Haçlý gençlik mi, türbanlý mý?


Rýza Zelyut
GüNEþ GZT.
25.09.2007



Türk tarihini incelediðimde þu gerçeði saptadým: Güney Avrupa'da egemenlik kuran Türkler; din deðiþtirip Hýristiyan olduktan sonra milli kimliklerini unuttular, Slav halklarý içinde eriyip gittiler: Bulgarlar, Kumanlar, Kýpçaklar böylece Türk milli çizgisinin dýþýna çýkýp giden Türk halklarýndan üçüdür.

Ýkinci gerçek de þudur: Türkler Müslüman olduktan sonra, milli kimliklerini koruyabilmiþlerdir. Gerçi yönetim tabakasý Arap ve Acem taklitçiliði yapmýþtýr ama halk, kendi geleneksel deðerlerini Ýslam içinde sürdürebilmiþtir. Böyle olunca Ýslam dairesi içindeki Türkler erimemiþler, aksine etkilerini geniþletmiþlerdir.

Bunun tarihsel örneklerini, yakýnda çýkacak olan 'Yabancý Kaynaklara Göre TüRK KÝMLÝÐÝ' adlý kitabýmýzda ortaya koyacaðýz.

HAü TAKAN MüSLüMANLAR

Ankara'da bir dükkanda bekliyordum. Bir genç girdi; kulaðý küpeli... Küpesi haç biçiminde... Ona; gayet yumuþak biçimde, kulaðýndaki küpenin anlamýný bilip bilmediðini sordum.

-Bu Mýsýr'da Nil Tanrýçasý'nýn sembolüdür, aþký anlatýr, dedi.

Ben, haçýn Hýristiyanlýðýn sembolü olduðunu söyledimse de inandýramadým; çünkü, o delikanlý, haç küpe ile belli ki bayaðý sükse yapýyordu. Ve elin oðlu, haça gençlerin hoþuna gidecek bir anlam da yükleyivermiþti.

Bir Hýristiyan gencinin haç takmasý beni hiç rahatsýz etmez. Bunu doðal kabul ederim. Gel gör ki Müslüman geçinip haç takmayý kültürel erimenin en somut örneði kabul ediyorum.

Alýn Hülya Avþar'ý... Bir yandan türbana göz kýrpýyor bir yandan haç takýyor.
Geçenlerde Ece Uslu diye bir piyasa güzeli de haçla ortaya çýkmýþ. Bu tür kadýnlarýn özendirmesi ile, milli ve dinsel kimliðinden habersez gençler haça yöneliyorlar.

Haç, Hýristiyanlýðýn sembolü olarak filmlerde, dizilerde, takýlarda, iletiþim sembollerinde, her yerde kafamýza çakýlýyor. Haç, Batý emperyalizmini temsi ettiði için ona karþýyým...

Bizim Müslüman AKP ceza yasasýný deðiþtirip Hýristiyanlýk propagandasýný serbest býrakarak haçlýlaþma modasýný yasallaþtýrdý. þimdilik bu duraktayýz; bakalým ileride ne olacaðýz...

ÝKÝ Uü ARASINDA

Bugün, Türk gençliði haç ile türban arasýnda savrulmaya baþladý. Milli ve manevi deðerleri önemsemeyen gençlik; iþi haç takmaya kadar götürdü. üzellikle bu cephedeki kýzlar; 'Hayat kýsa, kasamam!' diyerek her türlü bayaðý iliþkiyi olaðan gören bir çizgiye yöneliyor. Bu durum yaygýnlaþýrsa; milletin geleceðini oluþturacak yeni kuþak, batýk-çürük-yitik bir nitelikte ortaya çýkacaktýr.

Peki, niçin böyle bir çöküþ baþlamýþtýr?

Cevabý çok açýk: Bizim eðitim sistemimiz milli deðil, taklitçidir.

Bir ucuyla batýlý yaþam tarzýný, en savruk biçimiyle taklit eder.

Bunun karþýsýndakiler de Arabý taklit eder... Bir bölüðü her tarafýný açarken öbür kutup kafasýný gözünü sarar sarmalar. Ýki uç da birbirlerine bakarak daha keskinleþirler...

Bu kutuplaþma okullar, televizyonlar, gazeteler, tarikat kamplarý, yurtlar eliyle yaygýnlaþtýrýlýyor. Bir kýsmý dindarlýk adýna, bir kýsmý çaðdaþlýk adýna uçlara savruluyor.

üöküþün gerçek sebebi; gençliðin elinden ideallerinin alýnmasýdýr.

Yüksek ülküler için çalýþmak, mücadele etmek seçeneði kalmayan gençlik; böyle uçlara savrulur.

Peki nedir onlara verilecek ideal: Türk milletinin bir ferdi olmaktan onur duymak; bu milleti yüceltmek için çabalamak.

þimdiki süreç bunun tam tersi... Haç küpeliler, 'Ne yerim, ne giyerim, kiminle birlikte olurum'un peþinde... übürleri de kafayý takmýþlar dine...

Avrupacýlar da türbancýlar da Türk kimliðini, bu millet için mücadele etmeyi enayilik gibi görüyorlar. Milli kimliði kötülenen gençlik de onun yerine iþte böyle haçý veya türbaný yerleþtiriyor.

Cumhuriyetin kuruluþ sürecine dikkat edersek; saðlam, kuvvetli, inançlý bir gençliðin yetiþtiðini, bu gençliðin geri Türkiye'yi çaðdaþ bir ülke haline getirdiðini görürüz.

Ýþte o günkü ruh; Türk milleti ile övünme ve millete/vatana yararlý olma ruhu idi.

Bu ruhu yok edenler, gençliði çürümeye itekleyenlerdir.

Yine de türbanlý gençlik; haçlý gençlikten daha fazla bizim gençliðimizdir. üünkü, onlarý milli çizgiye getirme þansý bulunuyor. Haç küpeliler ise artýk yitip gidenlerdir... Bizim gençliðimizi yitirmeye hakkýmýz olmalý mý?