Türk Devrimi !...

Yazar Adý: Metin Aydoðan

Yazar Ýletiþim: metinaydogan

Ekonomik Kalkýnma; Temel Belirlemeler
1. Dünya Savaþýndan sonra, dünyanýn hemen her yerinde, bölgesel yada uluslararasý gerilim ve çatýþmalar yaþanýrken Türkiyeðde, barýþ ve baðýmsýzlýk temeli üzerine de yeni bir devlet kuruluyor; toplumsal yapý, sýradýþý bir hýzla ileriye doðru deðiþtiriliyordu. Tarihsel özellikleri, yerel gelenekleri ve bölgesel dengeleri gözeterek, yabancýlaþmadan, taklitçiliðe düþmeden ve baðýmlý hale gelmeden, yoksulluktan kurtularak uygarlaþmanýn yol ve yöntemleri araþtýrýlýyor, tartýþýlýyor ve uygulanýyordu. Bu iþ için ders alýnacak, baþarýlmýþ bir örnek yoktu. Ulusal baðýmsýzlýðýný elde eden yoksul bir yarý-sömürge ülke, baðýmsýzlýðýný koruyarak nasýl kalkýnabilir, nasýl geliþkin bir toplum haline gelebilirdi? Bu amaç için izlenmesi gereken yol ne olmalýydý?

1923ðün dünyasýnda görünüm þuydu: Bir yandan sömürge sahibi büyük emperyalist ülkeler, diðer yandan yoksul sömürge ve yarý sömürge ülkeler ve diðer bir yanda da, kendisine bambaþka bir kurtuluþ yolu çizen yeni Sovyetler Birliði. Sömürgelerden toplumsal kalkýnma yönünde alýnacak herhangi bir örnek model söz konusu deðildi. Aksine, ulusal baðýmsýzlýk için onlara örnek olunmuþtu. Batý, örnek alýnabilirdi. Ancak sosyal yapý Batýnýn kapitalist geliþimine hiç uygun deðildi. Onlar beþ yüz yýl önce baþladýklarý geliþimlerini, sömürgecilikten geçirerek emperyalizme ulaþtýrmýþlar ve dünyayý paylaþmýþlardý. Emperyalist dünyada, kapitalizmin liberal dönemini yaþayýp, ekonomik geliþmeyi, burjuva demokratik kurumlarla saðlamak artýk mümkün deðildi. Liberalizm ömrünü doldurmuþ, dünya ekonomisine tekelcilik egemen olmuþtu. Buna karþýn Türkiyeðde sermaye birikimi oluþmamýþ, endüstriyel üretim baþlamamýþ, iþçi ve iþveren sýnýflarý ortaya çýkmamýþtý. Liberal kapitalizm ile kalkýnma olanaklý görünmüyordu.

Rusyaðda, sosyal geliþimin doðal sonuçlarýna baðlý olarak deðil, savaþýn özel koþullarýna dayanan bir devrim ortaya çýkmýþ ve toplumsal yapýyla örtüþmeyen sosyalist bir uygulamaya giriþilmiþti. Rusya, üarlýk yönetiminde, ekonomik olarak yarý-sömürge bir ülkeydi. Feodal hatta feodalizm öncesi üretim iliþkileri toplumda varlýðýný sürdürüyordu. Rusya büyük bir köylü ülkesiydi. Bu yanýyla Türk toplumuna benziyordu. Toplam nüfusuna oraný çok küçük olan bir iþçi sýnýfýna sahip olmasý bu benzerliði gidermiyordu. Buna karþýn, Rus Devrimi, bütün dünyada hatta batý ülkelerinde bile önemli bir etki yaratmýþ, sömürge haklarý ve Batýðdaki iþçi sýnýfýnýn örgütlü kesimleri için bir umut haline gelmiþti. Ýzlenmesi gereken yol belki bu yoldu. Zaten bilinen baþka bir kalkýnma ðyoluð da yoktu.

Ancak, hem kapitalist hem de sosyalist kalkýnma ðyoluð, Türk toplumunun o günkü tarihsel, sýnýfsal ve toplumsa gerçeklerine uygun deðildi. Her iki yönetimin de Türkiyeðde uygulanabilme þansý yoktu. O halde ne yapýlmalýydý? Türk toplumunu, ðacý ve üzüntü verenð yoksulluk ve gerilikten, ðkimseye muhtaç olmadanð hýzla kurtarmanýn yolu ve yöntemi ne olmalýydý? Bu sorunun yanýtý, Kurtuluþ savaþýnda verilen yanýtla ayný oldu; halkýna, kendi gücüne ve ülke kaynaklarýna dayanarak, ulusal baðýmsýzlýktan hiçbir koþumda ödün vermeden, yeni bir yol bulup izlemek... Bu yol bulundu ve uygulandý; ulusal baðýmsýzlýðýna kavuþan geri kalmýþ bir ülkenin nasýl kalkýnabileceðini gösteren özgün bir örnek ortaya çýkarýldý. üzel giriþimciliðe yer veren ancak kapitalist olmayan, devletçiliði öne çýkaran ancak sosyalist olmayan veya her ikisi de olan bir ekonomik kalkýnma modeli geliþtirilip uygulandý. Ne liberalizm ne de kollektivizmin belirleyici olduðu, böyle bir modeli uygulayýp yaþatmak mümkün müydü? Bu yol geniþ köylü yýðýnlarýnýn ve ulusal ekonomimin gücünü arttýrýp, toplumsal ilerlemeyi saðlayabilir miydi? Hem saðdan hem de soldan bu soruya olumsuz yanýtlar geldi ama Kemalist yönetim, bu yönetimi kararlýlýkla uyguladý ve þaþýrtýcý baþarýlar elde etti. Uygulamalar benzer konumdaki bir çok ülkeyi, deðiþik oranlarda etkiledi. Bugün, küreselleþme politikalarýnýn zor duruma soktuðu, az geliþmiþ ya da geliþmekte olan ülkelere 21. Yüzyýla girerken; þikayetçi olduklarý ekonomik sorunlardan kurtulabilmeleri için adý verilmeden, Kemalist kalkýnma modelinin temel tercihleri öneriliyor. Kanadalý ünlü ekonomist, Prof. Michel Chossudovsky, günümüzde yaþanan mali ve sýnai bunalýmdan Dünya Bankasý ve IMFðyi sorumlu tutarak, bu bunalýmdan kurtulunmasý için; ulusal ekonomilerin yeniden yapýlandýrýlmasý gerektiðini ve öncelikle, bütünüyle korumasýz hale getirilmiþ olan ulusal sanayinin koruma altýna alýnarak, yerli üretimin teþvik edilmesi gerektiðini söylemektedir. (321- ðCumhuriyetð 13 Aralýk 1998) Polonyaðda, ðsosyalitsð sisteminin çözülerek kapitalizme geçilmesinde önemli rol oynamýþ, Dayanýþma Sendikasýðnýn ünlü lideri ve eski Polonya Cumhurbaþkaný Lech Walesa, yeni düzenden de umduðunu bulamadýðý için olacak: ðsosyalist sistemi ve kapitalizmi birlikte uygulamalý. Ýkisinden de yararlanýlarak, þimdiye dek kimsenin bulamadýðý yeni bir yol bulunmalýð (322- ðMilliyet Walesa ile Konuþtuð Zeynep Oral, Milliyet, 10 Ekim 1998 / 322-a; ðUlusal Kurtuluþun Sonu mu?ð Samir Amin, ðBüyük Kargaþað Alan Yay. 1993 sf. 12/322-b: ðYabancý Yatýrým Uyarýsýð Prof. Dr. Ahmet Tonak, Cumhuriyet 8 Mart 1998) diyor. Polonyalý liderin Türk Devrimini ve üinðdeki geliþmeleri incelemediðin anlaþýlýyor.
Kemalist kalkýnma modelindeki temel tercihlerin, baðýmsýzlýðýna 2. Dünya savaþýndan sonra kavuþan birçok ülke tarafýndan kullanýldýðý bilinmektedir. Bunu en iyi, 1955 yýlýnda, 29 Asya ve Afrika ülkesinin katýldýðý Bandung Konferansý kararlarýnda görmek mümkündür. üçüncü Dünya sorunlarý uzmaný Mýsýrlý ekonomist Samir Amin: ð...Tereddütsüz bir biçimde, çaðýmýz üçüncü Dünyaðsýnýn ulusal projesið olarak gördüðü Bandung kararlarýný þöyle özetlemektedir: ð... üretici güçlerin geliþtirilmesi, özellikle sanayi üretiminde çeþitlendirmenin saðlanmasý, ulusal devlete bu sürecin yönetim ve denetimini saðlama iradesi kazandýrýlmasý; ulusal devlete bu sürecin yönetim ve denetimini saðlama idaresi kazandýrýlmasý; ulusal kaynaklara egemen olunmasý; yaratýlan artý deðerin merkezileþtirilmesi ve üretken yatýrýmlara yönlendirilmesine olanak saðlayacak parasal dolaþýmýn, devlet denetimine alýnmasý; ulusal pazara egemen olunmasý ve dünya pazarlarýna açýlmak için rekabet gücünün artýrýlmasý, teknolojik geliþmenin saðlanmasý; kalkýnma sürecinin halk desteðini saðlayarak devletin öncülüðünde gerçekleþtirilmesi...ð322-a Bu ilkeler, Bandungðdan 30 yýl önce, Türkiyeðde belirlenip baþarýyla uygulanan ilkelerin aynýsýdýr.
üinðin, yabancý sermaye ve yabancý yatýrýmlarla ilgili bugünkü tutumu, Türkiyeðnin 1923-1938 arasýndaki tutumuyla þaþýrtýcý bir benzerlik içindedir. üinðdeki yabancý yatýrýmlarýn niteliði konusunda ODTü Ýktisat Fakültesi öðretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Tonak þöyle söylüyor: ðüin kendi kalkýnma stratejisi içinde, gereksinim duyduðu yabancý yatýrýmý ülkesine çaðýrýyor. Böylece teknoloji ediniyor, istihdam yaratýyor ve hatta ihracatýný arttýrýyor. Ama koþullar koyuyor; iþletmelerde üinli mühendislerin kullanýlmasýný, istihdamýn ne kadarýnýn üinðden saðlanacaðý üinli yöneticilerin þirket yönetimine girmesini ve ne kadar süre sonra yatýrýmýn üinðe devredileceðini kendisi belirliyor.ð322-b Ayrýca üin bugün, enflasyonu düþük tutmaya ödün vermeme, devlete ait merkez bankasýnýn baðýmsýz olmasý ve büyüme hýzýný istikrarlý düzeyde tutma politikalarýný uyguluyor. Bunlar bilindiði gibi Kemalist Kalkýnma Modeliðnin temel uygulamalarýydý. Bu uygulamalara karþýn yabancý sermaye üinðe yoðun olarak geldi. üin pazarý onlara çok çekici geliyordu. Kendi pazarýna sahip çýkan ve geliþ koþullarýný belirleyen ulus yöneticilerinin varlýðý ve ileri sürdükleri koþullar canlarýný sýksa da, onlarý bu pazara yöneltmekten alýkoymuyordu. Pazarýn büyük, ücretlerin düþük olmasý, bütün bu koþullara karþýn, uluslararasý þirketleri, üinðde yatýrým yapmaya zorlamaktadýr.
Kýsa sürede büyük baþarý ve ilerleme saðlayan Kemalist kalkýnma yöntemi, artýk Türkiyeðde uygulanmýyor. On beþ yýllýk aktif iktidar döneminden sonra baþlayan geri dönüþ, toplumsal düzeni, Kemalizmin öngördüðü sistemin tam karþýtýna dönüþtürdü. ülkeyi uzun yýllar emperyalist reçetelerle yöneten iktidarlar, Cumhuriyet Halk Fýrkasýnýn deðil, Terakkiperver ve Serbest Fýrkaðnýn programlarýný uyguladýlar. Kemalizmin devletçilik, devrimcilik ve halkçýlýk ilkelerini, uzun süre adýný koymadan hep ðsolð buldular ve uygulamadan kaldýrdýlar. En ýlýmlý ve ðAtatürkçüð olanlarý, devletçiliðin ðgerçekte Atatürkðün dünya görüþünde yer almadýðýný, bu ilkenin, 1929 dünya ekonomik bunalýmýnýn zorunlu ve geçici bir sonucu olduðunuð söylediler. 53. Cumhuriyet hükümetinin baþbakaný Tansu üiller gibi daha açýk sözlüleri ise; ðbüyük bir özelleþtirme seferberliðini gerçekleþtirdiklerinið belirterek, Türkiye Cumhuriyeti için ðson sosyalist cumhuriyeti de yýktýklarýnýð iddia eden açýklamalar yaptýlar.
Kendilerini ðdemokratik solð ya da ðsosyal demokratð diye adlandýran siyasal kümelenmelerin de tutumlarý benzer nitelikteydi. Altý oktan üçünün artýk eskidiðini açýkladýlar ve özelleþtirme uygulamalarýna itirazsýz katýldýlar.
ðSosyalistð sol ise, Kemalizmi özellikle günümüzde, incelemeye bile almadý. Dünyanýn hemen her yerinde sosyalistler, Kemalizmi, anti-emperyalist ulusal baðýmsýzlýk ve toplumsal ilerleme hareketi olarak görüp desteklerken, yerli ðsosyalistlerð ne olduðunu yada olmadýðýný anlamadan, incelemeden; ðkapitalizme hizmet eden burjuva hareketið olduðunu söyleyerek karþý çýktýlar.
Mustafa Kemal, Kurtuluþ Savaþýðný kazanýp Ýzmirðe girerken: ðgerçek savaþýmýz bundan sonra baþlýyorð(323- ðMilli Kurtuluþ Tarihið Doðan Avcýoðlu, Ýstanbul Mat. 1974 3 Cilt, sf. 1299) demiþti. Bu sözler, ekonomik kalkýnma ve toplumsal ilerleme hedefinin, askeri savaþý kazanmaktan daha zor bir mücadeleyi gerektirdiðini kavramanýn bilinciyle söylenmiþ sözlerdi. Yüzyýllar süren dýþ sömürü, son derece geri toplumsal gelenekler ve kendi içine kapalý, üretimsiz bir toplumun, hýzla kalkýnarak, bir daha eski tutsak durumuna düþmeden, uygarlýða ulaþmasýnýn ne denli zor bir hedef olduðu biliniyordu. Seçilen zor yolun karamsarlýk yaratmasýna, elde edilen baþarýlarýn da hayalciliðe yol açmasýna izin verilmeden, ülke gerçeklerinden kopmadan, taklitçiliðe kapýlmadan, kendi gücüne ve halkýna güvenerek gerçekçi bir kalkýnma yolu bulundu ve uygulandý. Kitlelerin koyu bir gerilik, eðitimsizlik, örgütsüzlük ve yoksulluk içinde bulunmasý, kalkýnma için gerekli olan mali kaynak, bilgi birikimi, yetiþmiþ kadro ve donanýmýn olmamasý seçilen yoldaki kararlýlýðý etkilemedi. Bu anlayýþla giriþilen mücadelede, hem sosyal hem de ekonomik alanda, toplumsal ilerlemeyi saðlayan olaðanüstü deðiþim ve dönüþümler gerçekleþtirildi Ve ayný, Ulusal Kurtuluþ Savaþýðnda olduðu gibi, az geliþmiþ dünya uluslarý için, baðýmsýzlýklarýna kavuþtuklarýnda kalkýnmak için izleyecekleri yol konusunda, evrensel bir örnek oluþturuldu. Türk Devrimi, dünyanýn emperyalist devletler tarafýndan paylaþýldýðý ve aralarýndaki pazar çatýþmalarýnýn aralýksýz sürdüðü bir dünyada, ulusal baðýmsýzlýðýný korunarak kalkýnýlacaðýný gösteren, ilk uygulama oldu.
Türk Devrimiðnden sonra baðýmsýzlýða kavuþan bir çok azgeliþmiþ ülke, dünya halklarý üzerinde son derece yüksek bir prestije sahip olan Sovyetler Birliðiðnin etkisinden uzun süre kurtulamadýlar. Büyük çoðunluðu baðýmsýzlýk mücadelesi süresince bu ülkeden yardým almýþ bir anlamda Oðna baðýmlý hale gelmiþlerdi. Savaþ sürecindeki ideolojik baðýmlýlýklar, savaþtan sonra da sürmüþ ve ortaya, feodal toplumsal iliþkilerine karþýn ðsosyalist uygulamalarað giriþen, bir çok az geliþmiþ ülke çýkmýþtý. Kemalist kalkýnma modeli bu nedenle, gerçekleþtirdiði baþarýlarýn somutluðuna karþýn, bu tür ülkeler tarafýndan yeterince incelenemedi ve sonuçlarýndan dersler çýkarýlamadý. Az geliþmiþ ülkelerin bir bölümü, Sovyetlerðden etkilenip, gerçekleþmesi mümkün olmayan öznel siyasi hedefler peþine düþerken, diðer bir bölümü ise emperyalizmin etki alanýnda kalarak yarý sömürge haline geldiler. Dünyanýn çoðunluðunu oluþturan bu ülkeler gerçek kurtuluþlarýný gerçekleþtirip, dünya siyasetine aðýrlýklarýný koyamadýlar. Ancak, 1980 sonrasýnda üinðdeki uygulamalar, Doðu bloðu ve Sovyetler Birliðiðnin çöküþü, Vietnam ve Kübaðdaki geliþmeler ile küreselleþme politikalarýnýn tüm az geliþmiþ ülkeler üzerindeki yýkýcý etkileri, Kemalist politikanýn yetmiþ beþ yýl aradan sonra yeniden bu ülkelerin siyasi gündemine, onlarýn kurtuluþ yolu olarak girmesine yol açtý. 21. Yüzyýla girerken, küreselleþmeye karþý ulusçu eðilimlerin geliþiyor olmasý ve Kemalizmin yükselen deðer oyalar yeni yüzyýla taþýnmasýnýn nedenleri burada yatýyor. üzel giriþimcilikle bütünleþtirilmiþ devletçi politika, bu politikada saðlanan geliþtirici denge, koy aydýnlanmasýna yönelik eðitim atýlýmlarý, ulusal pazarýn korunmasý, kamu maliyesi, saðlýk, ulaþým ve bayýndýrlýk alanlarýnda elde edilen baþarýlar, Türk devrim ilkelerini, azgeliþmiþ ülkeler tarafýndan öðrenilmeye deðer kýlýyor.
Fransýz yazarý Paul Gentizon 1929 yýlýnda kaleme aldýðý kitabýnda Türk Devrimini devrimcilik anlamýnda, Fransýz Ýhtilaliðnden ve Rus Devriminden daha ileride bulur. Ona göre; ðSürekli devrim anlayýþý, Türkiyeðden baþka hiçbir ülkede bu denli radikal bir tutumla uygulanamamýþtýr. Fransýz ihtilali, siyasi kurumlar arasýnda sýnýrlý kalmýþ, Rus Ýhtilali sosyal alanlarý sarsmýþtýr. Sadece Türk Devrimi, siyasi kurumlarý, sosyal iliþkileri, dinsel alýþkanlýklarý, aile iliþkilerini, ekonomik yaþamý ve toplumun moral deðerlerini ele almýþ ve bunlarý devrimci yöntemlerle, köklü bir biçimde yenilemiþtir. Her deðiþim yeni bir deðiþime neden olmuþ, her yenilik bir baþka yeniliðe kaynaklýk etmiþtir. Ve bunlarýn tümü halkýn yaþamýnda yer tutmuþtur.ð(324- ðMustafa Kemal ve Uyanan Doðuð Poul Gentizon, Bilgi Yay. 2. Baský 1994, sf. 164) Belirlemenin abartýlý olup olmadýðýný belirleyecek en iyi gösterge elbette, gerçekleþtirilen sosyal ve ekonomik dönüþümlerin somut sonuçlarýnýn incelenmesi olacaktýr. Mustafa Kemal yapýlan iþlerin tarihsel ve sosyal anlamýný; ðBiz büyük bir devrimi gerçekleþtirdik. ülkeyi bir çaðdan alýp yeni bir çaða götürdük. Bir çok eskimiþ kurumu yýktýk.ð(325- Kurtuluþ ve Sonrasýð A. Doðan, 1925, sf. 165, ak: Hüseyin Cevizoðlu ðAtatürkçülükð Ufuk Ajans Yayýnlarý, No: 4, sf. 62) ya da; ðUçurumun kenarýnda yýkýk bir ülke. Her çeþit düþmanla kanlý boðuþmalar. Yýllarca süren savaþ. Ondan sonra içerde ve dýþarda saygý ile tanýnan yeni bir vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunlarý baþarmak için sürekli devrimlerð(326- ðMustafa Kemal Döneminde Ekonomið Bilsay Kuruç, Bilgi Yayýnevi, 1987, sf. 18) sözleriyle ifade etmiþtir. Bu sözler, gerçekleþtirilen devrimci dönüþümlerin, tarihsel boyutunu ve saðlanan toplumsal ilerlemenin düzeyini gösteren ifadelerdir.
Türk Devrimiðnin, 1923-1938 arasýndaki ekonomik kalkýnma ve toplumsal ilerleme dönemi, ayný Baðýmsýzlýk Savaþý dönemi gibi, özgündür ve ayýrtedici özelliklere sahiptir. Devrim ilkeleri haline gelen bu özellikler, bir bütün olarak kesintisiz bir biçimde uygulanmýþ ve Kemalizm, hem sürekli devrimciliðini, hem de evrensel boyutunu, bu uygulamalardan almýþtýr. Türk devrimi, sanayinde yoksun az geliþmiþ ülkelere örnek olan yeni bir ulus-devlet sistemi yaratmýþtýr.
(Metin Aydoðan, Yeni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye, 20. Yüzyýlýn Sorgulanmasý, 1. Basým, Aralýk 1999, S. 349-)