuk.
ğBaşarı öyküleriğ üzerine bir kitap hazırlamamı teklif etti.
Gençlere, doğru rol model arayanlara mesaj vermek için güzel bir teklifti.

şİMDİ DOMUZLUK ZAMANI

Ne var ki!...
Anne tarafından, Malatyağdan hemşehri çıktığım Sekmanğın bu teklifine ğEvetğ diyemedim.
Mümin Sekmanğa yaptığı bu teklif için teşekkür edip, ben de karşı bir teklifte bulundum.
Gazetecilik üzerine bir kitap hazırlamayı önerdim.
Kitap, yayınlanmış ve yayınlanmamış söyleşilerimden oluşacaktı.
Ama...
Bu kitabı yayınlamaktaki asıl amacım, giriş bölümünde yer alacak ğManifestoğyu kamuoyu ile paylaşmak ve tarihe not düşmekti.
Sekman, ticari olarak kitabın satmayacağını söyleyince, tavrım şu oldu:
ğSatması önemli değil, benim Atatürk Türkiyesiğnin bir neferi olarak bu tavrı koymam şart. ğKral üıplakğ diye yaşanan süreci kayda geçirmem gerekiyor. Aksi halde inandığım tüm değerlerle ters düşerim. Bu kitabın gelirini de almayayım. Buna karşılık üzal öldüğünde yazdığım, yayınlanmayı bekleyen kitabı da masraf olarak masanın üzerine bırakayım.ğ
Sekman, ğMadem sen böyle diyorsun, dediğin gibi olsunğ dedi ve bu isteğime olumlu cevap verdi.
şu anda AKPğden şanlıurfa Milletvekili olan ALFA Yayınlarığnın sahibi Faruk Bayrak da bu önerimi kabul edince ğşimdi Domuzluk Zamanığ başlıklı ilk kitabım baskıya girmiş oldu.
Ardından, piyasaya ğTonton Zamanığ başlıklı ikinci kitabım çıktı.
üte yandan...
ğşimdi Domuzluk Zamanığ kitabını yayınlamak istememin bir başka nedeni daha vardı.
O günlerde ğsahte haki renginğ hakim olduğu ğ28 şubat süreciğ ile büyük medya içinde sadece Can Ataklı mücadele ediyordu.
Samimi bir üslupla, ğdemokratğça bir çaba içindeydi.

SIKIYOR DESTEKLİYORUM

Fakat!..
Bazı güçler onun korkusuz kalemini satın alamayınca, susturmayı köşesini kapattırmayı uygun gördüler. Gazetedeki köşesinde yazmasına izin vermediler.
Ataklı ise yekten, ğkelle koltuktağ tankların önüne dikilmiş, ğYaptığınız yanlıştırğ diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Bir aydın olarak bu mücadeleye kayıtsız kalmam mümkün değildi.
Dostumu, ağabeyimi, bir meslektaşımı bu mücadelede yalnız bırakamazdım.
Ben de bu amaçla boyumun yettiği ölçüde, gıpta ile izlediğim, o dönemde yürekten desteklediğim bir gazeteciye, Can Ataklığya kendimce destek vermeye çalıştım.
28 şubatğı yapan ğsahte haki renkliğ güçlere, ğsıkıyor, Can Ataklığyı destekliyorumğ diklenişiydi bu!
O kitabım, gökyüzüne fırlatılan bir ğdestek fişeğiğ olarak da değerlendirilebilir.
üünkü Ataklı 28 şubatğın ğİliştirilmiş mağdur yazarlarığnın aksine, samimi bir üslupla ğDurun, bu ülkeye yazık ediyorsunuzğ diye üstüne bastıra bastıra söylüyordu.
Bu yüzden, sırf bu yüzden o dönemde işsiz kalmış, evine hacizler gelmişti.
Dimdik ayakta durmaya, mücadelesini bulduğu her platformda sürdürmeye büyük bir özen gösterdi. Yıkılmadı, yılmadı!
Sonrasında zaman su gibi akıp geçti, star serüveni yaşandı.
Ve bugünlere geldik.
şimdi o bayrak koşusu, vatan mücadelesi aynen devam ediyor.
Atlanan nokta o bayrak yere hiç düşmez, onu yukarda hep tutacak birileri bulunur.
Can Ataklığnın 28 şubatğa karşı verdiği mücadeleyi, şimdi sizlerle birlikte biz devam ettirip, Erdoğanğın eli ile ğTürkiyeğyi bölme operasyonuğna ğDurğ diyoruz.
üevik Birğden Recep Tayyip Erdoğanğa uzanan kirli planı ğimeceğ usulü sonlandırıyoruz.
O dönemde Mümin Sekmanğın desteğini, Alfa Kitabevi sahibi Faruk Bayrakğın katkısını inkar etmem mümkün değil.
Her ikisine de bu vesile ile teşekkür ederim.
Bu satırları neden yazdığıma gelince...
Sıcak geçen YAş süreciğne, boşa çıkarılan BOP operasyonuna rağmen bazı okurlardan, milliyetçi, ulusalcı vatanperver dostlardan cılız da olsa hala umutsuz mesajlar alıyorum.
Malesefki hala onca vara rağmen, ğöğrenilmiş çaresizlikğin sınırları içinde zihinsel patinaj yapıyorlar.
Sevgili dostum Mümin Sekmanğın, ALFA Yayınlarığndan çıkan ve ğHER şEY SENİNLE BAşLAR / Kişisel kurtuluş savaşınızı başlatınğ başlıklı eseri, işte bu konuyu işliyor.
ğTek de kalsanız, inandığınız sürece isterseniz başarabilirsinizğ diyor.
Bu anlamda kitabın 13. sayfasında şu hikaye anlatılıyor.
Aynen yansıtıyorum:
Bir köğek balığı aç halde akvaryuma konur. Akvaryum cam bölmeyle ikiye ayrılır. Akvaryumun içine bir küçük köpek balığı bırakılır. Köpek balığı küçük balığı yemek için hemen harekete geçer ama kafasını ne olduğunu anlamadığı bir şeye (cam) çarpar, şaşırır.
Sonrasında defalarca dener ama her defasında kafasını cama çarpar. Bir süre sonra küçük balığı yemek için hiçbir şey yapmaz. Onu yemeyi başaramayacağını öğrenmiştir.
Bu sırada aradaki cam bölme kaldırılır.
Büyük balık, küçük balığı gene de yemez!
üünkü çaresizliği öğrenmiştir. Ne yaparsa yapsın onu yiyemeyeceğine inanmıştır.
Deneye yanıla, bir daha denememeyi öğrenmiştir.
Aşkta da işte de bu durum yaşanabilir.
Bu durumda öğrenilmiş çaresizlik psikolojisi denmektedir.

BAZI MARJİNAL YEşİL CEKETLİLER?!

Sekmanğın kitabında, içimize iliştirilmiş bazı ğyeşil ceketliğ ğmarjinal kesimğlerce, şimdi ğgericiğ ilan edilen Atatürkğle ilgili de çok özel bir bölüm var.
Dikkatle okumanızı tavsiye ederim.
Zira...
Biz faniler, gökten ğkahraman/kurtarıcığ ya da ğhain/kalleşğ olarak inmeyiz.
ümrü hayatımızda, yaşadıklarımız, olaylara verdiğimiz tepkiler ile yükselir ya da batarız.
Yaşam insana bu tercihi hep sunar.
Allahğa can borcu dışında kimseye bir borçları olmayanların istikametleri hep bellidir.
Hakğtan, halktan yanadır.
Mustafa Kemalğin ğsade bir insanğ olarak, verdiği mücadelenin milyonda birini vermeyenlerin, veremeyenlerin, ğaskerin başına çuvalğ geçirtip, ğşemdinliğde Filistin provokasyonuğna müsade edenlerin, Atatürkğe laf etmeye ne hakları var?!
Makamlar aynı, rütbeler aynı da olsa, Oğnun verdiği mücadeleyi veremeyenlere, aradaki ayrımı görmeleri, anlayabilmeleri için ğşu üılgın Türklerğ den sonra, bir de Mümin Sekmanğın ğHER şEY SENİNLE BAşLAR / Kişisel Kurtuluş Savaşınızı Başlatınğ adlı eserini okumalarını tavsiye ederim.
ünümüzdeki günlerde bu kitaptan çarpıcı bulduğum bazı pasajları sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Ve...
Son olarak...
Türkğün yıkılmayan azmi ve iradesi karşısında, ğTeşhis ediyoruz ama tespit edemiyoruz, Ultra Türkler tüm operasyonumuzu önlüyorğ diye yakınan ğüç artı birğe (İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa) de bu kitabı okumalarını tavsiye ederim.
Balık hafızalı oldukları için yıllardır ğöğrenilmiş çaresizliğiğ uygulayarak yıkmaya çalıştıkları Türkğlerin, Türk Milletiğnin içinden çıkan Mustafa Kemalğlerin, neden davadan vazgeçmediklerini, ölümüne vatanlarını sahiplendiklerini daha iyi anlayacaklarını zannediyorum.
üılgın Türklerğin ğen çılgınğının yoklukla geçen yıllardaki mücadele öyküsünü okuyunca, bir kez daha göreceksiniz ki, Oğnun azmi dışında, hiçbir şeyi yokmuş.
Ya bizler, genç Mustafa Kemal kadar parasız ve yalnız mıyız?!
Yalnız Oğnun her zaman bu milletten yana umudu vardı, her şeyi olup da umudu olmayanlara önemle hatırlatırım.

Hayrullah Mahmud