Hamdi Mert

Biz Türkler
26.05.2006 - 03:13 .
Faziletliydik: Kimsenin malýna, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdýk. Hýrsýzlýk nedir bilmez, dilenciliði meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.
Dürüsttük: Bir zamanlar Londra Ticaret Odasý´nýn en görünür yerinde þu mealde bir tavsiye levhasý asýlýydý: "Türklerle alýþveriþ et, yanýlmazsýn."
Ýtibarlýydýk: Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odasý´nýn toplantýlarýnda oylar eþit çýkýnca Osmanlýlarla alýþveriþi olan tüccarýn oyu iki sayýlýr, onun dediði olurdu.
Temizdik: Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanlý askeri teþkilatýný Avrupa´ya tanýtmasýyla meþhur Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarýmýzý þöyle eleþtiriyor: "Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarýnda sakallarýnda bir hararet olur ve zamanla saçlarý, kaþlarý, sakallarý dökülür."
üevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu aðaçlarý sulatýr, göçmen kuþlarýn yorgunluk atmasý için saçak altlarýna kuþ saraylarý yapardýk. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.
Harama el sürmezdik: Fransýz müellif Motray, 1700´lerdeki halimizi þöyle anlatýyor: "Türk dükkanlarýnda hiçbir zaman tek meteliðim kaybolmamýþtýr. Ne zaman bir þey unutsam, hiç tanýmadýðým dükkancýlar arkamdan adam koþturmuþlar, hatta birkaç kere Beyoðlu´ndaki ikametgahýma kadar gelmiþlerdir."
Medeni idik: Ýngiliz sefiri Sör James Porter ise, 1740´larýn Türkiye´si için þunlarý söylüyor: "Gerek Ýstanbul´da, gerekse Ýmparatorluðun diðer þehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiþ, hiçbir tereddüde imkan býrakmayacak þekilde isbat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardýr."
Dosdoðruyduk: Fransýz generallerden Comte de Bonneval ise, þu hükmü veriyor: "Haksýzlýk, mürabahacýlýk, inhisarcýlýk ve hýrsýzlýk gibi suçlar, Türkler arasýnda meçhuldür... üyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doðruluklarýna hayran kalýr."
Hýrsýzlýk nedir bilmezdik: Fransýz müellif Dr. Brayer, 1830´larýn Ýstanbul´unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapýsýnýn þöyle böyle kapatýldýðý ve dükkanlarýn çoðunlukla umumi ahlaka itimaden açýk býrakýldýðý Ýstanbul´da her sene azami beþ-altý hýrsýzlýk vak´asý görülür."
Ubicini Dr. Brayer´i þöyle doðruluyor: "Bu muazzam payýtahtta dükkancýlar, namaz saatlerinde dükkanlarýný açýk býrakýp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapýsý basit bir mandalla kapatýldýðý halde, senede dört hýrsýzlýk vakasý bile olmaz. Ahalisi sýrf Hýristiyan olan Galata ile Beyoðlu´nda ise hýrsýzlýk ve cinayet vak´alarý olmadan gün geçmez."
Naziktik: Edmondo de Amicis isimli Ýtalyan gezgini, yine 1880´lerin "biz"ini anlatýyor bize: "Ýstanbul Türk halký Avrupa´nýn en nazik ve en kibar insanlarýdýr. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan iþitilir. O kadar müsamahakardýrlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüðünüz kolaylýðýn çok fazlasýný görürsünüz."
Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnamesi´yle meþhur Du Loir´un 1650´lerdeki hükmü þöyle: "Hiç þüphesiz ki, ahlak bakýmýndan Türk siyasetiyle medeni hayatý bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir." þefkatimiz yalnýzca insana yönelik deðildi, hayvanlarý, hatta bitkileri bile kapsýyordu.
Hayata karþý saygýlýydýk: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus´u dinleyelim,bize 1880´lerdeki halimizi anlatsýn: "Türklerdeki iyilik duygusu hayvanlarý dahi kucaklamýþtýr. Birçok köyde eþekler haftada iki gün izinli sayýlýr... Türklerle Rumlarýn karýþýk olarak yaþadýðý köylerde ise bir evin hangi tarafa ait olduðunu kolaylýkla anlayabilirsiniz. Eðer evin bacasýnda leylekler yuva yapmýþsa, bilin ki o ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)
Hayýrseverdik: Comte de Marsigli´yi tekrar dinleyelim: "Yazýn Ýstanbul´dan Sofya´ya giderken daðlardan anayol üzerine inmiþ köylülerin yolculara bedava ayran daðýttýklarýna þahit oldum." Ayný müellif, ceddimizin hayýrseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir. þöyle diyor: "Fakat þunu da itiraf etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. Ýyiliklerini yalnýz insan cinsine hasretmekle kalmayýp, hayvanlara ve hatta bitkilere bile teþmil ederler."
Bu tespiti, Ýslam ve Türk düþmaný avukat Guer misallendiriyor: "Türk þefkati hayvanlara bile þamildir" dedikten sonra þu örneði zikrediyor: "Hayvanlarý beslemek için vakýflar ve ücretli adamlarý vardýr. Bu adamlar sokak baþlarýnda sahipsiz köpeklere ve kedilere et daðýtýrlar... Sokaktaki aðaçlarýn kuraklýktan kurumasýný önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçýk Müslümanlara bile rastlamak mümkündür..."
"Kaçýk"lýðýn kaynaðýný da veriyor adam: "Birçoklarý da sýrf azad etmek için kuþbazlardan kuþ satýn alýrlar. Bunu yapan bir Türk´e bir gün yaptýðý iþin neye yaradýðýný sordum. Küçümseyerek baktý ve þu cevabý verdi: Allah´ýn rýzasýný tahsile yarar."
Galiba geçmiþimizden uzaklaþmak bize çok pahalýya patladý
* Ayþe üZTEKÝNðden bir mail aldým: ðBana gelen, ama nedense kaynaðý belli olmayan bir yazýyý paylaþýyorum sizlerleð diyor.. Kendisinden izin alarak yayýnladýðým bu yazýyý, üþenmeyip arþivlemenizi ve saklamanýzý salýk veriyorum. Sahibine ve Ayþe üZTEKÝNðe teþekkür ederek..