Hasan üNAL

Kıbrısğta petrol olduğuna göre...
Bu yazıyı kaleme alırken, Rumların verdiği ruhsatlarla arama yapacak gemilere Türkiyeğnin ne yapacağı tartışılıyordu. Basın, önce Türk savaş gemilerinin Doğu Akdenizğe açıldıklarını haber verdi. Sonra Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa Türk savaş gemilerinin zaten o bölgelerde devriye görevi yaptıklarını bildirdi. İster gemilerimiz zaten o bölgelerde olsunlar, isterse özel olarak bu misyon icabı hareket etmiş olsunlar işin sonucu aşağı yukarı aynıdır. Türkiye, Rumların ruhsatıyla arama yapacak gemilere rahat vermeyecek. Bu, yerinde bir girişimdir. Mevcut hükümetin yaptığı çok az doğru girişimden biridir. Ancak bu girişim tek başına yeterli olamaz. Neden yeterli olmadığını izah etmeden evvel, Rum basınında petrol arama konusunda çıkan yaygın haber ve bilgileri hatırlamak lazım. Rum gazetelerine göre, Amerika ve İngiltere de petrol arama işinin içinde. Bu da işin ne kadar gerçek olduğunu gösteriyor. Yani Kıbrıs çevresinde, denizin altında yoğun miktarda petrol ve doğalgaz var ve bunların varlığı en yıldır benim yakından bildiğim bir konuydu.

Bir takım çevreler böyle bir şeyin varlığını ısrarla görmezden gelerek, ğKıbrıs mutlaka çözülmeli ve iki taraf AB çözümünde birleşmeliğteranelerini yıllarca dile getirdiler. Eğer Annan Planını Rumlar kabul etselerdi, bugün petrolle ilgili söyleyecek tek kelime sözümüz olmayacaktı. Bu çevrelerin ısrarla petrol gerçeğini görmezden gelmeleri inşallah sadece konuyu bilmemelerinden kaynaklanmıştı. Eğer hala aynı lafları tekrarlamaya devam ederlerse, o zaman kendilerine Rum-Yunan çıkarlarına hizmet ettikleri suçlaması yapıldığında itiraz edemezler.
Meselenin bir başka yönü daha var. O da Egeğde de yoğun miktarda petrol olduğu gerçeği. Amerikan ve Kanada petrol şirketlerinin vaktiyle yaptıkları ön araştırmalar Ege denizinin altında büyük petrol kaynakları olduğunu ortaya koymuştu. Zaten o yüzden Yunanistan sık sık petrol arama girişimleri yapmış; her defasında Türkiye itiraz ederek savaş gemilerini Egeğye göndermiş ve bir kriz patlak vermişti.

Yıllarca Yunan uzmanlarla gayriresmi olarak Ege sorunlarına nasıl çözümler üretilebileceğine dair görüşmelerimizde bu konu da hep gündeme gelmiş; ancak petrol fiyatları 20 dolar civarında seyrederken Egeğnin petrol rezervlerinin yeterince ekonomik olmadığı görüşü ortaya atılmıştı. O günden bugüne iki önemli gelişme yaşandı petrol konusunda. Birisi, deniz altından petrol çıkarma teknolojisi iyice gelişti. Dolayısıyla petrol çıkarmanın maliyeti göreceli olarak ucuzladı. İkincisi de petrol fiyatları epeyce arttı. Bugün elli ile altmış dolar aralığına oturan petrol fiyatlarının oralardan aşağı gelmesini hiç kimse beklemiyor.
Eğer AB belgelerinde talep edildiği gibi Egeğde Yunan tezleri üzerine inşa edilmiş bir çözümü kabul edecek olursak bu da ayrıca bir felaket olur. üünkü hem Ege denizinin dörtte üçünün Yunan gölü olmasına izin vermiş oluruz, hem de denizin altındaki petrol dahil her şeyi Yunanistanğa hediye ederiz. Demek ki, AB belgelerinin ortaya koyduğu şekilde ne Kıbrıs meselesini ne de Ege sorunlarını çözmemiz mümkün. Bu türden çözümleri kabul etmek göz göre göre Ege ve Kıbrıs petrollerini Rum-Yunan ikilisine vermek demektir.

O halde hükümet ve devlet kurumları yeni bir Kıbrıs, Ege ve AB politikası belirlemek durumundadırlar. Artık Kıbrısğta iki devletli çözümden başka çare kalmamıştır. Dolayısıyla Rumlar ruhsat veriyorsa, biz de verelim ve kendi karasularımızda petrol aransın. Böylece iki devlet yapısı ortaya çıksın. üte yandan Egeğde Yunan tezlerinin her hangi bir şekilde kabul edilemeyeceğini açıkça söyleyelim. Bu tavırlar sonucunda gerçekte zaten var olmayan AB yolumuzu kesecekse, iyi olur. Biz de işimize ve petrolümüze bakarız. O kadar...