3. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci 123451353103 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 21 ile 30 ve 1843

Konu: CIA Böyle Öğretti

  1. #21
    bozok
    Guest
    "ERGENEKON"DAKİ AJAN PROVAKATüR M. ZEKERİYA üZTüRK KİM?

    Cuma, 25 Ocak 2008
    Ulusalkanal.com






    Danıştay saldırısından sonra ulusalcı diye tanıtılan şahıslardan birine dikkat çekiyoruz. 8 ay önce yapılan ümraniye baskınında gözaltına alınıp serbest bırakılan ve Danıştay saldırısında da gözaltına alınıp adından çok söz ettiren emekli yüzbaşı Zekeriya üztürk. Peki kendini binbaşı olarak tanıtan Zekeriya üztürk kim? Ergenekon denilen örgütteki görevi ne? İşte bir ajan provakatörün portresi...

    "ERGENEKON"DAKİ AJAN PROVAKATüR M. ZEKERİYA üZTüRK'üN PORTRESİ

    Teğmenken Hristiyan olmuş, kiliseye gitmişliği ve haç taşımışlığı var. üzerinde MİT'e, İran ve Barzani yönetimlerine ve çeşitli gizli örgütlere ait 10 kadar kimlik taşıyor. Askeri çevrelerden alınan bilgiye göre, yüzbaşı rütbesindeyken paranoyak tavırları ve davranış bozuklukları nedeniyle TSK'nın adını lekelememesi için ordudan istifaya zorlanıyor. Kendisini "emekli binbaşı", halen de TSK'ya ilişkili ve esrarengiz görevler yürüten biri gibi tanıtıyor? M. Zekeriya üztürk, Danıştay suikastından sonra şöhret oldu.

    Danıştay saldırısından sonra özellikle Fethullahçı ve neoliberal medya tarafından "kilit isim" olarak tanıtılan Muzaffer Tekin'i, arandığını öğrenince teslim olmaması için ikna eden gruptan. Tekin olay akşamı Fenerbahçe Orduevi'nde aralarında Zekeriya üztürk'ün de bulunduğu grupla yemekte.

    Eşinden gelen telefonla evinin polis tarafından arandığını öğreniyor ve hemen evine gitmek istiyor. Ancak grup kendisini kaçması için ikna ediyor. Bu davranış, Tekin'i suçlu durumuna sokmaktan başka bir işe yaramadı. Bütün senaryo bunun üzerine bina edildi ve Muzaffer Tekin Danıştay suikastının baş suçlusu olarak gösterildi.

    "Ulusalcı komplo" makarası da bu noktadan başlanarak sarıldı. Ulusal Kanal, o akşam Tekin'le birlikte yemek yiyen ekibin bir MİT ekibi olduğunu saptamış ve Haziran 2006'da bunu ekranlardan duyurmuştu.

    Sonrasında Zekeriya üztürk'ü "ulusalcılık" adına yapılan her türlü provokatif eylemde görüyoruz. Siyah gözlükleriyle gazete sayfalarından hiç eksik olmadı. Son olarak da Ergenekon denilen operasyonda gözaltına alınan isimlerden!

    Listede Zekeriya üztürk'ün varlığı, operasyonun niteliğini gösteren önemli verilerden. Tezgahı kuran Süpernato-Fethullahçı şebekesi, hedefine üztürk gibilerden hareket ederek ulaşıyor.

    Tam burada önemli bir bilgi mevcut. Zekeriya üztürk, 2005 yılında MİT İstanbul Bölge Müdürlüğü'ne giderek üç buçuk saatlik bir bant doldurdu. Bandın içeriği İşçi Partisi ve Ulusal Kanal hakkında yalan bilgiler.

    üztürk, bu eyleminden önce altı ay Ulusal Kanal'da çalıştı. Bu sırada özellikle İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in çevresine sızma çabasıyla dikkat çekti. Mitinglerde Perinçek'in yanında fotoğraf vermek için büyük gayret gösterdi! Altı ayın sonunda Ulusal Kanal'dan çıkarıldı ve hemen soluğu MİT İstanbul Bölge'de aldı.

    üztürk'ün İşçi Partisi'yle ilgili faaliyeti bununla sınırlı değil. Ulusal Kanal'dayken Parti yönetimine girmek için büyük çaba harcayan üztürk, ilişiği kesildikten sonra Zaman gazetesinde boy gösterdi. Elbette Perinçek ve İşçi Partisi hakkında yalan bilgiler vermek üzere.

    31 Temmuz 2006 tarihli Zaman'ın üztürk'le görüşmeye attığı başlık şöyleydi: "Perinçek'in sağ kolu: İşçi Partisi içinde hala PKK yanlısı bir yapı var"!

    Ergenekon tezgahını iyi anlayabilmek için Zekeriya üztürk gibilerini kullanan merkezi doğru analiz etmek gerekiyor.

  2. #22
    bozok
    Guest
    Ulusalcı dalgayı böyle mi aşacaksınız?

    Arslan BULUT
    arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr
    Yazı Tarihi: 28/01/2008


    Mahir Kaynak, "Yanlış adresler" başlıklı yazısında istihbaratçı birikimine dayanarak önemli bilgiler verdi. Ben bu bilgilerin bazılarını dikkatinize sunuyorum:

    -Bir örgüt, karşı olduğu örgütün suçlanmasını sağlayacak eylemler yapar, zaten bunu kabule hazır olan kamuoyu hemen ileri sürülen iddiayı kabul eder.

    -Bazen başlangıçta böyle bir örgüt olmasa bile hayali bir örgüt yaratılarak eylemlere onun imzası atılır. Burada hakim olan düşünce şudur: Amaç toplumu belli bir yönde şartlandırmaksa, örgütün varlığının ya da yokluğunun, başlangıçtaki hedefinin anlamı yoktur. Operasyonu yapan güç bu örgütün arkasına saklanarak istediği sonuçları elde eder.

    -ünce terör yoluyla sonuç almak isteyenlerin düşünce yapısını analiz etmek gerekir. Benim bugüne kadar vardığım sonuç, bu güçlerin diyalektik düşündüğü ve çatışmanın her iki tarafını da kontrol ettiğidir. Yani birbirine karşıt olarak düşündüğümüz örgütler tek bir gücün kontrolünde olabilir. Bu çatışmadan iki türlü sonuç beklenebilir: Ya taraflardan birinin temsil ettiği intibaı yaratılan örgüt bahane edilerek o siyasi yapı çökertilir ya da onların çatışmasını bastıran üçüncü bir güç egemen olur. Bu örneklerin hepsi ülkemizde yaşanmıştır. 12 Eylül çatışan güçleri bahane ederek egemen olan ve kimsenin aklında bile geçmeyen iktisadi bir programı uygulatan güçtür.

    * * *

    Ben de bunlara ilaveten Aczimendiler, Kalkancı ve Fadime şahin olaylarını hatırlatmak istiyorum. Bir ara bütün televizyonlar bu konularda yayın yapıyordu. üünkü 28 şubat sürecini başlatmak için bir bahane gerekiyordu! Sonuçta ne oldu? Anadolu sermayesi çökertildi!

    Son yıllarda yükselen milliyetçi-ulusalcı dayanışması özellikle ABD?nin istemediği bir durumdu. Nitekim ABD Büyükelçisi Edelman, her iki kanattaki gençlik liderleri ile görüşerek durumu kontrol etmek istedi, başaramadı. Kanaat önderleri ile görüşmek istediler, olmadı. Sonunda işi ABD?de oturan zata havale ettiler. O da "ulusalcı dalgayı aşacağız, bu birleşme kemiksizdir" gibi laflar etti ve cemaatini bu yönde harekete geçirdi. Onlar da başaramadı. Kendisi papa ile hahamlarla, papazlarla işbirliği yaparken kemikli bir iş yapıyordu!
    Geriye ne kalıyordu. Her iki fikir grubunun içine, kışkırtıcı insanlar yerleştirerek onların şahsında fikri küçük düşürmek!
    Yasal faaliyet gösteren fikir grupları bunları aralarına almayınca, bu sefer kendileri kışkırtıcı istihbarat ekipleri kurdular. Bunlara darbe kışkırtıcılığı yaptırdılar. Yine başaramadılar. Milliyetçiler zaten kontrol altında pasifize edilmişti. Oraya sızmalarına lüzum yoktu. Ulusalcılar ise kontrolsüzdü.

    Sonunda, bir istihbarat operasyonu ile ulusalcı oldukları bilinen insanları, geçmişte suça bulaşmış insanlarla birlikte aynı kaba koymayı başardılar.

    Bir başka değerlendirme ise şöyle:

    "Bir kısmı örgütsüz, bir kısmı bu tür tertiplere sürekli imkan sağlayan insanların arasına birkaç kışkırtıcı ajan koyacaksın, suç ve suçlu imal edeceksin, sonra büyük gümbürtü koparacaksın, ama hedefin de bu etkisiz insanlar değil, Türkiye'nin milli güçleri olacak!"

    * * *


    Demek ki hiçbir şey bize sunulduğu gibi değildir. Operasyon içinde operasyon vardır. Hedef, Türk Milleti'nin direnç gücünü kırmaktır. Fakat bunu tarih boyunca hiçbir güç başaramadı! Yine başaramayacaklar! Kazanan Türk Milleti olacak!

  3. #23
    bozok
    Guest
    Ergenekon ve medyanın yaptığı infaz!

    üzcan YENİüERİ
    yeniceriozcan@yahoo.com
    Yazı Tarihi: 28/01/2008


    Vakıflar Yasası, 301. Madde değiştirmekle ilgili teklif meclise geliyor. Anayasa taslağı kamuoyuna açıklanmak üzeredir. Bir Yunanistan Başbakanı 49 yıl sonra Türkiye'ye ziyaret etmektedir. Türban tartışmaları gündemi alt üst ediyor. Bu arada da Başbakan yaptığı bir konuşmada şehitlere "kelle" dediği için 3 kuruşluk tazminat ödemeye mahkûm ediliyor.

    301. Maddeye karşı olanlar, "Ermeni soykırım" iddialarına karşı çıkanlar ve Başbakan Erdoğan'ı 3 kuruşluk tazminata mahkûm ettiren avukat Kerinçsiz'in de içinde bulunduğu otuzun üzerinde kişi bir baskınla göz altına alınıyor.

    Bu baskının "Ergenekon Terör ürgütü" yle ilgili olarak yapıldığı ilan ediliyor. Söz konusu operasyonla ilgili olarak da mahkemece yayın yasağı konuluyor. Konuyla ilgili yasak olması ve kamuoyuna da şu ana kadar ne olup bittiği konusunda yeterli bilgi verilmemesi, operasyonun içeriğiyle ilgili yorum yapmayı güçleştirmektedir. Ancak hemen belirtmemiz gerekir ki, kimsenin "Ergenekon" gibi bir kavramın yanına "terör örgütü" sıfatını eklemeye ya da ekletmeye hakkı yoktur. üünkü Ergenekon, Türklerin kaybettiği bağımsızlık ve egemenliğe yıllar sonra nasıl kavuştuğunu anlatan Göktürk'lere ait bir Türeyiş Efsanesi'dir. Milli ya da dini kavramların cinayet ve terör kavramlarıyla birlikte telaffuz edilmesi yanlıştır. Kavramları kirletmeye teröristlerin olduğu gibi onlara karşı mücadele edenlerin de hakkı yoktur!

    Bu operasyonu fırsat bilerek basılı ve görsel yayın organlarının önemli bir kesimi, Türkiye'de son zamanlarda vuku bulmuş bütün cinayet, sabotaj ve saldırıları henüz sorgusu bile tamamlanmamış sözüm ona bu çeteye yüklemiştir. İnanılmaz iddialar, ithamlar ve yorumlar birbirini izlemektedir.

    Medya operasyona önem bakımından çok büyük anlamlar yüklemiştir. Murat Belge çok daha ileri giderek bu operasyona tarihi bir misyon atfetmiştir. O, "Eğer arkası anlamlı gelirse, haftanın, yılın vb. değil, yüzyılın bizim açımızdan en önemli olayı haline gelir" diyor. "Büyük operasyon", "asrın operasyonu" tabirleri daha önce "Susurluk" ve "şemdinli" için de ifade edilmişti. Tantana ve şamatayla başlatılan yüzlerce operasyonun sonuçta fos çıktığına bu ülkede yaşayanlar tanıktır. Yani birileri bir süre sonra "dağ fare doğurdu" diye konuşursa sakın şaşırmayın!

    Ancak işin bir başka yönü daha var. Mahkeme sonuçlanmadan medya tarafından tutuklananların suçlu ilan edilmesi için elden gelen ne varsa onun yapılmasıdır. Hem de mahkeme yasağına rağmen bu yapılmaktadır. Ortada büyük bir manipülasyon faaliyeti vardır.

    Operasyonun daha ilk günü "biz dememiş miydik" sevinci içinde Türkiye'de son zamanlarda meydana gelen bütün cinayetleri bu operasyonla gözaltına alınan insanların sırtına medya yükleyiverdi. Malum kalemler yargı bildirmek için ne mahkeme kararını ne ifadeleri ne de sonucu beklediler. "Hablemitoğlu'ndan Dink'e oradan Danıştay saldırısına kadar uzanan cinayetleri, Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalardan Ankara'daki otoparkta yakalanan patlayıcılara kadar her türlü sabotaj ve saldırıları tutuklanan çetenin yaptığını" iddia ettiler. Bazı gazeteciler bu "çete"nin görevinin darbe ortamı yaratmak, Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, kişisel kazanç sağlamak olduğunu yazdı. Bu çekirdek "çete" nin de tepeden bir yerden gelen emirle eylemlerini yaptığına özel vurgu yapmayı da ihmal etmediler. Adeta "Susurluk" ya da "şemdinli Davası" yeniden görülüyor gibi.

    Elbette devlet; demokrasiye, istikrara ve hukuk dışı hiçbir oluşuma fırsat vermemek durumundadır. Türkiye'den her türlü çeteler, yıkıcı, bölücü ve hıyanet odakları temizlenmelidir. Ancak bu suçu işleyenlere karşı yapılmalıdır. Suçla ve suçluyla mücadele etmek başka bir şey; suç ve suçlu icat etmek ise daha başka bir şeydir. Devlet medyanın yaptığı türden suç ve suçlu icat etmek gibi bir tavır içine giremez!

    Türkiye'de sorunlara "Günah Keçisi" bulmak bir gelenektir. Gerçeği aramak ya da ortaya çıkarmak yerine, düşüncelerini gerçek yerine koymak bazı çevrelerde alışkanlık halini aldı. Her sorun için bir sorumlu bulmak sonra da onu ipe çekerek sorundan kurtulmayı birileri meslek edinmiş olabilir. Bu onların bileceği bir iştir. Biz gerçek bir yorum yapabilmek için mahkeme safahatını ve yapılacak açıklamaları bekleyeceğiz. Ancak bu aşamada operasyondan en fazla sevinenlerin Roj Tv, DTP, 301'in kalkmasını isteyenler, soykırıma destek verenler, "hepimiz Hristiyanız" diyenler, milli devlet düşmanları ve bölücülerin olması bize ilginç gelmektedir. Ya size?

  4. #24
    bozok
    Guest
    Gül ile Ergenekon bağlantısı



    Küçük, Gül'ün ABD gezisi ile Ergenekon arasında bağlantı olduğunu iddia etti.
    Prof. Dr. Yalçın Küçük, Cumhurbaşkanı Gül'ün Amerika gezisinde Yahudilerle görüştüğünü ve kendisinden Türkiye'deki anti-İsrail seslerin susturulmasının istendiğini savunarak, "Ergenekon operasyonunda alınanların hepsinin ortak yanı anti -İsrail olmalarıydı" dedi.

    Küçük, yaklaşık iki senedir konuk olduğu "Kalemler ve Kılıçlar" isimli program yayından kaldırılmasına ilişkin olarak da "Bu programın neden bittiğine üzülmemek, neden ve nasıl bu kadar uzun sürdüğüne sevinmek lazım. Kim karar verdiyse bizi düşünmüşlerdir" değerlendirmesinde bulundu.

    Programı kaldıranlar bizi düşünmüşlerdir

    Küçük yaklaşık iki senedir sürdürdüğü "Kalemler ve Kılıçlar" adlı programın yayından kaldırılması kararının alınmasının ardından, yapılan son programda, programın yayından kaldırılmasını, "Bu programın neden bittiğine üzülmemek, neden ve nasıl bu kadar uzun sürdüğüne sevinmek lazım. Hiç kimse üzülmesin. Bu program bizi aştı, grup olarak her yerde izleniyordu.

    Programın bu kadar zirvede, parlak ve güzel bir zamanında kaldırılması bizi düşündüklerini gösterir. Mucize bir programdı bu. Kim karar verdiyse bizi düşünmüşlerdir. Bir daha böyle bir program yapılamaz. İnsanlar neden kapatıldı sorusunu sormasınlar. Bugüne kadar nasıl geldi, bu bir mucizedir. Bu program daha önce kapatılmalıydı" şeklinde değerlendirdi.

    "ERKENEKON'DA ALINANLARIN ORTAK YANI ANTİ-İSRAİL OLMALARIYDI"

    Küçük, önceki programlarında söylediği Cumhurbaşkanı Gül'ün Amerika gezisinde Yahudilerle görüştüğü savunusunu tekrarlayarak, bu görüşmede Gül'den Türkiye'deki anti-İsrail seslerin susturulmasının istendiğini öne sürdü.

    Türkiye'nin son bir haftasına damgasını vuran olaylardan olan Ergenekon operasyonuyla Gül'ün gezisi arasındaki bağlantıya işaret eden Küçük, "Ergenekon operasyonunda alınanların hepsinin ortak yanı anti ?İsrail olmalarıydı. Hepsi 'Musul'da bir Yahudi-Kürt Devleti kurulacak' diyenlerden oluşuyordu" şeklinde konuştu. Küçük, "İsrail'in Türkiye'de İsrail'den daha güçlü olduğu" iddiasını da yineledi.

    "TüRBAN GİREMEYECEK"

    Türban konusundaki düşüncelerini açıklayan Küçük, "Türban üniversiteye giremeyecek. Türbanı üniversiteye sokmak Cumhuriyeti yıkmaktır. Buna karşı her yolla mücadele edeceğiz" dedi. Küçük, Türkiye'deki bu gidişatın sonunun ya en geri İslam Devleti ya da devrim olduğu iddiasında bulundu.

    üzgür Haber Ajansı


    28.01.2008

  5. #25
    bozok
    Guest
    Güler Kömürcü ne yazmıştı?



    28.01.2008
    BEHİü KILIü



    ELBETTE onun kaleminden bir çok satır okuyup bilgiye ulaşacağız ama ben bugün burada, "İçeri" alınmadan önce yazdığı son yazısını hatırlatmak istiyorum...
    Güler Kömürcü, son derece önemli bilgiler aktarıyordu... 22 Ocak?ta da şöyle demişti...

    "Ortalık toz duman, ekonomi alarm veriyor, dünya borsaları endekslerinde toplu düşüşler yaşanıyor. Altın ve petrol fiyatları rekorlar kırıyor. Türkiye'de milyonlarca esnaf an meselesi bir ekonomik kriz nedeniyle duvara vurmak üzere. Türkiye ekonomisi sırat köprüsünün üzerinde kıldan ince dengede yol alıyorken, AKP Hükümeti ise 'Merkez Bankası'nı ve tüm kamu bankalarını İstanbul'a taşımak, Cumhuriyet'in Başkent'i Ankara'yı adeta etkisizleştirmek, hazır su bulanmış iken bu arada yerel seçimleri de erkene çekiverip, Anayasa'yı da değiştirmek derken yetmedi mayınlı tarlalara zıplayıp türban tartışmalarıyla da iyice KüRLEşEN TOPLUMUN GüCüNü (kör güç ne yapar?) zorlamaya devam ediyor.

    Peki siz biz yaratılmış türban sorunuyla meşgul edilir iken acaba arka planda gözden kaçan 'Yaklaşan ekonomik kriz' dışında (özellikle 7 şubat sonrasına dikkat, sadece Türkiye adına değil global bir kararmadan bahsediyorum) daha başka neler olabilir?

    Baharda Kuzey Irak'la ilgili ciddi gelişmeler olabilir. Mesela; çoook uzun süreyi içeren kapsamlı bir kara harekatı mı? Türkiye, Kuzey Irak'a kapsamlı bir kara harekatı başlattığında bu harekatın çarpan etkisi ne olur? (Genelkurmay Başkanımız Sayın Büyükanıt Londra'da çok önemli görüşmeler yapıyor, Genelkurmay 2. Başkanımız Sayın Ergin SAYGUN ise çok yakında Washington'a gidiyor, bu seyahatler son derece önemli).
    Peki kapsamlı bir askeri operasyonun "İçeride siyasetin yol haritası üzerinde"" etkileri nasıl olur?

    Ya "Barzani" politikalarının akıbeti... Dikkat ediniz lütfen, Irak merkezi Hükümeti "Barzani"nin yaptığı petrol anlaşmalarının hepsini pat diye iptal etti, Barzani Washington'un gözünden hızla düşüyor, ötesi, bu rüzgarın bizdeki KüRT dosyasının bazı taşeronlarına yansıması ne olur?

    Burada durup, el görmeye çalışalım; hafta sonu oturup ABD Savunma Bakanlığı'na 11 Eylül 2007?de sunulan 100 sayfalık bir raporu tekrar, tekrar okudum (Sanıyorum raporun ilgili bölümünü ilk defa bu köşede okuyorsunuz, ben okuduktan sonra eşe-dosta da yolladım, açık bilgi ortamında yer alan bu raporun gözden kaçmaması, kamuoyuna, çok geniş çevrelere ulaşması gerektiği inancındayım)

    Rapor ABD'nin önümüzdeki 10 yıllık savaş konseptini ortaya koyuyor. Bu rapora göre ABD KüRESEL BİR GAYRİNİZAMİ SAVAşA HAZIRLANIYOR
    ve bu savaş 2014-2026 yılları arasında gerçekleşecek. SAM Amcam bu döneme şu andan hangi zeminleri oluşturarak hazırlanıyor dersiniz?

    Kime karşı olacak bu gerilla savaşı?

    Gayrı nizami savaş bir anlamda gerilla savaşıdır efendim, klasik savaşlardan farklıdır. ABD Savunma Bakanlığı?ndaki rapora göre, ABD adeta küresel bir gerilla savaşına başlıyor. Düzenli çatışmaların aksine; kültürel, ekonomik, istihbarati ve de askeri olarak kombine edilen, savaşın her an devam ettiği harp şekli olan gayrı nizami harp asimetrik savaşı da içine alır. Türk Ordusu da gayrinizami harp alanında dünyanın en tecrübeli ordularının başındadır...?

    Güler, böylesi bilgilerle okuyucusunu aydınlatıyor... şu sıralar matbuat alemine bakıldığında kaç yazardan doğruları öğrenebiliyoruz?.. Sorunun cevabı çok hazindir ve daha acıklısı, doğruları yazanların da bir ayakları çukurdadır...

  6. #26
    bozok
    Guest
    'Derin devletçi çete (!)'de Nazlı Ilıcak neden yok?

    Rıza Zelyut
    Güneş Gazetesi
    28.01.2008


    ülkemizinde, tarikatçilerin eline verilen gazeteler ile işbirlikçi sermayenin gazeteleri, emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve çevresindekiler üzerinden müthiş bir karalama kampanyası yürütüyor. Bunlar; haber kirletiyorlar ama bu kirletmeyi de derin devlete karşı verilen demokrasi mücadelesi gibi gösteriyorlar. Yayını yasak olan telefon görüşmeleri, hatta hayali örgüt şemaları yayımlanıyor. Daha bir tabanca bile ele geçirilememişken, Ergenekon Terör ürgütü diye cafcaflı haberler yapılıyor. Bu işte AKP'nin el koyup Fethullahçılar'a aktardığı Star Gazetesi; aynı biçimde el konulup üalık Grubu'na satılan Fethullah zihniyetinin elindeki Sabah Gazetesi önderlik ediyor. Aydın Doğan'ın Radikal Gazetesi başta olmak üzere holdingin diğer gazeteleri de tarikatçilerle aynı yolda koşuyor. Fethullahçı Zaman Gazetesi ile Albayrak'ların aynı zihniyetteki Yeni şafak'ı da karalama kampanyasında bütün gücüyle yer alıyor. Elbette solcu gözüküp Fethullahçılar tarafından beslenen Ahmet Altan'ın Taraf'ı ile solculuğu Kürt bölücülüğü sanan Birgün gazetesi de bu kampta kılıç sallıyorlar.

    BUNLARIN KüşE YAZARI

    Dün piyasaya çıkan Aydınlık Dergisi; Ergenekon Terör ürgütü diye gösterilen operasyonun polisin içindeki Fethullahçı kanadın bir komplosu olduğunu ortaya koyuyor. Aydınlık'ın verdiği bilgilere göre işin ucu Süper Nato denilen Amerikancı kontrgerillaya dayanıyor.

    Bu operasyonu masum göstermek için de işbirlikçi köşeyazarları kullanılıyor. ürneğin; elinden tutulup gazete gazete, televizyon televizyon gezdirilen Nazlı Ilıcak, son günlerde çetecilik iddiasıyla tutuklananlar ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında bile bağ kurmaya çalışıyor.

    Yazdıklarına bakınız:

    'üok sayıda Kuvayı Milliye Derneği'nin kurulması, '1923'ten bu yana Türkiye'nin, bu kadar büyük tehdit, risk ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmadığının' çeşitli zeminlerde, üstelik Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından bile ifade edilmesi, kimilerinin bir arayış içinde olduğu izlenimini yaratıyordu.'Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; bulunur kurtaracak bahtı kara maderini...' Küçük Mustafa Kemal'ler göreve hazırdı!'

    Nazlı Ilıcak, birkaç emekli askeri Küçük Mustafa Kemaller olarak nitelerken, elbette katıldığı tarikatçi dünyanın ağzını kullanıyordu. Böylece Mustafa Kemal imajını bile çetelerle eş göstermeye çalışıyor.

    Bir gün önce de yazdıklarında da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin genelini hedef alıyordu.

    'Devletin derinlerine girmek kolay değil. Hep bir dirençle karşılaşıyorsunuz. Sözgelimi, şemdinli sanığı astsubaylar Ali Kaya ve üzcan İldeniz. Bu iki kişi, Umut Kitabevi bombalanmasıyla ilişkilendirilmiş, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklu olarak yargılanarak, 39 yıla çarptırılmışlardı. Davanın sivil mahkemeden askeri mahkemeye intikaliyle serbest kaldılar; davaları hala sürüyor. Ama kendileri, ordudaki görevlerine devam ediyorlar.

    Ali Kaya, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 'Tanırım iyi çocuktur' dediği bir astsubaydı. Belki, Büyükanıt'ın ağzından bu cümle öylesine kaçmıştı. Ama, belki de, bir mesaj vermek istiyordu. Sivil mahkemede 39 yıl ceza alan birinin, konu askeri mahkemeye intikal edince, ilk celsede tahliye olması, mesajın yerine ulaştığının delili sayılabilir mi?'

    Görüldüğü üzere Nazlı Ilıcak devlet için şemdinli'de istihbarat toplayan astsubayları da suçlu sandalyesine oturtmaktadır.

    Hem de TSK'nın en üst komutanı ile ilişkilendirerek...

    İşte bu yüzden Ergenekon Operasyonu'nu PKK'nın Roj TV'si bayram haberi gibi müthiş bir sevinçle vermektedir.

    İBRAHİM şAHİN'İ SAVUNUYORDU

    Nazlı Ilıcak, bugün güya derin devlet çetelerine karşı imiş gibi tavır içindeyse de geçmişte tam aksi konumdaydı. ürneğin İbrahim şahin'in avukatlığını yapıyordu. İbrahim şahin; üzel Harekat Dairesi Başkanı idi ve Susurluk'ta ölen Abdullah üatlı ile çok samimi olduklarını gösteren fotoğraf basına yansımıştı. 1996 yılındaki Kumarhaneler Kralı ümer Lütfi Topal cinayetine karıştığı söylenen polisleri Ankara'ya götürdüğü de iddia ediliyordu. Mesut Yılmaz, şahin'i, 'katillerin başı' diye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e şikayet bile etmişti. Mahkemeye verilen İbrahim şahin, kayıp iken; Nazlı Ilıcak onu bulmuş; uzun uzun sohbet etmiş ve Kanal 6'da kendisiyle röportaj yapmıştı.

    Nazlı Ilıcak'ın bu röportajı 4 Mart 1997'den başlayarak Akşam Gazetesi'nde yayımlanmıştı.

    Bakın 4 Mart 1997 tarihli köşe yazısında Nazlı Ilıcak ne diyor?

    'Eski üzel Harekat Daire Başkanı İbrahim şahin'i Susurluk olayı patlak verdikten sonra tanıdım, anlattıklarını dinledim ve söylediklerinden ikna oldum.

    Bu vatan için tek parmağını dahi taşın altına sokmamış insanlar tarafından pervasızca karalanmasını içime sindiremedim. Hele bu vatanı bölmeye gayret edenlerin , bu ülkeye kastedenlerin, namuslu kişiler gibi ekranlara çıkıp kinlerini kusmalarına, üzel Tim'e çirkef sıçratmalarına hiç tahammül edemem.

    (...)Sadece pislikler konuştu. Gerçeği bilmeden, araştırmadan medya da bu pisliklerin kirli iftiralarına çanak tuttu.'

    Dikkat ediniz: Nazlı Ilıcak 10 sene kadar önce; sanki bugün Ergenekon üetesi diye suçlanan milliyetçilere karşı yürütülen kampanyayı tarif ediyor ve bu işe karşı çıkıyor.

    KIBLESİ DEĞİşTİ

    İbrahim şahin hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi 1996/2303 sayı ile soruşturma açmıştır ve yine hakkında gıyabi tevkif kararı bulunmaktadır. Nazlı Ilıcak ile İbrahim şahin'i 'derin' birileri buluşturur, uzun uzun konuşturur; Nazlı Hanım, İbrahim Bey'i misafir eder; röportajlar yapılır ve hem televizyonda hem oğlunun sahibi olduğu gazetede yayımlanır. Yetmez; Nazlı Hanım; 23 Ocak ve 24 Ocak 1998 tarihli yazılarında da Mesut Yılmaz'ı İbrahim şahin'den özür dilemeye çağırır.

    Aynı dönemde biz de Akşam Gazetesi'nde yazdığımız için kendisinin o sıralardaki tavrını da yakından bilmekteyizdir.
    İbrahim şahin'le ilgili röportajı nedeniyle Zeytinburnu Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakkında 1997/2756 esas no ile dava da açılır ama sonunda beraat eder.

    Devlet adına suç işlediği iddia olunan İbrahim şahin'i ölümüne savunan Nazlı Ilıcak sonra değişir; çünkü safını değiştirmiş Necmettin Erbakan hattına geçmiştir. Nazlı Ilıcak tarikatçilerle saf tutunca devleti savunanlar onun için düşman haline gelmiştir.

    ***

    Nazlı Ilıcak 1997'de, ülkesi için canını ortaya koyarak mücadele eden İbrahim şahin'i savunurken doğru yapıyordu. Bugün, o; Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerleri ile cenk eden bir kesimin sancaktarlığını yapmaktadır. Bu yüzden milletvekili bile yapılmıştır.

    ülkemizde demokrasi tehlikeli bir sürece sokuldu: Türk polisinin Fethullahçı kanadın eline verilmesi ile laik kesimler ve hükümete karşı çıkanlar artık böyle operasyonlara maruz kalabileceklerdir. Aydınlık Dergisi, bu sayısında polisin; Ergenekon operasyonunda tutuklanan emekli subay M. Zekeriya üztürk'ü ajan provakatör olarak kullandığını da iddia ediyor. Polisin siyasallaşması; iktidarlar için ilk başlarda cazip olsa da bu durum çöküşe geçişin belirgin işaretidir.

    Eğer hükümet; kendisine karşı olanları terörist suçlamasıyla tutuklatacak ise; ülkenin yarıdan fazlasını koyacağı hapishaneler yaptırmalıdır.

  7. #27
    bozok
    Guest
    Ergenekon'da Türk Yunan bilmecesi!..



    Her yönüyle karanlık bir operasyon, özel-büro mail gurubunun moderatorünü bile tutukladılar. Bu saçmaliklar daha nereye dayanacak bakalim.

    Ergenekon Operasyonu'nda gözden kaçan Türk-Yunan bilmecesi Ergenekon Operasyonu kapsamında Türk halkının yakından tanıdığı pek çok isim gözaltına alındı. Operasyon ve operasyon sonrası tüm görsel ve yazılı basında çarşaf çarşaf yer aldığı için yazmıyorum.

    Ancak operasyon sırasında baskın düzenlenen bir yer ve gözaltına alınan bir kişi vardı ki, medyanın hiçbir mecrasında hak ettiği yeri bulamadı.

    Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol. Aslında gündemin sıkı takipçileri televizyon kanallarından Sevgi Erenerol'u tanırlar ancak dedesi Pavli Karahisarlıoğlu'nu, diğer adıyla Papa Eftim'i bilmeyebilirler.


    şimdi Papa Eftim'den biraz söz etmek gerekiyor. Eftim, yani Pavli Karahisarlıoğlu, 1884 doğumlu Hıristiyan bir Türk. 1922 yılına kadar İstanbul Rum Patrikhanesi'ne bağlı bir Ortodoks olan Eftim, Patrikhane'nin, yani İstanbul Kilisesi'nin milli mücadeleye karşı ihanet etmesinin ardından, aldığı bir karar ile etrafındaki Hırıstiyan Türkler'le birlikte "Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi"ni kuran kişidir. Papa Eftim, kurduğu patrikhane ile birlikte milli mücadeleye katıldı ve Yunanistan'a karşı direniş gösterdi. Bu vasfıyla kısa zamanda milli
    mücadelenin ve Cumhuriyet'in önemli kurumlarından birisi haline gelen bir kuruluş, Cumhuriyet tarihinde ilk defa olarak polis baskınına uğradı, arama yapıldı ve bir üyesi gözaltına alındı.

    Patrikhaneye karşı düzenlenen bu baskın, Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in Türkiye'ye düzenlediği resmi ziyaretin sadece bir gün öncesinde gerçekleştirildi.

    şimdi oturup iyice düşünmek gerekiyor; eğer bu baskın Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi'ne değil de, 1920'li yıllarda mücadele ettiği Rum Patrikhanesi'ne düzenlenseydi Karamanlis'in tepkisi ne olurdu? Ziyaret programı iptal edilmez miydi?

    Bu baskın; yıllardır Rum Patrikhanesi'ni tanımayan, onunla mücadelesini hala sürdüren Türk Ortodokslarının ezilmesi ve Yunan Başbakan'a yapılmış bir jest halini mi almıştır?

    29.01.2008 / İnternetajans

  8. #28
    bozok
    Guest
    Ergenekon fos çıkabilir


    Amerikan gazetesi, geçmişi örnek gösterdi ve "Grubun yargılanması konusunda başarı sağlanıp sağlanamayacağı belli değil" diye yazdı



    İSTANBUL'DA yürütülen ve Türkiye'nin gündemine oturan "Ergenekon Operasyonu", Amerikan New York Times gazetesine haber oldu.

    Gazetenin Türkiye muhabiri Sabrina Tavernise imzalı haberinde operasyonun "Aşırı milliyetçilere karşı çok uzun yıllardan sonra gerçekleştirilen en büyük operasyon olduğu"na dikkat çekti. "Yabancı düşmanı" olarak nitelendirdiği aşırı milliyetçi grubun üç Hıristiyan misyonerin ve gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesi olayları ile bağlantı kuşkusunun bulunduğunu belirten gazete, Türk basınının, grubu, Soğuk Savaş döneminde Avrupa'da olası bir Sovyet işgaline karşı İngiltere ve ABD'nin teşvik ettikleri anti komünist paramiliter organizasyonlara benzettiklerine işaret etti.

    Eski tüfeklerle bağlantı

    Gazete haberinde şöyle denildi: "Bu grubun askeriyeyi, yargıyı ve ülkenin bürokrasisinin büyük bir bölümünü kontrol eden katı laik elitin eski tüfekleri ile ne ölçüde bağlantılı olduğu belli değil. İki grup, Türkiye konusunda dinsel ve etnik azınlıklar ile bozulmayan saf Türk-Müslüman milletine dayalı benzer şoven vizyona sahip". NYT, Türk otoritelerinin geçmişte yaşandığı gibi grup hakkındaki yasal işlemlerde başarı sağlanabileceğinin belli olmadığını da savundu.

    Savcı itiraz etti

    Bu arada soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı, tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edilen avukat Fuat Turgut, gazeteci Güler Kömürcü, Asım Demir, Raif Görüm, Emir Caner Yiğit, Tanju Okan, Yaşar Aslanköylü, Anatoli Medjan ve Atilla Aksu'nun serbest bırakılmasına itirazda bulundu. Bu arada, Kemal Kerinçsiz'in avukatları da, müvekkillerinin tutuklanmasına itiraz etti. İtirazları İstanbul nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirecek.

    29.01.2008 / HO. TERCüMAN GZT.

  9. #29
    bozok
    Guest
    O belgeleri kimler, neden sızdırıyor?


    Mustafa Mutlu
    mmutlu@gazetevatan.com
    29.01.2008




    Günlerdir "Ergenekon üetesi"yle yatıp kalkıyoruz... Bu oluşuma "sempati" duyabileceğimizi sanan bazı "art niyetliler", "Ne oldu? Neden bu konuyu hiç yazmıyorsun" diye akıllarınca dalga geçiyor!

    Hemen belirteyim:

    Ergenekon'un "e"siyle işim olmaz...

    üünkü ırkçılığın her türlüsüne karşı olduğumu belki binlerce kez yazdım!

    Sürekli okurlarım, silahlı örgütlenmeye de asla sıcak bakmayacağımı, mücadelenin sadece demokratik yöntemlerle yapılanından yana olduğumu bilirler...

    Ne "Kızıl Elma" bilirim ne de askeri hiyerarşiyle biçimlenen bir örgütlenmeyle uzaktan yakından ilişkim olur...

    Yakalananlar gerçekten suçludur ya da değildir...

    Cinayet işlemiş, bunun için kendi aralarında plan-program yapmışlardır ya da yapmamışlardır...

    Bunların hiçbirini dava sonuçlanıncaya kadar bilemem...

    Bu yüzden de yargı sürecinin tamamlanmasını bekliyorum...


    ***


    Sakın yanlış anlaşılmasın:

    Benim tek itirazım "yöntem"e:

    Eğer ortada suçlu varsa...

    Emniyet yakalar, adalet yargılar!

    Suçlular mı bilmem ama ortada birileri ve haklarında bir iddia var...

    Emniyet de onları yakaladı, adalete teslim etti...

    Yapılan bütün soruşturmalar ve yargılamanın şu ana kadarki tüm aşamaları "gizli..."

    Daha doğrusu gizli olması gerekiyor!

    İyi ama o zaman "dinci" ya da "İkinci Cumhuriyetçi" gazetelere o belgeleri kim sızdırıyor?

    Amaçları ne?

    Bu yaptıkları suç değil mi?

    Suçsa, emniyet ve yargı o bilgileri ve belgeleri pompalayanları neden arayıp bulmuyor, neden hesap sormuyor?

    Hukuk devletlerinde bir kişinin suçlu ya da suçsuz olduğuna mahkemelerin yapacağı adil yargılamalardan sonra karar verilir...

    Oysa bu gazeteler günlerdir "yargısız infaz" yapıyor!

    Diyelim ki bu adamlar gerçekten suçlu:

    Ama bu yayınlar yüzünden "mağdur" ve "mazlum" pozisyonuna düşüyorlar!


    ***


    Bu gibi durumlarda yapılması gereken şey, soğukkanlılığı kaybetmeden beklemek ve kamu vicdanının yanlış oluşmasına katkıda bulunmamak!

    "Aklı başındaki tüm meslektaşlarımı sağduyuya davet ediyorum" diyeceğim ama; biliyorum ki bu, bazılarının umurunda bile olmayacak...

    üünkü "taraftarlık" ruhlarını esir almış...

    İşte; suskunluğumun nedeni bundan ibarettir!

  10. #30
    bozok
    Guest
    "ERGENEKON" OPERASYON üüKüYOR


    Salı, 29 Ocak 2008
    Ulusalkanal.com



    Başbakan Erdoğan'ın talimatı ile başlatılan "Ergenekon Operasyonu" çöküyor...

    Gazetelerdeki "derin haberlerin" rüzgarı kırılmaya başlıyor. Operasyon, Amerikan New York Times gazetesinde de haber oldu. New York Times da bu operasyondan başarı sağlanıp sağlanamayacağının belli olmadığını yazdı.

    Basının "kuvvacılara operasyon" diye adlandırdığı ve büyük gürültü kopartılan Ergenokon operasyonunda sona yaklaşılıyor. Soruşturma devam ederken medyada çıkan "derin haberler"lerle ilgili tartışmalar başladı. Vatan Gazetesi sürmanşetinde "Ergenekonda Tuhaf işler" başlığıyla çıktı. Gazete dünkü Taraf gazetesinde Ulusalcı bir doçentle bir istihbaratçının yaptığı yazışmalara dikkat çekerek "üstelik bunları köşesinde gündeme getirenler gazeteci değil emniyet teşkilatı mensupları" dedi. Vatan'ın dikkat çektiği emniyetçiler ise Fethullah'ın ilk gözağrılarından ünder Aytaç ve aynı yapılanma içerisndeki Emre Uslu idi.

    Ergenekon Operasyonunun boyalarını döken yazarlardan biri ise yeniçağ Gazetesinden Yavuz Selim Demirağ oldu. Demirağ, operasyona ilişkin yazılan iddiaları kınadı.

    Yasağa rağmen bir çok iddiaya yer veren gazetelerdeki haberlerin tek bir kalemden yazıldığıda anlaşılıyor. Yeni şafak, Radikal, Star ve Bugün gibi Fethullah Gülen ve hükümet kontrollerindeki gazeteler aynı haberleri değiştire değiştire yazıp günlerce yayın yapıyor. Ancak Ergenekon haberleriyle ilgili en önemli çatlak da Bugün gazetesinde çıktı.

    Gazeteci Emin Pazarcı, Bugün gazetesindeki köşesinde "bir garip ergenekon" başlıklı bir yazı yayımladı. Medyada senaryo üzerine senaryo üretildiğini söyleyen Emin Pazarcı, "Veli Küçük ve arkadaşları, neredeyse Türkiye'deki bütün faili meçhul olayların sorumlusu olarak gösterildi. Basın olayı öyle bir sundu ki, herkes bütün Türkiye'nin ayağa kalkacağını düşündü. Sonuçta, tek bir eylem ortaya çıkmadı" diye yazdı.

    Basında çıkan haberlerde hiçbir mantık olmadığını da belirten Pazarcı yazısını şöyle sürdürdü.

    "Ama her türlü atış serbestti! Nihayet görüldü ki, ortada bir eylem yok. Bunlar bir araya gelmişler, sözde "Türkiye'yi kurtarmak için" eylem planları üretmişler. Planlar da sadece düşünce safhasında kalmış."

    "Polis diyor ki:

    - Bunlar, provokatif suikastlar düzenleyip, Türkiye'ye kaosa sürükleyeceklerdi.

    Yetkililer, başka bilgiler de veriyorlar:

    - ürgüt aylardır takibe alındı. Ancak, telefon diyaloglarının içleri çok dolu değil. Sadece elimizde evdeki aramalarda bulduğumuz bazı belgeler var. Hukuki açıdan durum bu...

    Tabii, sonuçta kararı mahkeme verecek.

    Aslında bu operasyon büyük ölçüde bir gözdağı!.. Ergenekon Operasyonu ile belli çevrelere "ayaklarını denk almaları" için bir mektup yazıldı. Tutuklamaların ardından da bu mektup gerekli adreslere ulaştı. "Derin Devlet" tartışmaları ile gündeme damgasını vuran Ergenekon Operasyonu'na biraz da bu gözle bakmak gerekiyor!"

    2008 Türkiyesi'nin ilk opersyonu olarak değerlendiren Ergenekon amerikan New York Times gazetesine de haber oldu. Gazete, Türk otoritelerinin geçmişte yaşandığı gibi tutuklanan ve gözaltına alınan kişilerle ilgili yasal işlemlerde başarı sağlanabileceğinin belli olmadığını da yazdı.

    Son Güncelleme ( Salı, 29 Ocak 2008 )

3. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci 123451353103 ... SonuncuSonuncu

Benzer Konular

  1. CIA Böyle Öğretti (2)
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 2075
    Son Mesaj: 10-17-2011, 10:20 PM
  2. Var mı böyle bir terbiyesizlik?
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-09-2010, 04:08 PM
  3. Sürüleşmek böyle bir şey
    By bozok in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-14-2009, 11:18 AM
  4. Yok böyle bir kurtarış!..
    By bozok in forum Spor
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08-18-2009, 05:05 PM
  5. Yıkanmayı, Türkler öğretti
    By anau in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03-29-2008, 04:47 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi