Gösterilen sonuçlar: 1 ile 5 ve 5

Konu: Haluk Tarcan'ýn eserleri

  1. #1
    anau
    Guest

    Haluk Tarcan'ýn eserleri



    ün Türk Uygarlýðý 1 A: Evrensel Uygarlýklarýn Köken Kültürü Haluk Tarcan
    Bu seri halindeki makaleler, þimdilik iki ayrý ve birbirini tamamlayacak þekilde tasarladýðým üç kitabýn giriþidir; Amacým, Türk kitlesinin,

    · üteki ülkeler ve kültürlerle, zaman ve mekandaki

    · üok kere aleyhine olmuþ ya da yaratýlmýþ olan iliþkilerini

    · Batýdan tercüme, onun çýkarlarýna göre düzenlenmiþ, yanlýþ, eksik, kökensiz býrakýlmýþ Türk tarihine, resmi tarihe inanmýþ, ona alýþmýþ olan vatandaþlarýmýza,

    · Tarihin kökeninde olan,

    · Tarihi baþlatan,

    · Bilinmeyen, bilinmek istenmeyen, ün-Türk uygarlýðýnýn varlýðýný tanýtmaktýr. Haluk Tarcan'ýn eserleri

    ................................................


    ün Türk Uygarlýðý 1 B: Evrensel Uygarlýklarýn Köken Kültürü Haluk Tarcan
    Haluk Tarcan, küçüklüðünde, kibrit kutusunu dünyanýn tek ve en hýzlý otomobili hayal ederek, onu yerde kilimler ve halýlardaki esenler arasýnda sürerken, bu þekillerin bazýlarýný sever, bazýlarýndan da hiç hoþlanmazdý. Fakat bilmediði bir hisle, onlarda gizli bir kuvvet olduðunu sanýrdý ama, kimseye de bir þey söylemezdi. Uzun yýllar sonra bu þekillerin, karþýsýna ün-Türk Tamgalarý olarak çýkacaðýndan, bilimsel araþtýrmacý olarak onlarý çok seveceðinden habersizdi.

    Fransa, Bilimsel Ulusal Araþtýrma Merkeziðnde (Centre National de la Recherche Scientifique) 7 yýl bilimsel araþtýrmacý olarak ve Bilimsel araþtýrmacý unvanýný almýþtýr; üçlü öðrenimden geçmiþ olan Haluk Tarcanðýn bu üçüncü öðrenimidir.

    Ýlk öðrenimi piyanodur, müziktir, piyanisttir.

    Halk müzik ve oyunlarýmýzýn aksak tartýlarýna duyduðu merak, onu Orta Asya tarihinin derinliklerine götürmüþ, çok eski bir uygarlýða sahip olmamýz gerektiðini düþünmesine yol açmýþtýr.

    Ýkinci öðrenimini Ýstanbul Edebiyat Fakültesiðnde yapmýþtýr: Sanat Tarihi.

    Bu kitabý 1962ðdenberi, sessiz sedasýz yapmýþ olduðu bilimsel araþtýrmalarýnýn sonucunda kaleme almýþtýr.

  2. #2
    atoybil
    Guest


    Tarihin baþladýðý ün - Türk Uygarlýðý: Resmi Tarihin üöküþü Haluk Tarcan

    Ancak ikibin yýllýk zaman içinde tarihte görünmüþ ve bu nedenle uygarlýkta geç kalmýþ Batý, Türkleri uygarlýktan nasibini alamamýþ göçebeler olarak bilir, böyle öðrenir, böyle öðretir... Yakýcý, yýkýcý, iyi silah kullanan, iyi binici, gittiði yeri kolayca fetheden ama iþgal ettiði ülkede kýsa sürede eriyen, evrensel kültüre hiçbir katkýsý olmamýþ insan sürüleri...

    üstüne Batý topraðý örtülmüþ bilimsel gerçekler bunun tam tersidir. Onlar þu yazdýðýmýz yazýyý bulmuþ, tarihte ilk kentleri, siyasal kuruluþlarý gerçekleþtirmiþ, tek Tanrý kavramýný kurallaþtýrmýþ gök bilim, dolayýsýyla felsefeye ilk adýmlarýný atmýþ, kaybolduðu sanýlan büyük uygarlýðýn sahibidirler...

    Tarih onlara, ön-atalarýmýza, ün-Türklerle baþlar; ondörtbin'lerde tarih ilk yazý iþareti olan damgalarda ilk adýmlarýný atarlar. Su baskýnlarý, kuraklýklar nedeniyle göç ederler. Göçebe deðil, göçmendirler... Gittileri her yeri, dünyanýn dört bucaðýný Asya, Anadolu, Avrupa... ileri seviyedeki düþünceleri ve yazýlarýyla aydýnlatýrlar. Dip kültürleri oluþtururlar, bu nitelikleriyle onlarý etni'ler politikasýyla bölmenin imkaný yoktur; Batý'nýn rüyasý Sevr asla uygulanamaz.

    Batý'nýn, Türkleri tarihten yok etme ideallerini silip atar.

    Kýsacasý, Batý'nýn bize biçmiþ olduðu resmi tarihin çökmüþ olduðunu, tüm Türklerin bilgisine sunar.

  3. #3
    atoybil
    Guest


    Kökenindeki ün Türk Kültürünü Bilmeyen Avrupa Birliði Haluk Tarcan

    Avrupa tarihte 2700 yýldan beri var... Avrupalý, ancak 2700 yýldan beri Avrupa vatandaþý... ne kadar zavallý bir tarih... Gerçekten acýnacak bir sayý...

    Bizim ün-Atalarýmýz,

    · Maðara döneminde Avrupa vatandaþý olmuþlar... yaklaþýk on binlerde... Katði tarih vermek gerekirse,

    · Ýtalyan Alplerinde (-8000) de bulunmaktadýrlar...8000+2006= ün-Türkler 10.006 yýl önce Avrupa vatandaþý olmuþlar...

    · ABðlilerin 2700 yýllýk atalarýna,

    · Yazmayý, okumayý ve dini öðretmiþler... Ýþte bu, ABðli kiþiler Türkleri, Avrupa dýþý, Anadolu dýþý, insanlýk dýþý görüyorlar...

  4. #4
    atoybil
    Guest


    ün-Türk Tarihi Haluk Tarcan

    Araþtýrmacý yazar Haluk Tarcan'ýn bu kitabý, Etrüskler ve ün-Türk tarihi üzerine kapsamlý bir inceleme niteliði taþýmaktadýr.

    Yazar, konuyu ele alýrken, Kazým Mirþan tarafýndan okunmuþ olan 410 ün-Türkçe yazýt içinden Avrupa'yla ilgili olan 121 belgeyi temel kaynak göstermektedir. Yazar göre, avrupa uygarlýðýnýn kökeninde büyük yeri olan Etrüskler, bugüne kadar bir sýr olarak kalmýþlardýr...

  5. #5
    atoybil
    Guest

    Türk Tarihi Çzerine

    Türk Tarihi üzerine: Kazým Mirþan ve Savý


    Halkbilimci Haluk Tarcan ve üntürk araþtýrmacýsý Kazým Mirþanð Geçen yaz, Hulki Cevizoðluðnun sunduðu Ceviz Kabuðu isimli programda, önemli savlarýný ve iddialarýný kamuoyu ile paylaþtýlar.

    Ýki hafta ayný konularýn tartýþýldýðý programýn, birinci bölümünde Haluk Tarcan, Mirþanða ve onun çalýþmalarýna dayandýrdýðý çeþitli savlarýyla katýlmýþtý. Haluk Tarcanðýn anlattýklarýnýn önemini sezer sezmez, kendimi televizyon ekraný ile öpüþür durumda bulmuþtum.

    Ortaya atýlan savlarý iki ana baþlýk altýnda toplayalým:
    1) Dünya uygarlýklarýnýn kökeninde Türkler vardýr
    2) Avrupa dillerinin kökeni ün Türkçeðdir.


    üncelikle, þu rahatsýzlýðýmý önemle vurgulamak isterim: ðDünya uygarlýklarýnýn kökeninde Türkler vardýrð gibi, mevcut tarih bilgimizi temelden sarsan bir iddianýn sahiplenilmemesi ve büyük bir ilgisizlikle karþýlanmasý beni bir hayli üzdü.

    Cevizoðlu, Haluk Tarcanða soruyor: ðPeki bu tez niçin þimdiye kadar insanlara duyurulmadý, gerekli kurumlara bildirilmedi? Bu konu hakkýnda ne gibi çalýþmalar yapýldý?ð Tarcan ise çok ilginç bir cevapla yanýtlýyor: ðüalmadýk kapý býrakmadým. Gittiðim her yerde, ki bunlar Genel Kurmay Baþkanlýðý, Türk Dil Kurumu gibi devletin temel kurumlarýdýr, tezimle ve benle alay ettiler. Bunlar saçmalýktýr deyip, güldüler ve inceleme giriþiminde dahi bulunmadýlarð.

    þaþkýnlýk içindeydim. Olmamak mümkün mü? Nasýl olur da devletin kurumlarý, bilim adamlarý bu iddialara ðsaçmalýkð diyebilirdi? Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi kurumlarýn asýl görevi, bu tür iddialarý araþtýrmak, bu tür savlarýn doðruluðunu ya da yanlýþýný kanýtlamak deðil mi?

    Bu derece bir cahillik (ya da ismi her neyse) ancak, Atatürkðün kurduðu Türk Dil Kurumuðnun 12 Eylül yönetimi tarafýndan kapatýlýp, yerine sadece ayný adý taþýyan bir kurumun, bilim dýþý ve çaðdaþlýk dýþý yaklaþýmý ile ortaya çýkabilirdi. üýktý dað

    Gelin, savlarý saçmalýk olarak tanýmlanan Mirþan ve Tarcanðýn çalýþmalarýna bir göz atalým.

    Bana göre, ortaya atýlan tezlerin en önemlisi, birinci programda Haluk Tarcan tarafýndan Mirþanðýn çalýþmalarýna dayanarak öne sürdüðü üin Seddiðnin niçin inþa edildiðine iliþkin savdý. Bu teoriye göre;

    M.ü. 10 bin yýllarýnda, Orta Asyaðda bugün yer alan geniþ çöller ve kurak topraklar, o dönemlerde geniþ iç denizlerdi. üyle ki, her yýl büyük bir bölümü kuruyan Aral Gölü, o tarihlerde büyük bir iç deniz olarak uzanýyordu. Birkaç denizin çevrelediði Orta Asyaðda tropik iklim hüküm sürüyordu. Güçlü bir medeniyetin varolabilmesi için gerekli tüm þartlar hazýrdý. Bunu, elde ettiði verilere dayanarak hazýrladýðý haritalarla kanýtlýyordu Tarcan. O tarihlerde, Türkler Orta Asyaðda federasyon bir devlet olarak yaþýyorlarmýþ. Bu devletin ismini, baþkentini ve hatta büyük þehirlerini de (ki ben not alamadým) ayný haritada görmek mümkündü. Bir baþkenti, büyük þehirleri olan ve tropik bir iklimin ortasýnda yer alan bu devletin tarýmla uðraþmasý olasýydý. Dolayýsýyla, tarým için gerekli alet ve makinelerinin de olmasý gerekiyordu. Dahasý, tarýmla uðraþan bir devletin yazýsýnýn olmamasý düþünülemezdi. Buradan yola çýkarak, M.ü. 10 bin yýllarýnda Orta Asyaðda yaþamýþ güçlü bir medeniyetin varlýðý ortaya çýkmaktadýr. üin Seddiðnin niçin inþa edildiði sorusuna da bu teori açýk bir þekilde cevap veriyor. Yine, mevcut tarih bilgilerimizi temelden sarsan bir iddia ile karþý karþýya kalýyoruz. Tarcanðýn öne sürdüðü sav, üin Seddiðnin barbar Türklerden ve diðer kavimlerden korunmak amacýyla yapýldýðý gerçeðini temelden yýkýyor. Tarcan, þöyle devam ediyor:

    ðBilindiði gibi üin Seddi, barbar Türklerden korunmak için deðil, aksine gümrük güvenliðini saðlamak ve ülkenin sýnýrlarýný belirlemek amaçlý yapýlmýþtý. üünkü Türkler, üin pazarýný tehdit edecek ölçüde tarýmla uðraþýyorlardý ve mal üretiyorlardýð.

    Bunlar, tüm dünya tarihini çok derinden yaralayacak, önemli iddialardý. Baþka bir önemli sav ile karþý karþýya kalýyorum: Türklerin, üinðde 300 m yüksekliðinde taþ piramitler inþa ettiði savýð

    Tarcan diyor ki, ðTürkler, üinðde 300 m yüksekliðinde taþ piramitler inþa etmiþlerdir. Bilindiði üzere, Mýsýr Piramitlerinin yaþý M.ü. 8000 civarýnda. Oysa, Türkler tarafýndan yapýlan piramitler bunlardan tam 2000 yýl önce, yani M.ü. 10 bin yýlýnda yapýlmýþlarð. Ýnsan önceleri þaþkýnlýðýný gizleyemiyor ancak, Tarcan, bu piramitlerin fotoðraflarýný da ekrandan gösteriyor. Bunlar gerçekten taþtan yapýlmýþ piramitlerð Bu fotoðraflar hakkýnda çok önemli bir gerçek daha var: Türkler tarafýndan inþa edilen bu piramitlerin bulunduðu bölgenin yasak bölge olmasý. üin Hükümeti, piramitlerin yer aldýðý bölgeye kesinlikle turist sokmuyor; býrakýn turisti insan bile giremiyor. Tarcan, gösterdiði fotoðraflarýn, II. Dünya Savaþý sýrasýnda Amerikalý bir asker tarafýndan yanlýþlýkla çekildiðini, yapýlar ortaya çýktýðýnda, durumun bazý güçlerce gizlendiðini ve belgelerinin ortadan kaldýrýldýðýný da ekliyor.

    Baþýndan beri üzerinde özellikle durulan tarihin M.ü. 10 bin yýlý olduðuna dikkat ediniz. Bu tarihle ilgili olarak, izlediðim bir belgeselden yola çýkalým ve bir tespit yapalým:

    Haluk Tarcan ve Kazým Mirþanðý henüz duymamýþtým. Bu tartýþma programýný izlemeden birkaç ay önce; Discovery Channel isimli kanalda bir belgesel yayýnlanmýþtý. Böyle bir tartýþma programýný izleyeceðimi tahmin etseydim eðer, belgeselin yapýmcýsýnýn adýný ve programýn ismini, tarih ve saatiyle birlikte not alýrdým. Ancak, ayný programlarýn sürekli döndüðü kanalda, ayný belgesele rastlamak olasý. Dikkatimi çeken nokta ise, adý geçen belgeselde ve Tarcanðýn ortaya attýðý savlarda geçen M.ü. 10 bin yýlýydý. Bu tarihin, bu derece önemi nereden kaynaklanýyordu? Ýnsanlýk tarihi boyunca, bizlerden saklanan birtakým gerçeklerin olduðu yavaþ yavaþ kesinlik kazanmaya baþlamýþtýð Belgesel ile devam edelim:

    Bu programda, M.ü. 10 bin yýlýnda yaþamýþ çok geliþmiþ bir medeniyetten söz ediyordu. Ýlginç olan ise, böyle bir medeniyetin varlýðýnýn kanýtlarýyla tespit edilmesi ancak isminin konulmamasýydý (verilmemesiydi). Belgeselde özellikle vurgulanan ana tema, bu medeniyetin tüm dünyayý dolaþtýðý, kendi kültürünü dünyaya yaydýðý ve bunu sadece bir noktadan yayýlarak yaptýðýydý. O tarihlerde, dünyada geliþmiþ ve büyük bir medeniyetin varlýðýný kanýtlayan delillerden birisi, Japon Denizinde bulunan ve yaþý karbon testiyle M.ü. 10 bin yýl olarak hesaplanan taþ bir tapýnaktý. Bugün bile, sular altýnda tüm ihtiþamýyla ayakta duran bu tapýnakta, Mýsýr Piramitlerinde kullanýlan bazý sembollere rastlanmýþtý. Ayný semboller, Latin Amerikaðda yaþamýþ Mayalar tarafýndan yapýlan piramitlerde de bulunuyordu. Dahasý, ayný sembolleri Hindistanðdaki Luksor Tapýnaklarýnda da görmek mümkündü. Hemen hepsinin yapým tarihlerinin birbirlerine çok yakýn olmasý, M.ü. 10 bin yýlýnýn önemini arttýrýyordu. Pasifik Okyanusunda yer alan Paskalya Adalarýnda inþa edilen tanrý heykellerinin de yaþý M.ü. 10 bin yýlýný gösteriyordu. Yani, o tarihlerde yaþamýþ bir medeniyetin varlýðý apaçýk ortadaydý. Bu yapýlar, ya ayný medeniyetin farklý coðrafyalarda ortaya koyduðu yapýlardý; ya da bu coðrafyalardaki medeniyetlerin adý geçen isimsiz uygarlýktan etkilendikleriydi. Her iki þekilde de bu uygarlýðýn dünyayý dolaþmýþ bir uygarlýk olmasý olasýydý. O tarihlerde, dünyayý dolaþmanýn en kolay yolu deniz ulaþýmý olabilirdi. Yani, bu isimsiz medeniyetin denizci bir toplum olduðunu söylemek yanlýþ olmayacaktýr. Bu noktada, M.ü. 10 bin yýlýnda Orta Asyaðnýn denizlerle çevrili olduðunu hatýrlayabiliriz.

    Daha ilginç bir nokta ise, yukarýda sözünü ettiðimiz yapýlarýn, yerküre üzerindeki daðýlýmý ve inþa ediliþ yönleriydi. Bu yapýlar, þimdiki bilim adamlarýný bile uðraþtýran çeþitli hesaplamalarla, yýldýz ve yýldýz kümelerinin hareketlerine ve þekillerine göre inþa edilmiþlerdi. Yani bu antik medeniyet; tarýmý, denizciliði, mimariyi biliyor, astronomi ve matematiði çok iyi bir þekilde kullanabiliyordu. Buradan yola çýkarak, Nuh Tufanýnda inþa edilen gemiyi ele alalým. Hayvanlarýn erkek ve diþilerinin büyük bir kýsmý ile inanlý insanlarý içine alabilecek büyüklükte bir geminin o dönemde inþa edilmesi büyük bir medeniyetin varlýðýný kanýtlamýyor mu? Bu geminin inþasý için mimari bilgisinin yanýnda matematik ve fizik bilgisi gerekmiyor mu?

    þimdi önümüzde, geliþmiþ bir uygarlýk ya da birbirlerinden etkilenmeyi baþarabilen, birbirleri ile iletiþim içinde olan birkaç uygarlýk var. Ortak semboller ve mimari özellikler mevcut. Ortaya konan savlarda, Mýsýr Piramitlerinde Türk Tamgalarýna dayanýlarak yazýlmýþ hiyeroglifler olduðu vurgulanýyor. Hatta, bu tamgalardan yola çýkýlarak bazý okunamayan Mýsýr hiyerogliflerinin çözüldüðü anlatýlýyor. Kesinlikle araþtýrýlmaya deðer bir konu: Mýsýr Piramitlerinin inþasýnda Türklerin payý nedir?

    Tezlere ve dudaklarýmýzý uçuklatan iddialara devam edelim:

    Tarcan; tarihte Göktürk diye bir kavmin olmadýðýný, bu kelimenin tamamýyla yanlýþ okuma ve anlamlandýrmadan ortaya çýktýðýný savunuyor. Aslýnda bu kelimenin ðöküktürkð yani ðRabli Türkð anlamýna geldiðini özellikle vurguluyor. Yunanlýlarýn adýnýn bile, üst Asyaðdan gelmiþ ðükerikð adlý kavmin isminin sýkýþýp Grekðe dönüþmesiyle oluþtuðunu savunuyor. Tarcan bu tezlerini, ün Türklerin tarihiyle ilgili çalýþmalarýna ve yazýtlardan elde ettiði belgelere dayanarak öne sürüyor. Mirþan; haklý olarak, yazý olmadan uygarlýk olmaz deyip, dünyada resimden alfabeye ilk geçiþin Orta Asyaðda Türkler tarafýndan baþlatýldýðýný kanýtlarýyla ortaya koyuyor.

    Ýlk yazýnýn Sümerler tarafýndan kullanýldýðýný biliyoruz. Oysa Mirþan, yazýnýn ilk Türkler tarafýndan bulunduðunu ve ilk yazýlý Türk belgesinin bilindiði gibi M.S. 8. yüzyýl deðil, M.ü. 10 bin yýl önceye gittiðini söylüyor. Hiyeroglif, Etrüsk ve Sanskrit alfabesiyle yazýlan yazýtlarýn bugüne dek yanlýþ okunduðunu, bunlarýn Orta Asyaðnýn antik dönemlerinde kullanýlan ðtamgaðlar kullanýlmak suretiyle arkaik Türkçe mantýðýna göre yazýldýðýný ve böyle okunmasý gerektiðini savunuyor. Türklerin baþlýca beþ bölgede (Issýk Göl ve çevresinde, Ural Daðlarýnýn güneyinde, Sölengetaþ Maðarasýnýn dolaylarýnda, Doðu Anadoluðda Erzurum bölgesinde, ve son olarak Güneybatý Fransaðda) yaþadýklarýný, kanýtlarýyla ve tarihte ilk kez kendisi tarafýndan okunan metinlerden elde ettiði belgelerle ortaya koyuyor. Anadoluðdan Ýtalyaðya göçen Etrüsklerin, alfabeyi Yunanlýlardan aldýðý savýný yýkýyor ve aksine, Yunanlýlarýn alfabeyi Etrüsklerden aldýðýný örnekleriyle kanýtlýyor. Avrupaðda ortaya çýkarýlan birçok kitabe olduðunu vurgulayan Mirþan; bu kitabelerin Yunan veya Latin dillerine göre okunduklarýný, bunun sonucunda da ortaya anlamsýz ve saçma metinlerin çýktýðýný söylüyor. Oysa ayný kitabeler, ün Türkçe kullanýlarak ve Türk Tamgalarýna dayanýlarak okunduðunda düðüm çözülüyor. Fakat bu Batýðnýn iþine gelmiyor. Ýþte, Mirþanðýn ortaya koyduðu önemli bir gerçek daha!

    Mirþan; Türkçe yazýnýn, Sölengetaþ Maðarasýnda yer alan kaynaklara dayanarak, 16 bin yýl öncesine dayandýðýný; Erzurumðun Cunni Maðarasýnda bulunan ve kendisinin okuduðu yazýtlara göre, Mýsýr üizi Yazýsýnýn dahi, tam 7000 yýl önce Anadoluðdan gittiðini savunuyor.

    Kuþkusuz, Mirþan ve Tarcan gibi iki bilim adamlarýnýn ortaya koyduðu bu çalýþmalar, araþtýrmaya deðer, incelemeye deðer kaynaklar olarak karþýmýzda duruyor. Eðer ki, bu savlarýn doðruluðu kanýtlanýr ve ispatlanýrsa, Batý temelli dünya tarihinin baþtan aþaðý yenileneceði kesin gibi görünüyor.

    ðAvrupa dillerinin kökeni ün Türkçeðdirð savýnýn bugün karþýlaþtýðý sahiplenilmeme olgusu, Tek Parti döneminde de yaþanmýþ. ðüz Türkçeð hareketi içinden çýkýlamaz bir hal alýnca, ðGüneþ-Dil Teorisiðne dönüþtürülmüþ. Bu teori 1935ðte H. F. Kvergicðin kitabýndan yola çýkýlarak hazýrlanmýþ. Türk dilinin taþ ve maden devrinde, kültür kelimelerini göç yoluyla dünya üzerindeki bütün dillere yayan eski ve büyük bir kültür dili olduðunu savunan bu teori, dönemin aydýnlarý tarafýndan desteklenmiþ ancak modern teorilere yenilerek, terk edilmiþtir.

    Bugün, Türkçeðnin içler acýsý hali, belirli dönemlerde hortlayan ancak gerekli ilgiyi göremeyen çalýþmalarýn aniden sonlandýrýlmasý veya kapatýlmasý ile giderek büyümektedir. Türkçe, özellikle Amerikan Ýngilizcesiðnin, tabir yerindeyse, tecavüzüne uðramakta; Türk Dil Kurumu gibi bir organizasyonun bu alanda çalýþma yapmamasý ise, vahim bir duruma iþaret etmektedir. þunu unutmamak gerekir ki, yabancý bir kelimenin Türkçeðye girmesi, yabancý bir dilin gramerinin (dilbilgisinin) Türkçeðye girmesinden çok daha az tehlikelidir. Yazýk ki, dilimizin bugün karþýlaþtýðý en büyük sorunlardan biri de, yabancý gramerlerin (özellikle de Ýngilizce) Türkçeðde kendine yer bulmasý ve yaygýn olarak kullanýlmasýdýr. Köklü bir kültürün yozlaþtýrýlmasýndaki en büyük etken dildir. Onu da baþka bir sefere görüþürüz.

    Ceviz Kabuðu programýnda, Haluk Tarcan ve Kazým Mirþan tarafýndan ortaya atýlan savlarý incelemeye devam edelim.

    Programý izleyen haftalarda, konu bir hayli ilgimi çektiðinden, internette Mirþan ve savlarý hakkýnda ufak bir araþtýrma yaptým. Mirþanðýn, bir dergide yaptýðý söyleþisinde, bilimsel özelliði taþýyan tezlerinin nasýl ilgisizlik ve aþaðýlanma ile karþýlaþtýðýna, kendi aðzýndan anlattýklarýyla tanýk oldum:

    Mirþan, önemli bir tezini ð fizik kitabýný ð Almanyaðda bir profesöre gönderiyor. Yanlýþ hatýrlamýyorsam, Mirþanðýn kitabý, Türklerin fizik alanýnda yaptýðý çalýþmalarý ve buluþlarý içeriyor. Alman profesör, kitaba büyük ilgi gösteriyor ve adeta Mirþanðý soru yaðmuruna tutarak, kitapta bahsedilen bilgileri tartýþýyor, analiz ediyor. Uzun bir uðraþtan sonra profesör ikna oluyor. Gelelim Türkiyeðyeð Mirþan, ayný kitabýný incelenmesi üzerine TüBÝTAKða gönderiyor. TüBÝTAK ise kitabý Ankara üniversitesine yolluyor. üniversitedeki dekan, ðBen astrofizikçiyim ama dekan olduðum için idari iþlerim var, gelin biz bunu bilim kuruluna gönderelimð deyip, Mirþanðý ikna ediyor. Kitap, bilim kuruluna gönderiliyor ve oradan da bir doçente naklediliyor. Doçentin verdiði cevabý aynen, söyleþiden aktarýyorum: ðMümkün deðil. Yani Türklerin böyle bir kanunu bulmasý imkansýz. Olmaz böyle bir þey. Nasýl bulsun? Biz zor buluyoruz.ð Bu öngörü, bilimin þüpheci ve araþtýrmacý deðerlerine karþý gelen bir tutum deðil midir? Bir bilim adamý nasýl olur da böyle bir tutumla tezi reddedebilir? Bu tutum, bir toplumun ve devletin, kültür ve bilime verdiði deðer açýsýndan ne derece uygar ve çaðdaþ olduðunu göstermez mi? O halde, Türkiye bir kez daha sýnýfta kalýyorð

    Týpký Mirþan gibi Tarcan da, Türkiyeðde ayný sorunlarla karþý karþýya kalmýþ. Uzun yýllar Fransaðda yaþayan Tarcan, Mirþanða dayanarak elde ettiði verileri oradaki ilgili kurum ve kuruluþlara göndermiþ, seminerler ve toplantýlar düzenlemiþ, sonuç olarak yoðun bir ilgiyle karþýlaþmýþ. Oysa Türkiyeðde ayný savlara gülünüp geçilmiþ, hatta saçmalýk denmiþtir.

    Varsayalým ki Mirþanðýn tezi doðru; ne deðiþir?

    Elbette ki, tabularý yýkmak kolay deðildir. Bu savlar kanýtlandýðýnda, günlük yaþantýmýzda pek bir deðiþme olmayacaðý kesin. Ancak bu savlar iþlendikçe ve tartýþýldýkça deðer kazanacaktýr. Ýlk adýmda, bilinen 6 bin yýllýk siyasi ve kültürel tarihimizin çok daha eskiye, M.ü. 10 bin yýlýn uzandýðýný bilmek, ulusumuza güven saðlayacaktýr. Bununla birlikte, günümüze dek süregelen tarih bilimi, baþtan aþaðý yenilenecek, Batý kaynaklý tarih senaryolarý ortadan kalkacaktýr. Kuþkusuz, böyle bir araþtýrmanýn yapýlmasý ve dünyaya kabul ettirilmesiyle birlikte Ermeni, Yunan ve Kürt sorununun da ortadan kalkacaðý kesindir.

    Varsayalým ki tez yanlýþ; ne deðiþir?

    Ýnsanlýða yazý, hukuk, þehirleþme ve tarým gibi uygarlýk temeli sayýlan deðerleri kazandýramamanýn yani Batý tarafýndan belirlenen tarih senaryomuzun devam edeceði bir gerçek. Batý tarafýndan hazýrlanýp, tarih bilimine sunulan göçebe ve barbar bir toplum teorisine mahkum olarak tarih literatüründe yerimizi koruyacaðýz.

    Konu ile ilgili olarak, Bertan Onaranðýn Cumhuriyet Gazetesinde yazdýðý makalesinden bir bölümü sizlerle paylaþmak istiyorum:

    ððAmmaa! Türk halkýnýn vergileriyle Amerikaðda, Avrupaðda ya da buradaki yüksekokullarda okutulmuþ profesörler, doçentler, yardýmcý doçentler, hani þu kendimizi bildik bileli yinelenen ekinsel buyuruculuk (kültür emperyalizmi) altýnda yamyassý olduklarýndan, eðitim sandýklarý bütün koþullanmalarýný ýrkçý, kýskanç, yasakçý Batýðya borçlu olduklarýndan; ve daha da önemlisi, Mirþanðla Tarcanðýn haklý olarak sayýsýz kez yineledikleri gibi, yarým yamalak öðrendikleri, küçümsedikleri, utandýklarý Anadolu Türkçesiðnin dýþýndaki öbür Türk dillerini, yazýlarýný bilmedikleri için, asýl kaynaklarý, belgeleri okuyamadýklarý; yalancý Batý kaynaklarýna tutsak kaldýklarý için, söylenenlere sürekli karþý çýkýyor; bu iki sabýrlý araþtýrmacý ile dalga geçiyor, inanacaklarý engellemeye çalýþýyorlarð.

    Kazým Mirþan; Türkistanðýn Kulca kentinde dünyaya gelmiþ, ilköðrenimini üinðde bitirmiþ, orta öðrenimine ise Türkiyeðde baþlamýþ, Almanyaðda tamamlamýþtýr. Teknik üniversitede mühendislik eðitimi alan Mirþanðýn 30ðun üzerinde yayýnlanmýþ kitabý bulunuyor. Ayrýca Almanca, Rusça, üince, Ýngilizce bilgisinin yaný sýra, Latince, Yunanca, Ýtalyanca ve bütün Türkçe dillerini biliyor.

    Mirþan, yaþamýnýn 50 yýlýndan fazlasýný bu araþtýrmalara harcamýþ ve elde ettiði bilgiler sayesinde, bugün tartýþmasýný yaptýðýmýz savlarý ortaya koymuþtur.

    Atatürkðün, yaklaþýk 100 yýl önce baþlattýðý Türkçe ve Türk Tarihi çalýþmalarýný devam ettiren Mirþan, çalýþmalarý ile Türk Tarihinin 10 bin yýllýk varlýðýný kanýtlamýþ oluyor. Kendisinin tenkit ve tetkik edilmesini baðýra baðýra dile getirmesine karþýn, savlarýnýn ðincelenmeye deðmezð hükmüyle karþýlanmasý, toplumumuzun ne derece yozlaþtýrýldýðýnýn açýk bir kanýtý deðil mi? Yazýk ki, Atatürk diye inleyen bir ulus, þimdi onun bir zamanlar baþlattýðý çalýþmalarý dahi unutmuþ görünüyor. Yakýn bir gelecekte, bu kutsal varlýðýn isminin hepten silineceði endiþesini taþýyorum.

    Atatürkðün þu sözünü hatýrlayalým: ð Türk çocuðu atalarýný tanýdýkça daha büyük iþler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktýrð (1930).

    Son olarak, yazýmý yine Bertan Onaranðýn Cumhuriyet Gazetesinde, konuya iliþkin yazdýðý yazýsýnýn son paragraflarý ile bitirmek istiyorum:

    ðMirþan, Tarcan gibi sabýrlý araþtýrmacýlar aslýnda, Atatürkðün ünlü ðTürk, öðün, çalýþ, güvenð öðüdüne saðlam bir temel kazandýrmaya uðraþýyorlar; hem de somut belgelerle.

    Irak Savaþý, gözümüzü yeterince açmaya yetecek mi, hep birlikte göreceðiz, yaþayacaðýzð.

    Kaynak: Selçuk Erat
    http://www.amatorceedebiyat.com/eser.asp?id=3836

    Ayrýca bakýnýz:
    http://www.geocities.com/kazimmirsan/
    http://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=E1ZMMPNDYT7TYU0MUQ1Z
    http://www.euroasiaforum.com/sanat.php?pg=sanat&id=7
    http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=2316

Benzer Konular

  1. Haluk Tarcan-ÖnTürk Tarihi
    By Boğduz-Peçenek*OĞUZELİ in forum Önemli Kitaplar
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 11-25-2011, 12:57 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi