Gösterilen sonuçlar: 1 ile 6 ve 6

Konu: Kürtlerin Türklüğü

  1. #1
    atoybil
    Guest

    Kürtlerin Türklüğü

    KüRTLERİN TüRKLüĞü

    Tarih, Dil, Antropoloji, Etnografya, Etnoloji, Milli Destanlar, Gelenekler ve Folklor bakımından incelemeler

    Prof Dr. Fahrettin Kırzıoğlu

    1995 İstanbul

    GİRİş


    Muhterem misafirler, aziz Arkadaşlar, sevgili üğrenciler!

    Burada sizlere, 2700 yıllık Türk tarihinin, yazık ki az bilinen bir yönünü açıklayacağım. Doğuda 100. boylam da denilen Tul dairesinden, yani Moğolistan kuzeyindeki Baykal Gölü batısından; batıda Viyana doğrusuna kadar ki 17. Tul dairesi arasında ve kuzeyde, 55. paralel de denilen arz dairesinden, güneyde Afganistan ve Basra Körfezinin bulunduğu 30. arz dairesi aralarındaki beş ayrı bölgede, tarih boyunca görülen Kürt adlı Türk uruklarını, tarih ve dil bakımından tanıtmaya çalışacağım. Bendeniz bu konuyu , Mayıs1946ğda İstanbulğda ğTasvirğ gazetesinde üç makale halinde yazdığım ğKürmanç Kürtlerinin Aslığ adlı yazımdan beri 22 yıldır makale, konferans, risale ve kitaplarım ile işlemekteyim. Ankarağda toplanan ğVI. Türk Tarih Kongresi Bildirilerğ kitabında çıkmış ve ayrı basımı da yapılmıştır.

    Hepsi bugünkü gibi, serbest münakaşalı olmak üzere, 1951ğden beri Kürtler üzerine 9 defa konferans verdim. Bunların tarihini ve yerlerini saymamda, fayda vardır: Diyarbakır Lisesiğnde Tarih üğretmeni iken 1951 Mayısında, önce üğretmen Okulu Salonuğnda, sonrada Diyarbakır üğretmenler Lokalinde, ğKürtlerin Menşeiğ adlı konferansımı verdim. Erganiğdeki Dicle Köy Enstitüsü Müdürü (şimdi Kayseri Senatörü) Sayın Hüsnü Dikeçligilğin daveti üzerine, 1952 Mayısında Dicle Köy Enstitüsünde; Türk Milliyetçiler Derneği İstanbul şubesi adına, 1952 Temmuzunda İstanbul-Eminönü Halk evinde; 1960 ara tatilindeki bir folklor seyahatim sırasında, Muş Valisi Erzurumlu Sayın Mehmet Belekğin isteği üzerine, şubatta Muşğta Sümer Sineması Salonunda; Erzurum Lisesinden Hocam, Türk Ocakları başkanı Sayın Prof. Necati Akderğin isteğiyle, 1960 Ağustosunda Kars ve Erzurum halk Eğitim Merkezi Salonlarında ve 1962 Kasımında, yine Ankara Türk Ocağında, aynı adla bu konferanslarımı tekrarlamıştım.

    şimdi de Atatürk üniversitesinde ğTarih üğretim Görevlisiğ bulunuşumun ikinci ayında, Erzurumğda ilk konferansım olarak, Atatürk üniversitesi Ziraat Fakültesi Talebe Derneğiğnin isteği üzerine, ğTarih ve Dil Bakımlarından Kürtlerğ adıyla bu konuyu, yüksek huzurlarınızda anlatmak, benim için büyük bir mutluluk olacaktır. Bugün bu arada, milli ve ilmi bir konu olan, yeryüzünde Türklerin yayıldığı beş ayrı bölgede, tarih boyunca tanınan Kürt adlı Türk uruklarığnı, birkaç saatinizi alacak olan bir uzunca konferansla anlatmaya çalışacağım. Bendenize bu mutlu fırsatı hazırlayan, Atatürk üniversitesi Ziraat Fakültesi Talebe Derneğiğne ve bendenizi dinlemek lütfunda bulunarak burayı teşriflerinizden dolayı, siz sayın dinleyicilere çok teşekkür ederim.

    Asıl konumuza girmeden, tarih boyunca Asya, Avrupa ve Afrikağya hakim olarak yayılan Türklerin, umumi ve ülke-bölge tarihindeki birçok meseleler gibi, Kürt adıyla tanınan kalabalık ve güçlü bir uruk yani kavmının: Neden şimdiye kadar incelenerek, derli toplu bir kitapla tanıtılamadığını, haklı olarak düşünenler olacaktır. Bu haklı düşünce sahiplerine, kısaca şöyle cevap verebiliriz: Rahmetli Ziya Gökalp, Birinci Cihan Savaşı içinde 1916ğda ders yılı başında, şimdiki İstanbul üniversitesi demek olan, Darülfülünğu ıslah ederken, burada ilk defa bir ğTarih Kürsüsüğnü kurmuştu. Bu tarihten önce, koca Türk-Osmanlı İmparatorluğunda, Liselerin üstünde ancak Harbiyeğlerde harp tarihleri ve Mülkiye Mektebinde de, çoğu tercüme olan siyasi ve idari tarih okutulurdu. Fakat, 1916-1933 arasında İstanbul Darülfülünu Edebiyat Fakültesi ğTarih Kürsüsüğnde ğMüderrisğ (Profesör) unvanı ile ders okutan rahmetli Necib Asım, Ahmet Refik, şemseddin Günaltay, Fuad Köprülü gibi zatların hiçbiri, ğTarih Enstitüsüğnde okumamış ve doktora yapmamış kimseler olup, lisan bilen ve kendi kendini yetiştirmiş Harbiye, Hukuk veya Mülkiye mezunu idiler. Bu yüzden, eski Türkleri tanıtan kaynakların yazdığı üince, Hintçe, Eski İranğca, Asurca, Yunanca ve Latince gibi dilleri bilmiyorlardı. Mezopotamya, Mısır ve Hitit yazılarını okuyan, tek bir Türk yoktu. Tarih ilmi ğusulğü bakımından da kendileri donanmış ol-madığından, 1916-1933 yılları arasındaki İstanbul Edebiyat Fakültesi ğTarih Mezuniyet Tezleriğde, çok zayıf olup, ğTezğ vasfını taşıyanların sayısı, bir elin parmağını geçmezdi.

    Ancak, rahmetli Atatürkğün emriyle 1933ğte ğDarülfünunğ adı da kaldırılarak ıslahat yapılıp ğüniversiteğ adı verilerek, yabancı uzman ve Profesörler İstanbulğa getirildikten sonra, Türk Tarih ilmide gelişmeye başladı. Yine rahmetli Atatürkğün isteği ile, başkent Ankarağda, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesiğnin 1935ğte açılması ve gelişmesiyle, demin arz edilen Umumi Türk Tarihi kaynaklarının yazdığı dilleri, doğrudan doğruya okuyup değerlendirebilen Türk gençleri yetişmeye başladı; ve Ankarağda Macar dili ile tarihini öğreten Hungaroloji Enstitüsüğnün gayretli Macar Profesörleri , Türk Tarih araştırmalarına geniş ufuklar açtılar ve çok değerli gençlerimizi yetiştirdiler 1938ğde yeniden İstanbul üniversitesiğne dönen Sayın Hocam Prof. A.Zeki Velidi Toganğda, burada ğUmumi Türk Tarihi Kürsü Profesörüğ olarak, bugüne kadar çalışmakta ve değerli, müdekkik gençler yetiştirmektedir.

    Artık İstanbulğda Edebiyat fakültesi ve Ankarağda Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi gittikçe gelişerek, milletler arası ilim kongrelerinde, ğUmumi Türk Tarihiğnin ana meselelerini kavramış olarak, yetki ile konuşan ve hatırı sayılan Türk uzmanlarını yetiştirmektedir. Bu yüzden, milli ve umumi tarihimizin birçok meseleleri de çözülüp, aydınlığa kavuşmaktadır. Fakat, hiçbir milletin eski tarihi, Türklerinki gibi çok geniş ve dünyayı saran bir ululuk göstermemektedir ; yani, doğuda Japon Deniziğnden, batıda Atlas Okyanusuğna ve Kuzey Sibir ile Kazan bölgelerinden güney Hinde, Yemenğe, Habeşistanğa kadar, asırlarca hakim olup, medeniyetler geliştirerek, ğüç-Kıtağya yayılan Türk ırkının, Yakınçağa kadar gerçekten ğdünyanın efendisiğ sayılan ve en büyük teşkilatçısı olan şanlı atalarımızın tarihini, bütün ayrıntıları ile 30-35 yılda aydınlığa kavuşturmak, kolay değildir.

    İşte, kısaca arz ettiğim bu gibi sebepler yüzünden, yani Türkiyeğde tarih araştırma ve öğretimin üniversitede çok geç başlamasından dolayı, daha Umumi Türk Tarihi içindeki birçok meselelerin bile çözülüp su yüzüne çıkmayışı gibi, Kürt diye anılan Asya ve Avrupağdaki Türk urukları da, tüm olarak bir arada araştırılmaya, yeni başlanmıştır. Edebiyat Fakültesi ğTarih Dalığ mezunu olarak bu işe, ilk defa bendeniz başladığımdan, mutluyumdur. 1944ğte ikinci askerlikten terhisim üzerine İstanbulğa dönüp, ğKars Tarihiğ adlı kitabımı hazırlarken, ğDede Korkut Oğuz Nameleriğ ile, 1597ğde Bitlisğte Farsça olarak yazılan ğKürtler Tarihiğ üzerine iki eser olan ğşeref Nameğde, bir ğKürt-Oğuz Namesiğnin bulunmasından ilham alarak, 1945 Ocak ayında Kürtlerin menşei meselesini çözdüm. Ertesi 1946 yılı Mayıs-Haziran ayında ğTasvirğ adlı uzun uzun üç makale neşrettim. Ondan sonra da, konuşmamın başında arz ettiğim gibi :

    1) 100. doğu boylamında Moğalistan kuzey batısındaki Sayan Dağları ve Yenisey Irmağı Başlarında,

    2) Batı Türkistan (Horasan ile Afganistan) da,

    3) Dağıstan ile Romanya-Macaristan üekoslovakya gibi Tuna Boylarında,

    4) Kuzey Azerbaycanğda Kür-Aras Irmakları boylarında,

    5) Dicle boylarından yayılmış olarak, Türkiye, İran, Irak ve Kuzey Suriyeğdekiler olmak üzere.

    Asya ve Avrupağdaki başlıca beş ayrı coğrafya bölgesinde yaşamış ve hatıralar bırakmış olan ğKürtğ adlı, güçlü ve kalabalık Türk uruklarını tespit ettim. Bunların tarih boyunca varlıklarını ve dillerini öğrenip tanıtma merakı da, bendenizi sarmış oldu.

    1946ğdan beri yaptığım yayınlar, gerçek kaynaklar ve sağlam delillere dayandığından, arz ettiğim ilk dört bölgedeki Kürtler gibi, bir Türk ve Oğuz uruğu olan ve umumiyetle ğKürmançğ denilen Dicle Kürtleriğnin de gerçek mahiyeti ve kökleri, artık aydınlığa kavuşmuştur. Kurucularından olduğum ğDiyarbakırğı Tanıtma Derneğiğnin 1963ğte Ankarağda 32 sahife halinde bastırdığı ğKürtlerin Kökü I.Bölümğ; ve 1964ğte bendenizin Ankarağda neşrettiğim iki haritalı, ğHer Bakımdan Türk Olan Kürtler I.ğ Adlı 130 sahifelik kitabım ile, ğVI. Türk Tarih Kongresiğndeki tebliğim, artık ğTarihğ bakımından Kürtlerin kökünü, ilmi olarak ortaya koymuştur. Burada sizlere, Kürtleri, tarih yönünden başka,, son derece ilgi çekici olan, dil bakımından da tanıtmaya çalışarak, Türklüklerini ispat edeceğim. Vaktimiz kalırsa ve sabrınızı tüketmezsem, biraz da, antropoloji, etnografya/etnoloji ve folklor bakımlarından da, Kürmanç ve Zaza uruklarına ayrılan Dicle Kürtlerinin, asla İranlı/Aryani olmayıp, Türklüklerini belirteceğim.

    Asıl konuya başlarken,şunu da arz edeyim ki, yurdumuzun doğusundaki aziz Atatürkğün adını taşıyan bu en büyük ilim ocağı üniversitemizde ğEdebiyat Fakültesiğ yakında gelişip, ğEnstitüğleri ikmal edildikçe, buradan yetişecek Türk gençleri, bölgemiz tarihi ile birlikte ğyabancı yayın ve ajanlarının propaganda ve yemleme telkinlerinden kendilerini sıyırarak- ilmin ışığı ve aklın ölçüleriyle, yalnız Kürtleri değil , yurdumuzdaki yerleşik veya göçebe : Türkmenler, Yörükler, Tahtacılar, Manavlar, Mavalılar, Terekemeler, Karapapaklar ve başkaca adlarla anılan halkımızı da inceleyip, mazilerini aydınlatacaklardır. Bu uğurda, milletler arası ilim değeri taşıyacak eserleri ortaya getireceklerdir. Bu gerçeği unutmayalım ki, 1945ğte ğKars,Ardahan,Artvinğ başta olmak üzere , doğu Karadeniz illerimizi, Gürcistan ğtarih haklarığ adına; ve bütün Doğu Anadoluğyu da, Amerikağda toplattıran ğDünya Ermeniler Kongresiğ ve ğRevan Komünist Partisi Kararlarığ adına, Ermenistan için Türkiyeğden, bu kutlu ve mutlu Son-Ana yurdumuzdan koparmak isteyen emperyalist ve korkunç derecede Türk düşmanı Moskoflar, ğTiflis-Gürcü üniversitesiğ ile ğRevan-Ermeni üniversitesiğ gibi ocaklarda, Karsğtan çıkan Kür ve Erzurumğdan doğan Aras Irmakları boylarında, ğilmi siyasete alet ederekğ, geceli-gündüzlü çalışmaktadırlar! On yıl önce Erzurumğda açılan ğAtatürk üniversitesiğ,bu kutlu irfan ocağımız, her şeyden önce, ğDoğuda Türklüğün bir manevi kalesiğ olarak kurulmuştur. Unutmayalım ki, eskiden üinliler ile Bizanslıların güttüğü ğparçala, hükm-etğ düsturunu, 1552 yılından beri genişleyip yayılmakta olan Moskoflar, maharetle tatbik etmektedirler. Bu sayede Ruslar : Kazan Hanlığını,Astakan ülkesini, Sibiri ve İstiklal Vadi ile Kırım Yurdunu, Kabartay-İlini, Gürcistanğı, Dağıstan ile Kuzey Azerbaycanğı, Batı Türkistanğı, sıra ile istila etmiş; para ve türlü yollarla, Türkğü ve Müslümanğı biri birine düşürerek kırdırmış ve I.Petroğdan beri de, Osmanlı-Türk İmparatorluğunun, amansız düşmanı olarak, çöküşünü hızlandırmıştır. Bu yüzden pis Moskof ayakları, 1829 ile 1878ğde ve 1916ğda üç defa, kahraman Erzurumğu da çiğneyip kirletmiş; ve yüz binlerce Anadolu-Türkünün ocağını söndürmüş, yuvasını yıkmıştır. şimdi de, Moskovağdaki kurmaylar ve korkunç istila plancıları, Boğazlar ile Akdenizğe çıkmak, Dicle petrollerine de konmak için, Türkiyeğyi yıkacak usullere başvurmakta: Ansiklopedileri, üniversite yayınları, aşırı solcu akımları ve yüz milyonlarca lira sarfiye yurdumuzu, yurttaşımızı parçalamaya çalışmakta; bu arada ğkanı bizden,dini bizden donu (giyimi) bizdenğ diye söylenen halk deyimimizdeki gibi, her şeyi ile bir ve bizden olan milletimizi : Türk-Kürt ayrımı, Sünni-Alevi düşmanlığı, Sağcı-Solcu çatışması ve daha türlü türlü çökertici mikrop aşıları ile bölmeye, milli birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya çalışmaktadır.

    Tanrıdan korkan, insanlık ve ilim hassasiyeti olan, gerçekten milletini ve yurdunu seven Aydınlar, bu gibi düşman tesirlerinden kendilerini kurtarıp; gerçeği ve doğruyu seçebiliyor. Burada, engin Türk varlığının güçlü ve yaygın uruklarından birisini, yani kanımızdan ve canımızdan olan Kürtlerin: tarih, dil, antropoloji, etnoloji/etnografya ve folklor bakımlarından gerçek köklerini, mahiyetlerini, bir konferansta sizlere arz ederken, gerekli gördüğüm bu Girişi uzattığım için, bağışlamanızı dilerim.*



    KüRT ADININ MANASI

    Asıl konumuza girerken, hiçbir İran veya Aryanı toplulukta görülmeyip, yalnız Türk ve Oğuzlar kolundan gelen urukların adı olan ğKürtğ deyiminin, anlamından işe başlayalım. Başta Macar dilcileri olmak üzere, Türkologlar, doğru olarak ğKürtğ adının, Türkçe ğyatkın kar , sertleşmiş kar, yazın dağ başlarında bulunan ve geç eriyen karğ anlamına geldiğini belirtmişlerdir. Türkistan, Kırım ve Kafkas İllerinde bugünde, ğkarğ anlamına kullanılan ğKürtğ sözü, Azerbaycan ile Anadoluğda , kışın insanı, hayvanı ve kızağı batırmaz derecede, tahta gibi sert kar yığını demek olan ğkurtukğ (Ah ıska,Artvin,üorum,Kırşehir), ğkürtükğ (Kars, Erzurum, Erzincan, Sivas, Amasya, Malatya, Diyarbakır, Bitlis, Hakkari) ve ğkürtünğ (Kastamonu,Bolu, Edirne, Konya, Isparta*) deyimlerinde yaşamaktadır, ki bu sonuncular, dağların kuzey ve kuytu yerlerinde yaz ortalarına kadar kalan kar anlamına gelmektedir. Tipi veya boranın çukur yerlere doldurduğu ve sertleşerek uzun zaman kalan ğkar yığınığ anlamına da gelen ğkurtuk-kürtükğ ile, Orta Asya (Doğu) ve Kuzey Türk dillerindeki ğkarğ demek olan ğKürtğ sözü, yatkın ve sertleşmiş karın üzerinde yürünürken çıkan, ğKürt-Kürtğ gibi sesten kalmadır.

    Bundan 900 yıl önceleri yazılmış olan Kaş garlığ nın ğDivanü Lügatği Türkğ adlı büyük sözlüğünde, ğKürtğ deyimi iki anlamda geçmektedir. :

    1-ğAt arpanı (arpayı) Kürt Kürt yediğ cümlesi misal veriliyor ve insanın ğhıyarğ (salatalık) gibi sert nesneleri yerken çıkarılan sese de ğKürt-Kürtğ (şimdiki İstanbul ağzımızla ğkütür-kütürğ) deniyor ;

    2-ğYay, kamçı ve değnek gibi (sert, dayanıklı) nesneler yapılan kayın ağacına da , ğKürtğ dendiği belirtiliyor.

    Azerbaycan, Dağıstan ve Doğu Anadoluğda üoban Hesabı (Takvimi) içinde ğgücükğ (şubat) ayı sonunda ki ğüçüncü cemreğ de ğKürdoğluğ veya ğKürdoğlu Kayada Kaldığı Geceğ denilen sayılı bir gün vardır. İnanışa göre, bu sırada ğKürdoğlu, yarı geceye kadar soğuktan titreyip, diş dişe vururken, yarı geceden sonra, çağ (mevsim) dönüp, yer nefes aldığından, kışın dondurucu soğuğu sona erer ; yazın (İlk baharın) ilk saatlerinde başlar.ğ Bu yüzden üıldır Gölü gibi, kışın kızaklar ve hayvan sürüleri geçen üzeri buzlanmış sulardan, artık hiç geçilmez. Bu ğüoban Hesabığ ndaki ğKürdoğluğ deyimi, halk inanışına göre, ğKar Adamığnın oğlu, Kar Oğluğ dur ve artık ondan sonra, ğİnsanoğluğ nun bulunduğu bölgelerden uzaklaşıp, gözden yitermiş!

    Biraz sonra göreceğimiz gibi, Kürklerin ğKürtğ adlı uruğu, yazın tepesinde ve kuzeyde kar bulunan yüksek yaylaklarda yaşadıklarından, böyle anılmışlardır. Biz, bu adın eş anlamını, ğKarlukğ diye tanınan Oğuzlarda da görmekteyiz. XIII. Yüzyıldan kalma Uygurca yazılı ğOğuz Kağan Destanığ nda, Orta Asyağdaki yüce Tanrı Dağlar bölgesinde yaşayan ğKarlukğ (kar-lık) Türkleriğne bu adın, ğkar içindeğ yaşadıkları için Oğuz Kağan tarafından verildiği belirtilmektedir. Türkistanğın güney kesiminde Afganistanğa değin yayılan Karluklar, 751 Talas Savaşı sırasında İslam Arapların tarafını tutarak, üinlilerin yenilmesini sağlamışlardı. Bu Karluk Türkleriğnin güneyde devlet kuran bir koluna verilen ğAbdalğ adının, kuzey-Hint dilince, ğkarlıkğ (karlı yerde yaşayan) anlamına geldiği tespit edilmiştir. üin kaynaklarında bunlara ğYe-ta/ Hu-tağ, 568ğdeki Bizans kroniklerinde ğHeptalitğ (=Haptalğlar) ve İslam Arap eserlerinde ğHa batılağ(Habtallar) denilmekte idi. Hintçe kaynaklar bunların, ğHunağ (Hun Türkleri) soyundan geldiğini belirtir. 563-567 yılları arasındaki savaşlar ile Göktürkler ve müttefiki Sasanlı İranlılar, Tanrı Dağların doğu ve batısına yayılarak geniş bir imparatorluk halinde yaşayan bu Heptalit/haptallar/Abdallar Devletini yıkarak, aralarında paylaşmışlardı. İşte bu Karluk/Abdal Türkleri kolundan bugün Türkiyeğde Bingölğden Silifkeğye ve Adapazarığna kadar yer yer yayılmış olarak ğAbdallarğ veya ğAbdalanğ (=Abdallar) adıyla Kürtler, Zazalar, Türkmenler ve Yörükler topluluğu içinde, çoğu göçebe ve çalgıcı,oyuncu olarak tanınan oymaklar vardır. Köy adlarında da hatıraları yaşayan ve ana dilleri kür maçça, zazaca veya Türkçe olan Anadoluğdaki bu Abdalan/Abdalların adının, ğKarlukğ (=karlı dağ bölgesinde yaşayan) anlamından geldiği ve hepsinin Afganistan ile doğusundaki eski Haptallarğdan oldukları anlaşılmıştır.

    Kısacası, hiçbir İran veya Hint-Avrupalı/Aryani topluluğunda bulunmayan ğKürtğ veya buna benzer bir etnik topluluk, yalnız Moğolistan kuzey batısındaki Sayan Dağlarığndan Viyanağya ve Sibirğden Basra Körfezine kadar ki yerlerde yaşayan Türkler arasında, güçlü ve kalabalık bir uruk (kavim) olarak görülmektedir. Bunların adı da , tarihçi ve Türkologların belirttiği üzere, Türkçeğde ğKürt, Kürtlük, kürtünğ deyimlerindeki gibi ğsertleşmiş veya yaza da kalan kar yığınığ anlamına gelmektedir. Azerbaycan ile Türkiyeğde köylülerin : ğKürdün bir yanı dağ olmazsa yaşayamazğ biçimindeki atasözü ve Kars, Erzurum Halay türkülerinden birinde : ğAllah Kürdü yaratmış, Dağlar khali (boş) kalmıyağ mısraları da koyuncu ve çoban Kürtlerin, karlı yaylaklar bölgesini severek, böyle yerlerde yaşamalarının hatırasından kalmadır. Oğuzların bir kolu Tanrı Dağlar bölgesi ve çevresinde ğkarlukğ ve kuzey Hintlilerce ğAbdal/Haptalğ diye tanındığı gibi, Asyağnın kuzey ve batısında da, aynı anlamda ğKürtğ (Karduk/Kortuk/Kortik ve Batı Sibirğde Kürdak varyantları ile) diye anılan Türk/Oğuz kolu tarih boyunca tanınmıştır.



    I. BüLüM : Tarih Bakımından Kürtlerin Türklüğü



    Bizim araştırmalarımıza göre, M.ü. VIII. Yüzyılda Orta Asyağnın doğusuna hakim Hunlar (Hiyung-nu) kolundan gelip, Tanrı Dağlar bölgesine yerleşerek burada ğkarlukğ ve ğAbdal/Haptal (Heptalit)ğ adıyla tanınan Oğuzlara karşılık ; Saka (İskit) birliği içindeki Oğuzların karlı dağ/yaylak bölgelerinde yaşayanlarına, ğKürtğ ve bunun benzeri adlar verilmiştir. Yani, ğKarluk/Abdalğ urukları, Hunlar kolundan olup ; ğKürtlerğ ise , sakalar (İskitler) topluluğundaki yüce dağlar bölgesinde yaşayan Oğuzlardandır. Biz, tarih boyunca Sakaların ülkesinde başlıca beş ülke ve bölgede ğKürtğ adıyla tanınan göçebe toplulukları görmekteyiz. Bunları, doğudan batıya ve kuzeyden güneye yayılış yönlerine göre, sırasıyla gözden geçirelim.



    A) Yenisey Kürtleri :



    Türklerin Sibir ve Avrupalıların Sibirya/Siberya dedikleri, Asyağnın bütün kuzeyini kaplayan geniş ülkelerin ortasından geçen ulu ırmağın adı, Türkçe Yeniseyğdir. Bu Yenisey Irmağı başlarında, Göktürklerin ğKögmenğ dediği Sayan Dağları (En yükseği 3490 m.) arasında, küçük dağ gölleriyle donanmış çok güzel ve bol otlaklı yeşil yaylaklar vardır. Moğolistanğın kuzeybatısı ile Baykal Gölüğnün batısında bulunan Yenisey başlarındaki bu toprakların doğu kesiminde, bugün Sovyet Rusyağya tabi Tannu-Tuva adlı bir ğMuhtar Türk Cumhuriyetiğ vardır. Yüzölçümü 200 bin Km. tutan bu ülkede, ikinci Göktürk Kağanlığığndan (681 yılından) önce yaşayıp, ğAltı Oğuzlarğağ komşu bulunan ve sürüler ile yılkılar besleyip geçinen ğKürtğ adlı göçebeye bir Türk uruğu vardır. Bu Yenisey Kürtleri, 650 yıllarından öce, daha doğrusu, Doğu Göktürkleriğnin 630-681 yılları arasında üin İmparatorluğuna tabi bulunduğu sırada, güçlü bir ğel-kanğlık (il-han)ğ kurmuştu. Sayan Atay Dağları çevresinde ve Yenisey başlarında yaşayan Türkler, Orkun Irmağı bölgesindeki Doğu Göktürkleriğnden kalma anıtlardaki yazıdan daha eski olup, ğYenisey Yazısığ denilen 39 harfli en eski Türk alfabesini kullanıyorlardı.

    Göktürk veya Orkun yazısının eski biçimi sayılan yenisey Yazısı ile yazılı 32mezar taşı bulunarak okunmuştur ; bunların hepsi Türkçeğdir. ğYenisey Yazıtları (Kitabeleri)ğ denilen bu anıt mezar taşlarının en uzun yazılanı, 12 satırlı olup, 650 yıllarından önce ölen ğKürt Elkanğlığı hükümdarı ğAlp Uranguğya aittir ve ölünün ağzından Türkçe bir ağıt gibi yazılmıştır. Yenisey Irmağığnın baş kollarından Elegeş Suyu boyunda bulunduğundan, ğElegeş Yazıtığ da denilen bu anıt, çok büyük bir bitevi taş yontularak üzerine yazılmış olup; yere gömülü bulunan bu taşın topraktan yukarısı, 320 santim boyunda ve en geniş yeri 60 santim enindedir. Bu koca taşı, Yenisey Kürtleri uruğu, kendi padişahları için mezar anıtı olarak dikmiştir. ğElegeş Yazıtığnın 8. satırında, bizi ilgilendiren şu sözler yazılıdır:

    ğ(Men) Kürt El-Kan Alp-Urangu, altunlug keşigim bantım belde; Elğim, tokuz-kırk yaşım.ğ 14. yüzyıllık bu Türkçe cümleleri, bugünkü dilimize şöylece aktarabiliriz : ğ(Ben) Kürt İl-hani (Padişahı) Alp-Urunguğyum, altından yapılmış okluğumu bağladım belime ; Elğim (Devletim ve Milletim) ben 39 yaşımda öldüm.ğ

    100.Doğu boylamı bölgesinde Yenisey Kürtleriğnden ve 1300 yıldan önce kalan ğElkan Alp-Uranguğnun yazılı mezar taşında, zengin hayvan sürülerinden de bahsediliyor ve buradaki ğKürtğ adı güçlü uruğun, Türk soyundan olup, Türkçe konuşup yazdığını gösteriyor. Asyağnın bu kadar doğu ve kuzey kesimine, eskiden hiçbir İranlı ve Aryani kavim gelmemiştir. Yenisey başları, Türklerin Anayurdunun doğu kuzey kesimidir. Böyle iken, henüz mektep kitaplarımızda, bu Yenisey Kürtleriğnden hiç bahsedilmediği gibi, eski bir Rus diplomatı olan ve üarlığın son yıllarında başkent Petersburg/Petrograd (şimdi:Leningrad) daki ğ Kürtler Masası şefiğ sıfatı ile, Rusların 1914-1917 arasında, Karsğtan İskenderunğa ve Tebrizğden Basra Körfeziğne ilerleyen ordularına, yol üzerindeki ğKürtlerğden nasıl istifade edilebileceğini, gizli ve numaralanmış olarak basılan bir kitabında anlatan V. Minorskyğnin 1927ğde İslam Ansiklopedisiğnin Avrupa dillerindeki nüshalarında yazdığı ğKürtlerğ maddesinde de, asla bu hususa dokunulmamıştır. Ne yazık ki, bu korkunç Türk düşmanı ve Rusların Kürtleri bizden ayırıcı faaliyetlerinin akıl hocası olan Prof.V. Minorskyğnin ğKürtlerğ makalesi, 1955ğte çıkan Türkçe ğİslam Ansiklopedisiğnde, olduğu gibi tercüme edilerek, basılmıştır!...

    Umarız ki, İ.ü.Edebiyat Fakültesi Profesörleri, ğTürk Ansiklopedisiğnin zeyil Cildinde, ğKürtlerğ üzerine doğru ve ilmi bilgileri vererek, bu açık ve korkunç hatayı düzeltsinler.

    Beş Kürtlük bölgesinden en doğudaki olan bu Yenisey Kürtleri, sonradan doğudan gelen yeni göçlerin baskısı ile, batıya göçmüşler ve İrtiş Irmağı ile Tobol Suyu boylarına yerleşmişlerdir. Bu yeni yurtlarındayken, batıdan don Kazakları Hatamanı Yermakğın 1581-1582ğde İrtiş boylarını top ve tüfekli birlikleriyle, Ruslar hesabına istilası ve Ortodoksluğu zorla yaymak istemesi üzerine, Türk Mollaları bunları XVI.Yüzyıl sonlarında, İslam dinine kazandırmış ve Kam (şaman) dinini bıraktırmışlardır. Son 400 yıldan beri bu eski Yenisey Kürtleriğnin Batı Sibirğde torunlarına, ğKürdakğ denildiği biliniyor. üarlık çağında Ruslar bunlara resmen, ğTara-Tatarlarığ ğTobol Tatarlarığ ve yurtlarına da, ğKurdak- Heskaya Vosoltğ derlerdi.Dilleri Türkçeğdir.*

    Yenisey Kürtleriğnin,M.ü. VII.Yüzyılda doğuda Tanrı Dağlar ile üin sınırına dayanan ve batıda Karpat Dağları ile Tuna Boylarına uzanan,güneyde Filistin ve Mısır kapılarına varan koca Saka/İskit İmparatorluğuğnun,kuzeydoğu ucundaki Türkleri teşkil ettikleri, anlaşılıyor.



    B) Batı Türkistan veya Horasan-Afgan Kürtleri : Ortaçağ başlarında, İranğı kuzeydoğu kesimi ile bugünkü Türkmenistan ve Afganistan bölgelerine ğDoğu ülkesiğ anlamında Farsça ğKhorasanğ ve (Topkapı Sarayı-Oğuz Namesiğndeki gibi) Türkçe ğGün doğusu-Genkyerğ denirdi. Horasanğın Doğu İran ile Bakı Afgan kesimlerine, burada yerleşen Saka Türkleriğne göre İlk ve Ortaçağlarda ğSecistan/Seistanğ denilmiştir. İran destanlarında eşsiz bir pehlivan,yiğit olarak anılan Zalğoğlu Rüstemğde, işte bu Secistanlı Sakalar soyundandır. İstanbul üniversitesinde ğUmumi Türk Tarihi Kürsü Profesörüğ olup, bu uğurda dünyaca tanınmış bir otorite sayılan Sayın Hocam Ahmet Zeki Velidi TOGAN, yazılı kaynaklardaki Horasan Sakaları dilinden kalma yer ve kişi adlarındaki Türkçe sözleri ayıklayıp ortaya çıkarmıştır.

    IV.-V. Yüzyıllarda Sasanlılar, Horasandaki Merv ile Bavurd şehirleri çevresinde, (24 Oğuzlardan iki boyu teşkil eden) ğKhalaçğ adlı Türklerin göçebe olarak yaşadığını bildirirler. 591 yılında Batı Göktürklerinin yardımı ile İran Devletine hakim olup, Bağdat yanındaki başkent Ktezifonğda tahtı ele geçiren Horasan Sakalarığnın Arşaklılar kolundan Behram üopin kardeşine,mensup bulunduğu uruna göre, ğKürdiğ ve kız kardeşine ğKürdiyyeğ denildiğini, 915ğte eserini bitiren ünlü İslam tarihçisi Taberi, İran kaynaklarından alarak bildirmektedir. İranlılığın koyu olarak yaşadığı Taberistanğdan yetişen bu müellifin, Arapçağya göre yazıldığı bu ğKürdiğ ve bunun müennes (feminen) biçimdeki ğKürdiyyeğ gibi nispet bildiren sıfatlarla anılan kardeş ve kız kardeşin adları, İran tahtını zorla ele geçiren ve Sasanlı düşmanı olan Behram üopin (üüpin)ğin de, Kürtlerden olduğunu gösterir. Bu yüzdendir ki, Bitlis Sancakbeyi şeref Hanğda ğİran şahlarığndan ğBehram üübinğin, Kürtler Taifesiğndenğ olduğuna işaret etmiştir.

    VII.Yüzyıldaki İlk İslam/Arap Fethi sırasında, Horasanğın Kah ıstan kesimindeki ğKhalaçlar ile Kürtlerğ, bir arada konup, göçen deveci ve koyuncu boylar olarak tanınmışlardı. Hive Hanı Ebulgazi Baha dur Han, eski ğOğuz nameğler ile Türk soy kütüklerine göre, 1661ğde yazdığı ğşecere-i Terakimeğ adlı kitabında, Hazar Denizi doğusundaki ğUlu Balkanğ ve ğKiçi (Küçük) Balkanğ adlı dağlar bölgesinde yaşayan Esrarı Türkmenleriğnin ğKhızır Eliğ içindeki ğKürtlerğ adlı bir boyunu tanıtır. Batı Türkistan veya Horasan Afganistanğdaki Kürtler, 24 Oğuzdan iki boyun birleşiği sayılan Khalaçlar uruğu ile birlikte konup göçerdi ve güçlü komşuları da, yine Türk soyundan Gurlular (Guriler) idi.

    Batı Türkistan Kürtleri gibi, Selçuklulardan önceleri, Dicle Kürtleri içinde de, Khalaç ve Gurlular bir arada ve komşu olarak yaylakçı-kışlakçı olarak yaşamakta idiler.Van bölgesinden yetişme Ermeni rahibi Arzerunili Thomas, kendi çağındaki vakaları anlatırken, 905 yılı hadiseleri arasında, Malazgirt-Erciş arasındaki bir yere, ğKhalaç Deresiğ anlamına ğHalaç Ovitğ denildiğini anar. üteden beri burada yaşayan Dicle boyundan gelme Kürmanç Kürtleri, ğKhalacanğ (Khalaçlar) adı ile tanınmış olup, 1891ğde burada kurulan ve Erciş ile Malazgirt köylerinde konaklayan ğ63.Hamidiyye Hafif Süvari Alayığnın hepsi, Khacalan Kürtleriğnden sayılıyordu.Bunlar, Bağdatlı Mesğudiğnin 943ğte yazılan ğMürücğüz Zehebğ adlı ünlü kitabında, Dicle başlarındaki ğYakubiğ denilen Hıristiyan mezhebindeki Kürtlerden gösterdiği ğüurukanğ (üuruklar) boyunun kardeşi ve komşusu sayılan boydan, kuzeydeki yaylaklarda yerleşen bir bölüktür. üteden beri Müslüman olup, Mardin, Diyarbakır, Urfa arasında yaşayan ve 24ğer oymaklı iki kola ayrılan ğKiki (Kikan=Kikler) boyunun ğKiki Khacalan kolu ile Malazgirt Khalacan Kürtleri, boydaş olduklarını bilirler.

    Bunun gibi, Ortaçağda Afgan ile Pakistan ülkelerine de hakim olup, Gazneliler devletini yıkarak yerine geçen Gurlu adlı güçlü Türk uruğundan bir kolun, Miladın ilk yıllarında Arşaklılar idaresinde Dicle ile Fırat başlarına geldiği anlaşılıyor. Anadoluğya yerleşen bu Gurlularğın da ğKürtlerğden sayıldığı, öteden beri Bingöl,Tunceli ve Siverekğteki, ğZaza,Desiman,üarekliğ veya ğDünbüliğ denilen ve kendilerini ğTürkğe ğTirkğ demeleri gibi ğüğ yerine ğİğ sesini kullanarak, ğKirtğ (Kürt) diye anarak, Kürmançlarğa, ğKirtasi/Kırdasiğ (=Kürtsü/Kürtümsü) diyen yarı göçebe uruktan olanların öteden beri hep, ğGuranğdan veya ğGuraniğ diye tanınmalarından anlaşılıyor. Zaza diye toplayıcı bir adla anılan Kürtlerin dili, bu yüzden çok daha Afgancağya çalmakta ve Kürmançlarğdan ayrılmaktadır.Türkiyeğdeki Guranlı uruğu Zazalar, Tanrı/Allah anlamına, ğHomay/Omayğ derler ve Hunlar gibi, sabahleyin ğDoğan Güneşğe tapınırlar. Bunların çoğu Alevi olup, bütün adet ve töreleri gibi , ibadet dilleri de Türkçeğdir. Zazalar içinde çoklukla bulunan ğAb dalanğ (=Abdallar) adlı oymakların da, Batı Türkistanğda ğGurlularğ ile komşu iken, Ar şaklı (Part)ların fetih ve yayılışları sırasında onlarla birlikte Anadoluğya göçtükleri anlaşılıyor. ğKürtğ adının manasında anlattığımız Karluk adlı Oğuzların ğAbdal/Haptalğ kolundan Türkiyeğde, hem Kürmanç ve Zaza dilleriyle konuşan, hem de anadili Türkçe olup, ğTürkmenlerğ kolundan sayılan ğAbdalğ oymaklarının bulunması, bunların Batı Türkistanğdan Gurlular ile birlikte Hazar Denizi güneyinden ve İran yolu ile göçüp geldiklerini gösterse, gerektir. Khalaçlarğın Kürmançlar içindeki oymakları da, bunlarla birlikte ve aynı yolla gelmişe benziyor.

    Bugün Doğu Buharağda ğKend-i Kürtğ denilen köyde Karluklar yaşar. üarlığın devrilişini müteakip Türkistanğda milli davranışlar başlarken, Sayın Zeki Velidi Togan Bey, bu ğKend-i Kürtğte toplanan Karlukların Milli Kongresine katılmış ve orayı yakından tanımıştı. Temür çağında, Afganistanğda Her at üayı solundaki üleng Neşin yaylağı eteğinde bulunan ğKürt Neşinğ (yani, ğKürt Konağığ) adlı kışlak, çok ünlü idi. Bugün de Afganistan ile İranğın ğHorasan Vilayetiğnde ve Sovyetlerdeki Türkmenistanğda bir çok köy, yaylak,kışlak ve konağın adı ğKürtğtür ve buralardaki yerli halkın dili Türkçeğdir. Ancak, İranlı şahı I.şah Abbasğın, Osmanlıların 1590ğda kazandığı ve çekilmekte olduğu Batı İranğdan 1603ğten sonra kaldırıp,Sünni Türkmenlere karşı sınırı korusunlar diye Horasanğa yerleştirdiği şii7Kızılbaş Kürtlerin torunları, Dicle Kürtleriğnin Kürmanç diliyle konuşurlar.



    C) Dağıstan-Macar veya Tuna boyu Kürtleri : Sayın dinleyiciler, bu yeni adı da, çok dikkate değer bulmuşsunuzdur. Avrupalı komşularınca ğOn-Ogurğ veya ğHun-Ogurğ gibi ikiz addan çıkma olarak, ğHungarğ ve bunun Latince söylenişiyle ğHungarusğ (Bu sonrakinden bozma olarak, Osmanlı kaynaklarında ğOrgerus/Engürüs) denilen Macarlar, Turanlıların Urallı kolundan olup, son araştırmalara göre ğataları Türk ve anaları Fin-Ogurluğ sayılan bir kavimdir. Asyağnın kuzeyini kaplayan koca ülkelere ğSi bir/Sibiryağ adının verilmesine sebep olan ğSaber/Sabir Türkleriğnin göçleri sırasında, Ural Dağları doğusundaki yurtlarından koparak, M.S.V. Yüzyılda Kafkas Dağları kuzeyine göçen Macarlar, 603 yılında Göktürklerinin en batı kolu olarak ayrı bir kağanlık kuran Kazar/Khazar Türkleri birliğine katılmışlardı.

    İlk İslam fetihlerini anlatan ğDerbendnameğde, 660 ve 721 yılları vakaları anılırken, Dağıstanğın kuzeybatı kesimlerinde, ğUlu Macarğ ve Kiçi Macarğ adlı iki müstahkem şehrin Khazarlar elinden Araplara geçişi de anlatılıyor. Bunlardan ğUlu Macarğ yerindeki ğMacar şehriğni XIV. Yüzyıl başlarında gören ünlü Arap gezgini İbn-i Batuta, burasının Altın orda Devletinde işlek ticaretli ve büyük bir belde olduğunu söyler. Dağıstanğda böylece yer adlarında hatıraları yaşayan Macarlar, Khazarlar içindeki karışıklıklardan bunalarak, 800 yıllarında anlaştıkları ğYedi Boyğ ile bir ğBirlikğ kurarak, Dağıstanğdan göçüp, Karadeniz kuzeyindeki ovalara yayıldılar. Bizanslılarca hep ğTürkğ denilen bu Yedi Boy Macar Birliği, 830 yıllarında Ten üzü (Don Dnepr) ırmakları arasında iken, Bizans misyonerleri bunları Hıristiyan (Ortodoks) etmek için, aralarında dolaştılar ve bu uğurda Ayasofyağdaki Patrikliğe, kilise raporları yolladılar.

    Bu sıralarda Bizanslılar, Yedi Macar Boyuğnu ğTürkğ umumi adı ile anmış ve 7 boyu da ayrı ayrı tanımışlardı. Bizans Kayseri Konstantin Porfirogenetos, 950ğde yazdığı ğDevlet İdaresiğ adlı kitabında, 120 yıl önceleri Karadeniz kuzeyindeki Macar Birliğini tanıyan rahiplerin yazarak gönderdiği rapordan faydalanarak, 7 Macar Boyunun adlarını verir. Bunlardan en güçlü bir boyun adı, ğKürtğtür. Porfirogenetosğun andığı ğKürtğ boyunun adı, Macarca değil, Türkçeğdir ve Macar Türkologlarının da belirttiği gibi, ğkar yığınığ anlamına gelir. IX.Yüzyılın ikinci yarısında doğudan gelen yeni bir Türk göç kolunun itmesiyle, Karadeniz kuzeyindeki Yedi Macar Boyu, önce Purut üayı bölgesine, sonra da Karpat Dağları güneyine ve Tuna Boylarına geçerek, oralarda yerleşti; burada, şimdiki Macaristan ile çevresini içine alan topraklarda bir devlet kurarak sonunda Katolik Hıristiyan oldu. Orta Tuna bölgesindeki Macaristan Kürtleri, tarihte 1138,1156 ve 1329 yılları vakalarında : ğKurtuğ, ğKürdüğ ve ğKürtğ biçiminde anılmışlardır.**

    Dağıstan Macar Kürtleriğni coğrafyadaki hatıraları da, mühimdir. Bunlardan bir bölük Kırımğda yerleşmiş olduğundan, Kırımlı göçmenlerin İstanbulğda çıkardığı ğEmelğ adlı dergide (sayı:1, Temmuz-Ağustos 1967) ğKürtğ adlı iki köyün bulunduğu bildirilmektedir. Sonradan dilleri Macarca olup, kökleri ğHunlarğdan geldiği anlaşılan ve 1918ğde Romanyağda kalan Macar topraklarından Erdel(Transilvanya) bölgesinde yaşayan Sekel (atlarının ayakları ğsekilğ olmasından Türkçe böyle anılmışlardır) boyu içinde de, bir ğKürtğ oymağı yaşamıştır. Bu Skeller, kendilerini, V.Yüzyılın ortalarında Avrupağnın en üstün hakimi olan Atillağnın (434-453) ordusundan kalma sayarlar. Macarlı Bara bas Sam us, Sekellerğden ğMedgeşğ boyunun ğKürtğ adlı oymağının, 1505 yılı Vakalarını anlatan kaynaklarda geçtiğini belirtmiştir.

    Bugün Macaristanğda şu dokuz vilayetteki ğKürtğ adlı yerlerin, eski ğMacar Kürtleriğden kaldığı tespit edilmiştir:

    1-Baç,

    2-Borsod,

    3-Heveş,

    4-Solnok,

    5-Komaron,

    6-Nograd,

    7-Nyitra,

    8-Pojoni,

    9-Osmanlı kaynaklarında ğTemeşvarğ denilen Temeş

    Erdel gibi 1918ğde Macaristanğdan koparılıp üekoslovakyağya verilen ve kuzeyden Macaristanğa komşu bulunan topraklarda da bugün, on tane köy, ğKürtğ adı ile anılmaktadır. Prag üniversitesi Profesörlerinden (Kuman oğlu) Josef Blaşkoviç, 1966ğda ğReşit Rahmet İçinğ adıyla Ankarağda basılan bir anma kitabındaki ğüekoslovakya Topraklarında Eski Türklerin İzleriğ başlıklı makalesinde, öteden beri üekoslovakyağda bulunan bu on köy adı için, şöyle diyor : ğKürt, on köyün ismidir. Macaristanğda yerleşmiş olan KüRT adlı Türk asıllı boyun adındadır ; asıl anlamı üIĞ (Kar Yığını) dır.ğ Ankarağda Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesindeki Hungaroloji Enstitüsü Müdürü Profesör Rasony, Macarca tetkiklerinde, XIII.Yüzyılda Suriye ile Mısırğdaki Kölemenli Kıpçak Türk Beylerinden ğKürtğ ve ğKürt Bayğ adlı kişilerden, 20 kadarını kaynakları tarayarak bulmuştur. Biz Yavuzğun 1514 üaldıran Seferiğnden sonra, Bitlis-Muş bölgesinde Safili şah İsmail ordusuna yardımcı ğKürt Begğ adlı bir Emiri de, Osmanlı ve Safili kaynaklarından tanıyoruz. Türklerin eski ad verme geleneğine göre : ğyağmur, ay doğdu, gün doğdu, bora/boran, karyağdı, duman(sis)ğ gibi günlük hava durumu ile ilgili adların çocuklara konulmasından, karlı yaylakta ğKürt-Kürtlükğ üzerinde doğan çocuğa da, ğKürt-Beg/Kürt-Bayğ denildiğini anlıyoruz.

    Dağıstanğdaki coğrafya hatıralarını tespit edemediğimiz Dağıstan Macar Kürtleriğnin Kırım, Erdel, Macaristan ve üekoslovakyağda yer adlarında hatıralar bırakıp, tarihte de anıldıklarını ve dillerinin Türkçe olduğunu görüyoruz. Dağıstanğda, Kırımğda, Karadeniz kuzeyinde ve Tuna boylarında, eski ve yeni ince haritalar ile tarih kaynaklarında yapılacak geniş araştırmaların, bu uğurda Dağıstan Macar Kürtleriğni daha çok tanıtacağına şüphe yoktur.



    ü) Kuzey Azerbaycan veya Kür-Aras Kürtleri : Kars ilinden doğan Kür Irmağı ile, Erzurum bölgesinden çıkan Aras, Hazar Denizine karışmadan önce, Kuzey Azerbaycanğda birleşirler. Bu iki ırmağın arasında kalan, Tiflis, Revan, Gence ve Kara bağ illeri bölgelerine Ortaçağda ve İslam eserlerinde, ğAranğ denilirdi. Bugün de Azerbaycan ve Doğu Anadolu gibi, Dede Korkut Oğuz namelerinin ğOğuz Elleriğ bölgesinde, ğkışlak, engin yerğ anlamına kullanılan ğAranğ (ğdağğ ve ğyaylakğ bunun zıddıdır), Türkçe olup, Kaşgarlıda da geçer. İşte bu ğAranğ ülkesinde, biraz sonra arz edeceğimiz, M.ü. VII. Yüzyılda Kafkaslar kuzeyinden gelen sakaların hükümdarlarının mensup bulunduğu en soylu uruğu, ğSaka sen/Saka sunğlar yaşıyordu. Bunların ğBala sakanğ (=Küçük sakalar) denilen boyu, ğKürtlerğ adıyla tanınmıştır. Kıyılarında yaşadıkları ırmaklara göre biz Kuzey Azerbaycanğdaki bu uruğa, ğKür Aras Kürtleriğ denilmesini uygun görüyoruz.

    XII. Yüzyılda, İslam imanı ile Türk gücünün temsilcisi olarak, Kudüsğten Haçlı kuvvetlerini temizleyen ulu kahraman Eyyublu Sultan Sala haddin Hazretleri, bu Kür Aras veya Aran Kürtleriğnin Ravadlı boyundandır. İkinci kolda gördüğümüz Batı Türkistan Kürtleri gibi, bu Kür Aras Kürtleri üzerine yazılı kaynak bilgilini de önce, Sayın Prof. A.Zeki Velidi Togan toplamış olup, bunların İlbeğleri sülalesinin, Dede Korkut Oğuz namelerinde hangi kütük (künye) ile anıldığını da, ilk defa ben deniz bulup ortaya çıkardım. Bu Aran veya Kür Aras Kürtleriğnin Hıristiyan kalan kolundan ve ğBabırakanğ (Babırlı Hanedanı) ğKhélğ (El) indein, ğKolu uzun oğullarığ, önce Gregoryen/Ermeni ve 1150ğden sonra Ortodoks/Gürcü mezhebinde olarak yaşamış; ve Karsğın 40 Km. doğusunda Arapçağyı sağındaki ünlü Anı şehrini merkez edinerek, Yukarı Aras ve Aran bölgelerinde 1200-1317 arasında bir uçbeyliği kurmuştur. Kür Aras Kürtleriğnin güçlü ve Müslüman Ravadlı boyundan şeddadoğulları (950-1200) ise, Gence, Divin ve Anığda üç kol halinde beylik kurarak, Selçukluların Anadolu Fethinde onlara öncülük ve kılavuzluk ederek, mensup bulundukları Türklüğe büyük hizmetlerde bulunmuşlar ; güzel sanatlarda, şaheser sayılan değerli mimarlık eserleri bırakmışlardır. Kısacası, Müslüman şeddadlılar ile Eyyublular ve Hıristiyan Kolu Uzun Oğulları gibi üç ünlü sülale, Saka Türkleriğnin torunları olan bu Kür Aras Kürtleriğnden çıkmıştır.

    M.ü. 680 ve 665 yıllarında iki büyük göç kolu halinde Kafkaslar kuzeyinden gelerek, Kür ile Aras ırmakları boylarına yerleşen ve sonra da, İran ile Anadolu başta olmak üzere, Onasyağya hakim olan Saka (İskit) Türkleriğnin , buralarda yerleşip kalan uruklarından birisi sayılan ğSaka sen/Saka sun/Saka sinğler ile ğBala-Sakanğ denilen ğKürtlerğ boyunun, 1593 yılına kadar kaynaklardaki haberlerini, 1961 Ekim ayında Ankarağda toplanan ğVI.Türk Tarih Kongresiğnde bir ğtebliğimizdeğ tanıttık. Türk Tarih Kurumuğnun 1966ğda basımını bitirdiği ğVI. Türk Tarih Kongresiğ tebliğleri kitabında, 52 sahife tutan ve ğKür Aras/Aran Kürtleriğ adını taşıyan bu tebliğimiz, ayrı basım olarak ta çıktı ve böylece yurtiçi ve dışındaki ilim çevrelerine bile tanıtılmış oldu. Bu yüzden, vaktimizin de azlığı düşünerek, yeryüzündeki tarih boyunca tanınan Kürtlerin dördüncü bölgesi sayılan ğKür Aras Boylarındaki Kürtlerğden, kısaca bahsedeceğiz.

    M.ü. VII: Yüzyıl başlarında Kimmerlerği Anadoluğya kaçırtarak Frigyağnın yıkılmasına yol açan Sakalar, güçlü altı göçebeler olarak Kür ve Aras Boylarına yerleşmiş ve az sonra Asurlular ile çarpışarak, Anadolu, Suriye ve Filistinğe varınca yayılmış; hatta Mısır kapılarında Firavun Psammetikğten haraç almış; bir yandan da İranğa hakim olmuşlardı. V.Bölge sayılan ğDicle Kürtleriğ ülkesindekileri anlatırken tanıtacağımız Madova/Afrasyab (654-626) adlı ulu cihangir padişahlarının, hile ile öldürülmesi üzerine ünasya hakimiyetini yitiren Sakalar, Yukarı Dicle ile Aras, üoruk ve Kür Boylarında tutunup yerleşmiş olarak yaşadılar ve soydaşları olan Arşaklılarğın buralara hakim oluşunda, onlar ile anlaşıp birleşerek, ğKüçük Arşaklılarğ (M.S. 53-429) devletini teşkil eden ayrı Elbeğlikler kurdular ve 305 ile 310 arasında Hıristiyanlığı benimsediler.

    Sakaların M.ü. VII. Yüzyılda kuzeyden Kafkaslar güneyine göçerek yerleşip hakim oldukları bölgelerde, başlıca şu uruk ve boyların kaldığı tespit ediliyor:

    1-Derbent ile Bakuğyü da içine alan şirvanğda Albanlar,

    2-Kara bağ-Gence-Revan Bölgesindeki ğAranğda Sakasınlar,

    3-Borçalı-Laru-Tumanıs-şamşolde-Ahılkelek-Ah ıska-Ardahan-Göle kesimlerinde Gagalar (Bu gün ğGagawanğda denilen ğüin-üavatlarğ),

    4-üoruk boyunda (Erzurumğun Olur ilçesinin eski adı)ğTavuskerğ ile Oltu Narman-Tortum ve Yusufeli bölgesinin, Ak koyunlular ile Osmanlılar çağındaki adı ğTav-Eliğ gibi coğrafya adlarında hatırası yaşayan Taok/Tavok(Tav-lar),

    5-İspir Bölgesinde adları yaşayan Hesperitler,

    6-Bingölğden Arapçağyı kavuşanına kadar yukarı Aras boyunda oturan (Kars Yaylası ile Kağızman Deresiğni de içine alan) ve Yukarı Pasin ile aşağı Pasin Bölgelerinde adları yaşayan Pasianlar,

    7-Van Gölü güneyinde Doğu Dicleğye ğBokhtan/Botanğ adını verdiren Pakuk (Bokhti/Bogd-uz) ve

    8-Hakkari ile Yukarı ve Aşağı Zap Suları arasındaki balkanlık yerlerde Korduk(Akşaklılar çağında ğKortukğ ve 1350 yıllık biçimiyle ğKürtlerğ)

    Arz edilen bu 8 bölgedeki Saka Uruk ve boylarından Aranğdaki Sakasınlar, ğKür Aras Kürtleriğnin ataları olup, Pak tuk ile Korduk uruğu da, Ortaçağda ğBokhtanğ (Bokhtlar) ve ğBeçeneviyyeğ (Peçene/Peçen ek) adlı iki ana kola bölünüp, bugün ğZil anğ ve ğMil anğ diye ikiye ayrılan Kürmançlarğdan ibaret Dicle Kürtleriğnin atalarıdır. Biz, bu sonuncuları, biraz sonra tarih, dil ve öteki yönlerinden tanıyacağız.

    Kür-Aras /Aran bölgesindeki Saka (İskit) uruğuna, M.ü. V.Yüzyılda Herodot Saka sen, M.ü. 331ğdeki İskenderğin Ar bela (Er bil) Savaşını anlatan Yunanca kaynaklarda, Sakasın, Strabonğda Saka sen, Pliniusğta Saka sun ve M.S.150 yıllarında Mısır Kralı Yunanlı Ptolemeusğun coğrafyasında Sakapen denilmektedir. Sakaların hükümdarını çıkaran boy veya uruğa Herodot, ğBasili (Hükümdarlık)-İskitleriğ, üinliler ğSeğ veya ğSuğ, milli Türk gelenek ve destanlarına göre de Kaş garlı Mahmut, ğşuğ demektedir. Bu bilgiler bize, Kür Aras arasında yaşayan Sakaların Sakasın Uruğuğnun, hükümdarı çıkaran boy olduğunu göstermeye yaramaktadır. İranlılar, Aranğdaki Sakalara/Sakasına ğSi-Sakanğ (Si-Sakalar) ve V. Yüzyıldan XIV. Yüzyıl sonlarına kadar ki Ermenice kaynaklarda da, ğSi-Uniğ (Si-Hanedanı) denilmektedir. Dede Korkut Oğuz Nameleriğnde ise, ğTaş-Oğuzğ Eliğnin altı El beyliğinin bağlı bulunduğu Nah çıvan-Kara bağ-Gence bölgesinin ğHanlarğ sülalesi, ğAfrasyaboğlu Alp-Oruzğ kütüğü ile anılarak, bunların Sakaların ulu cihangir padişahı soyundan geldiğine işaret edilmiştir. M.ü. 66 Aralık ayında Roma Serdarı Pompeiusğun ordusu ile Tiflis Doğu güneyinde ve Kür Irmağı boyunda kışlarken, onu baskına uğratırken bozulan ve 12 bin atlı ile 60 bin yaya çeri çıkarabildiğini anlatan Appıanos ve Dion Cassius gibi kaynaklarda geçen ğAlbanlar Hükümdarığ (sülalesinin) adı, ğOroésğ ve ğOrosésğ (Orus/ürs) diye anılmaktadır. Bu da, milli destanlarımızdaki ğAfrasyaboğlu Alp/ Arız/Oruz han) sülalesinden ibarettir.

    Arandaki Sakaların Sakasın/Si sakan uruğunun Bala-Sakan denilen boyunun adı, ğKüçük Sakalarğ anlamına gelir. Balasakanğların kendi adları ile anılan kışlaklarını, (Atilla çağında) 445 yıllarında Kür Irmağı güneyine inen Hunlularğa vererek birlikte kışladıkları biliniyor. İlk İslam Fethiğnde Aranğdaki bu ğBala Sakan ğ boyunun ğKürtlerğ diye tanındığını görüyoruz. Biz Dicle Kürtleriğnin Zil an kolundan sayılan ve Murat Suyu başları ile Arı dağı çevresinde yaşayan 24 oymaklı Celali boyunun 12 oymaklı ğKhalikanğ ve 12 oymaklı ğSakanğ (Sakalar) diye, Arandaki ğSaka-sınğ, ğSi-Sakanğ ve ğBala-Sakanğın adaşı olduğunu görüyoruz. (Celali Kürtleriğndeki bir halk inanışına göre, bu ad, savaş sırasında sağ kolda vuruşanlar anlamına gelen ğSak-larğ demek olan ğsak-anğ dan ibarettir!)

    Bütün İslam kaynakları, Hazredi Osman çağında kara bağ ile Genceğnin (Aranın) fethinde, buradaki göçebe ğBala sakan Kürtleriğnin ayaklanarak, itaat eden yerleşik komşularına rağmen, Araplarla savaştığını anlatırlar. İlk istila ordusu, güçlü ve savaşçı ğBala sakan Kürtleriğni yatıştırıp usandırmadan aciz kaldığından, ancak halifenin buyruğu ile, Basra Valisi Ebu Musa yeni bir ordu ile yardıma gelince, Karadağğdaki bu milli isyan bastırılabildi. 944 yazında, Dağıstanlılar ile Norman/Rurik (Rus) korsanlarının, Kür Irmağı ağzından, altı düz kayıkları ile ilerleyip, Aran merkezi Berde (Partav/Berdağa) şehrini, ansızın yağmalayıp yakmışlardı. Bu şehrin dış kale kapılarından batıdaki yaylaklara giden yolun başladığı bir kapının adı ğBabğül Ekradğ (Kürtler Kapısı) diye anılıyordu. 926ğda Aranı gezmiş olan İbnğül Ağsamğül Kufi, Aranda ve Aras boyunda konuşulan dilin ğKhazarcağ (Hazar Türkçeğsi) olduğunu, bir tanık olarak bildirir. 966ğda eserini yazan Mukaddesi, Farsça ve Ermeniceğden ayrı bir dil konuşan Kür Aras Irmakları arasındaki halkın, ğAran Diliğ ile konuştuğunu yazar ki, bunun 40 yıl önce anılan ğKhazarcağdan ibaret bir Türkçe olduğu anlaşılıyor.

    Kür Aras Kürtlerinden Hıristiyan ve Müslüman olan kolların ana dilinin, Türkçe olduğunu gösteren başka deliller de vardır.Hıristiyan Kürtlerden Kolu Uzun Oğullarığnın (Gürcüce tercümesiyle: Mkhar Gerdzeli Dize) 1150 yıllarında anılan boyları adı, ğKhél Babırakanğ Türkçe olup, baştaki deyim, Oğuz Ağzığna göre (birazdan sunacağımız bol örneklerdeki gibi) önüne ğKhğ sesi eklenmiş Türkçe ğgöçebeler birliğiğ anlamına ğélğ ; ve ikinci kelime başındaki ğBabırğ da, ğBa bur/Be birğ dediğimiz aslan,kaplan arası yırtıcı ve güçlülük sembolü sayılan hayvan adıdır.(ğakanğ soneki ise, Farsça ve Ermenice de, köklü sülale adları sonuna gelen ve Türkçeğdeki ğgilğ in yerini tutan bir ektir.) Yani, ğKhél Babır Akanğ, Babır-gil Eli anlamına gelir. Anı şehrinde oturan Ortodoks Kolu Uzun Oğullarının 1200-1261 yıllarından kalma kadın ve erkek ile manastır adlarından : ğKhatunğ, ğKoşa Vankğ (üifte Manastır), ğAruzğ, ğMama Khatunğ, ğAtabekğ , ğAkbuga-Ağbuğağ ve ğTursunğ hep Türkçe Oğuz ağzına göredir.

    Revanğın Revanğın 27 Km. doğu güney yanında şehir örenleri bulunan ve Dede Korkut Kitabında ğKazan hanğ sülalesinin başkenti olarak ğAltun Takhtğ diye anılan Divin (Dibin) şehrine göre, ğDivin Ravadlılarığ denilen Kürt boyundan olan ordu başbuğları ailesi, kendileri gibi ğAran (Gence) Ravadlı Kürtleriğnden gelen Anı şeddadlıları (1064-1200) hizmetinde ve Arapçağyı boyunda yaşıyorlardı. İslam kaynaklarında Arapçağya göre ğEkradü Ravvadiyyeğ diye anılan ğRıvadlı Kürtleriğ, eski ğBala sakan Kürtleriğnin bir boyu idi. Selçuklu Alp Arslanğa çok hizmet ettikleri için, Divin şeddadlıları (1020-1163) kolundan şavurğun oğluna armağan edilen Bizansğtan alınma Anı şehrinde kurulan şeddadlıların 60. yılında 1124ğte Gürcü Kıpçaklı ordusu Anı ile Arpa çayı boyunu istila edince, buradan kaçan İslam Türk aileleri arasında ğLeşgerkeşğ (Başbuğ) hanedanından şazi oğlu Necmeddin Eyyübğda Irakğa göçerek, Tekrit kasabasında yerleşmişti.ğDivin Ravadlı Kürtleriğnden Anılı Necmeddin Eyyübğun 1137ğde Tekritğte doğan oğlu Yusuf Sala haddin, Selçuklu Atabeklerinin bir fatih başbuğu olarak, Mısır ile Suriyeğde, babasının adı ile ünlü Eyyublular devletini kurmuştur. Anılı Necmeddin Eyyübğun öteki oğulları, Türkçe ğTuran şahğ ve ğTuğ Tekinğ adlarını taşıyordu. Eyyublular çağında yazılan eserlerde, bunların ğTürk soyundanğ gösterilmesi de, tarihe ve milli geleneklerine uygundur.

    Bitlisğten İranğa kaçan Kürmançlı Roşeki boyunun beyi şemseddinğin oğlu olup, İranğda doğan şeref Hanğın 1576-1578 arasında ğNah çıvan Beğlerbeğisiğ iken, yakından tanıdığı ve Osmanlı hizmetine girdikten sonra da 1588ğdeki Gence Kara bağ Fethinde yeniden gördüğü, koyuncu göçebelerden Gence Kara bağ ilinde yaşayan ğİgirmidört(lü) Kürtleriğ, Ravadlılarğın da mensup bulunduğu eski ğBala sakan Kürtleriğndendir. şeref Hanğın ğşeref nameğde, ğİran Kürtleriğ kolundan gösterdiği Arandaki bu ğİgirmidörtlüğler, eski Oğuz düzeni geleneğine göre : 12 sağ kol ve 12 sol kol boylarına ayrılan 24 boyun birliği olduğundan, bu adla bir ğUlusğ (Boylar Birliği) sayılıyordu. Kara bağ Genceğdeki göçebe geleneklerine göre şeref Hanğın ğKürtlerdenğ diye andığı bu ğİgirmidörtlü Ulusuğ, anadilleri Türkçeğden başka lisan bilmediklerinden, Safili İranğın başkentteki ğDivan Defterleriğ ile, buna göre yazılan ğAlem Aray-i Abbasiğ gibi resmi tarihlerde, Aran/Karadağğdaki ğTerakümatğ (Türkmenler) kolundan ve Kaçarlara bağlı göçebeler olarak gösterilmektedir. 1593 yılından kalma Osmanlıların ilk ğGence Kara bağ Vilayeti Tahrir Defteriğnde de bunlar, 12+12=24 boy olarak ve ğUlusat-i Yiğirmidörtlüğ adı ile, Türk Göçebeleri olarak anılıyor ve kışlakları, ğOtuzikilüğ adlı 24 Türkmen ve 8 Kıpçak boyu birliğine bağlı 32 boyun kışlak ve köyleriyle, bazen ortak gösteriliyor. üoğu ğBerde Sancağığnda kışlayan ğYiğirmidörtlü Ulusuğndan bir boy da, ğKhacalanğ (Khalaçlar) adı ile Oğuzlarda gösteriliyor. Dede Korkut Oğuz nameleri gibi tarihi milli destanlarımızda bu ğYiğirmidörtlüğlerin, Ravadlılarğın, Kolu Uzun Oğullarını çıkaran ğKhél Babırarakanğın ğBala sakan Kürtleriğnin mensup bulunduğu ğSi-Uni/Si-Sakanğda denilen sakasınlarğın, 6 Taş oğuz El beylerinin başı, aran ülkesi hakimi ğAt Ağızlu Oruz Kocağ sülalesinin ğafrasyaboğlu soyundan gösterilmesi, bunların Türklüğüne ve Oğuzlar kolundan geldiğine, en ufak şüphe bırakmıyor.



    D) Dicle Kürtleri : Sayın dinleyiciler, şimdiye kadar gördüğümüz Asya ile Avrupağdaki dört ayrı bölgede yaşayıp, tarih ile belgelerde tanınan ğKürtğ adlı güçlü ve kalabalık urukların, anadillerinin Türkçe olduğu ve Saka (İskit) Türkleriğnden kalma Oğuzlardan geldikleri, artık aydınlanmış ve her türlü şüpheden uzak bir gerçek halinde belirmiştir. Güney Sibirğde Yenisey başları ile İrtiş Tobol boylarında ve batıda Dağıstanğdan göçme olarak Erdel, Macaristan ve üekoslovakya ülkeleri gibi Tuna boylarında, Hazar Denizi doğusundaki Batı Türkistan (Horasan-Afganistan) ile Hazar Denizi batısındaki Kür Aras/Aran bölgesi gibi başlıca dört ayrı bölgede ve iki kıtaya yayılarak, coğrafyada da adlarını hatıra olarak bırakan ğKürtğ adlı göçebe uruklar ile soydaş ve boydaş olan Dicle Kürtleriğnin, Basra Körfezine suları akan Dicle Irmağı boylarından İran, Türkiye, Irak ve Suriyeğde bu ırmağa komşu bölgelere de yayılıp 2500 yıldan beri ğKarduk/Kortukğ ve ğKürtlerğ adı ile tanınmalarını ve ğDede Korkut Oğuz nameleriğ ile 1597ğde yazılan ilk Kürtler tarihi şeref nameğde bunların Oğuzlar kolundan gösterilmesini, belgeleriyle göreceğiz. Kendilerine ğKür-maç / Kür-mançğ diye öz Türkçe bir ad veren Dicle Kürtlerinin dil,antropoloji, etnografya ve folklor bakımlarından da, Türklük ve Oğuzluk yönlerini tanıyacağız.

    şunu da yine arz edelim ve unutmamalı ki, doğuda Baykal Gölünden batıda Viyanağya, kuzeyde Sibirğden güneyde Afgeneli ile Basra Körfezine kadarki çok geniş ülkelerde görülen ve ğKürtğ diye tanınan urukların Türklüğünü, ilk bakışta gösteren adları, yalnız Türk ğ Oğuz / Türkmen dili ile izah ediliyor ; bunların adaşları ve boydaşları da, ancak Türk-Oğuz toplulukları ve yurtları içinde görülüyor. Ne İran dillerinde nede onun mensup bulunduğu geniş Aryani veya Hint-Avrupa dillerinde ğKürtğ veya buna benzer bir adla anılan hiçbir boy veya etnik topluluk bütün yazılı kaynaklarda olduğu gibi, bugün de yoktur. Yalnız bu husus bile, satılmışlık yüzünden veya cehaletten yabancı propagandalarına kapılan, aydın geçinen bir takım ğKürtğlerin dikkatinden kaçmış olup; bu gibileri, türlü yayın ve telkinlerinde : ğKürtlerin ulu atalarının, İranlı Medyalılarğ olduğunu söyleyerek ; Ateşe tapıcılıktan kalma ğNevruzğu, ğMilli Kürt Bayramığ diye tanıtmaya girişerek, hatta M.ü. 612ğde Asurluların Medyalı ve Babilli müttefikler eliyle yıkılış tarihini, ğMilli Kürt takvimi ve istiklalinin başlangıcığ sayarak, buna benzer sapıklıklar ve güçlüklerle, gerçekten Kürtlere hakaret etmişler ve bu uğurda Aryanı emperyalistler ile Farsların, ğİran Nijad Kavımlarğ mektebi propagandalarına alet olmuşlardır! Tarih ile dil başta olmak üzere, Dicle Kürlerinin, gerçek ilim yolu ve usulleriyle incelenmesi ise, son 160-150 yılın içinde yabancıların ortaya koyduğu ve ilmin belge ve delillere dayanan usulünden habersiz olup, mesuliyet duygusu ile yetkiden yoksun kişilerin iddialarının çürüklüğünü göstermektedir.

    Kısacası, ğKürmanç Kürtlerğde denilen ğDicle Kürtleriğni, İranlı soyundan gelme göstermek, ğAcemlerden saymakğ ; seciye, ahlak, namus anlayışı, mertlik, atlı göçebe yaşayışı ve 6+6=12ğli , 12+12=24ğlü oymak ve boy düzenine sürekli bağlılık ile, dilin aslı ve özerlikleri gibi sosyolojik hususlarda, İranlılardan apayrı olan manevi ve maddi görünüşü, ğyuvarlak başlılıkğ gibi antropolojik yapıyı ve yalnız Oğuzluk/Türkmenlik vasıflarından ibaret koca canlı folkloru inkara kalkışmak demektir. Halbuki şimdi göreceğimiz tarih kaynakları ile biraz sonra arz edeceğimiz dil, antropoloji, etnografya, milli ananeler ve folklor gibi, bilim kollarını ilgilendiren ve ulu ataları, kökleri belirten deliller, her yönden ve her bakımdan Dicle Kürtlerinin de, Oğuz Türklüğüğne mensup bulunduğunu, apaçık göstermektedir. Bunları inkara girişmek, güneşi balçıkla sıvamaya benzer!... Bu uğurda gerçekleri ortaya koyma yolunda çalışmayan ve geciken üniversitelerimiz ile Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu gibi resmi ve hususi ilim müesseselerimizin de suçu ve günahı vardır!... Konuşmamızın başında arz ettiğimiz gibi, Türk üniversitelerinde ğTarih Kürsüleriğ henüz emekleme çağını geçirmiş ve yeni yeni yürümeye başlamış bir çocuk halindedir...

    Bu gibi en yüksek ilim müesseselerimizin, araştırma ve yayınlar yaparak ilim alemini aydınlatmada gecikmesi, şerefli ve eski ataların tarihinden, dilinden habersiz birtakım anadili Kürtçe yarımaydın veya okumuşların, yabancı yayın ve propagandalarına inanmalarına sebep olmakta; böylelerine; ğüç Kıtaya hükmetmişğ şanslı Türklük içinde, kendi öz varlık ve birliklerinde, adeta bir ğazınlıkğ (ekalliyet) ruhu taşımayı telkin etmektedir. Her aklı başında aydın kişi, başkalarının ağzına ve kalemine, kendi şahsiyeti ile görüşünü uydurup kaptırmamalı; büyük sosyolog rahmetli Ziya Gökalpğin 1922ğde Diyarbakırğda çıkardığı ğKüçük Mecmuağda belirttiği gibi, Kürtlerin kökü ile dilinin eski ve bozulmadan önceki halini, kendi akıl ve mantığını kullanarak, ğİlim ölçüleri ve mukayeseli tarih ve dil metotlarını kılavuz edinerekğ, doğru ve şaşmaz yolda yürümelidir. İlmin bu gerçek yolu da, öteki dört ayrı ülkedeki ğKürtlerğ gibi, ğDicle Kürtleriğ veya ğKürmançlarğında, Türklüğün öz varlığından bir güçlü uruk olduğuna ve Oğuzlar kolundan geldiği gerçeğine bizi götürmektedir.



    **

  2. #2
    talud
    Guest
    çok önemli bir tespit kürtlerin kökeni

    kürtlerin asıl kökeni türk olmakla birlikte çok kozmopolit bir coğrafya olan mezopotamyada dejenere olmuşlardır

    sasanilerin perslerin iskenderin helenizminin bizansın ermenilerin ve yahudilerin hüküm sürdüğü bu coğrafyada bu kültürlerin etkisiyle kürtlük asimile ve dejenere olmuştur ne yazıkki

    bedevilerinin etkisinide unutmamak lazım

    asıl dejenereyi ingiliz ve son dönemde ab-abd-israil-bm ajnları yapmıştır

    ve bu bozulmuşluk yüzünden safkan bir kürt göstermek imkansızdır...

    ve bozulmuş bu boy türkmenleri dahi kürtleştirmiştir

    ben kürdüm diyenlerin çoğu 1000 yıl ve 500 yıl önceki dönme ermenlierdir

  3. #3
    sebil
    Guest

    Lightbulb yapmayın dostlar



    hala mı kar kür falan uğraşmayın böyle komedik oluyo

  4. #4
    Almıla GökTürk
    Guest

    Exclamation

    Kürtlerin bazilari Türktür ve digerleri ermeni, arap, farzdir. Ermeniler bazilarida Türktür cünkü Anadolunun ilk sahibi Türklerdi.
    Bu toplumlar zamanla asimile oldular Türklükten ciktilar.
    Ayrica önemli olan Türk olmak degildir, Türkcü olmaktir. Türk olupta vatan hainligi yapan cok kisi var ama bir Türkcü asla vatan hainligi yapmaz.
    Türk, Türk dilini konusandir, Türk töresinde yasayandir.

  5. #5
    hun_333
    Guest
    Türk olmak önemli değildir diye kim demiş ??! Türk olmayan Türkçü olamaz.Ayrıca her önüne gelende Türk olamaz.Herkesi Türklüğe yamamayı bırakın artık...

  6. #6
    Isekai Demon Waifu Mod Apk
    Isekai Demon Waifu Mod Apk is one of the top SLG sim games. It got a 4.4* rating and more than (100,000) downloads on Google Play. Nevertheless, a couple of nations, including India, don't move toward this game.
    https://clickmodapk.com/isekai-demon-waifu-mod-apk/

Benzer Konular

  1. Kürtlerin temsilcisi kim?
    By bozok in forum Türkiye'de Siyasi Partiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09-14-2009, 07:02 PM
  2. Kürtlerin Türklüğü 3
    By türükbil in forum Tarih
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 08-17-2007, 12:49 PM
  3. Kürtlerin Türklüğü 2
    By atoybil in forum Tarih
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-23-2005, 12:44 AM
  4. Maşa Kürtlerin Yazgısı
    By türükbil in forum AB, Avrupa Birligi ve Türkler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-20-2005, 12:52 PM
  5. Türkiye'deki Kürtlerin
    By atoybil in forum Bir Oy Bil, At Oy Bil
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10-20-2005, 12:32 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi