Dijital fişleme: D≠D


Nadim MACİT
yenicag@yenicaggazetesi.com.tr
Yazı Tarihi: 11/07/2008



Dijital fişleme, insanın mahrem dünyasına girerek onu esir alma girişimidir. Güya bu fişleme demokrasi adına yapılıyor. Aslında bu, demokrasi adına, demokrasiyi tersine çevirmektir. Korku salarak, insanları sindirerek ’diktatörlüğün’ zeminini oluşturmaktır. üünkü iletişim araçları ve ‘sondajlar’ üzerinden elde edilen verilerle ‘suç inşa etmek’ hukuku zan altına sokar. İktidarı ve muhalefeti ile birlikte siyasi alanın meşruluğunu zedeler. Demokratik kurallara, üsluba ve işleyişe zarar verir.

üzel konuşmalara atıf yaparak devlet büyüklerine niçin küfrediyorsun sorusunda yer alan ‘küfretme’ ahlaki bağlamda eleştirilebilir. Fakat gözaltına alma ve suçlama biçimi bağlamında bu sorunun politik anlamı şudur: Bu ülkede herkes iktidarın politik pratiklerine uygun ve uyumlu söz söyleme özgürlüğüne sahiptir. Bunun dışına düşen sözler ‘fişlemeye’ tabidir. Hukuki anlamda ise iletişim aracı yoluyla özel konuşmanın suç teşkil etme özelliği yoktur. Hukuk açık ve tanımlanabilir eylemi, yani maddi bir sebebe dayalı durumu konu edinir. Aksi takdirde öznelliğin kapısı açılır ve herkes birbirini suçlu ilan eder. Değişen duruma göre de mağdurlar değişir.
Toplumu siyasi iktidara karşı tahrik etme ve darbenin zeminini oluşturma son derece ağır bir suçlamadır. Böyle bir amaç ve eylem içinde olan varsa hukuk gereğini yapar. Demokratik terbiyeye sahip hiç kimse bunun aksini ileri süremez. Fakat böyle bir suçlamanın gerekçeleri ve delilleri internet ve cep telefonları olamaz. Eylem haline dökülmemiş tahayyül üzerine suç inşa etmek geçerli sayılırsa, bu durumda, bütün mesaisini söz konusu mesele üzerinde yoğunlaştıran gazetecilerin, aydınların ve siyasetçilerin çeşitli devletlerde faaliyet gösteren ve ülkemizle ilgili beyanatlar veren, haritalar yayımlayan kuruluşlar ve temsilciler ile kurdukları ilişkiler de soruşturma konusu olabilir. Türkiye üzerinde etki alanı oluşturma, toplumu yönlendirme neden dış mahreçli bir darbe sayılmasın. Kadife devrimlerin aktörü Soros yandaşlarının özel arşivlerinde neler var? Vatikan ve Dünya Kiliseler Birliği ile flört edenlerin, bazı üniversitelerde kürsü açanların arşivlerinde hangi belgeler var? Başka bir savcımız da bu konuda bir soruşturma başlatsın bakalım ne çıkacak? Böyle bir soruşturma demokratik sorumluluğun gereği değil midir?

4-6/07/2008 tarihlerinde yapılan Abant toplantısında milli devlet ve milli kültür çelişkilerin sebebi gösterilmekte, İslam ve laiklik karşıtlığı üretilmekte, hatta milli devlet varlığını tek bir kültüre dayanarak sürdüremez denilmektedir. Adeta tarih ve coğrafya tahrif edilerek Türkiye Cumhuriyeti’ni Makedonların ve üerkezlerin kurduğu savunulmaktadır. PKK terör örgütüne af çıkarılması ve bunun dağdakileri, cezaevindekileri, diasporadakileri kapsaması gereği barışın zorunlu şartı olarak ilan edilmektedir. Hızını alamayan bir Abantçı demokrat aydın! şu çıkarımı yapıyor: “Kürtler devlet sahibi olmadan bu sorunu çözmek zordur.” Birlik ve barış içinde yaşamak her aklı başında insanın vazgeçilmez ön kabulüdür. Demokrasimiz adına, temiz eller adına başka bir savcımız bu sözleri söyleyenlerin konuşmalarını, bağlantılarını, arşivlerindeki belgeleri bir soruştursun bakalım ne çıkacak? Bu sivri ve bölücü dilin arkasında ne var? Düne kadar ağlayan ve ağlatan hoca diyerek dalga geçenleri değiştiren ve buluşturan ‘ana saik’ nedir?

Ortada ‘uluslararası kadife devrim yapanların’ yandaşları dolanıyor. Fakat her nedense belli bir kesim hedef alınıyor. Hedef seçilen bu kesim gerçekten tanımlandığı gibi somut bir fiili işledilerse cezalarını çekeceklerdir. Hukuk devleti olmanın gereği budur. Ne var ki alınan ifadelerin ‘yukarıda’ bir parça sınırını çizdiğim gruplara servis edilmesi bir gücün, mevcut güce yaslanarak umutsuzca bir intikam peşine düştüğü izlenimi vermektedir. üerçevesini çizdiğim ekibin daha iddianame ortada olmadığı halde sergilediği tavır, sarf ettiği sözler ve damgalama tarzı, geleceğe yönelik biçtiği vizyon ‘intikam’ arzusunu dışa vurmaktadır. Ne yazık ki bu durum, mevcut politik söylemin tersine çevrilmesine ortam hazırlayacaktır. Böyle bir şeyi ben asla arzu etmem. Ancak söz konusu ekipler, şartlar değişince aynı şeyle yüz yüze kalacaklardır. üünkü herkes işlediği fiilin kölesidir.

Demokrasinin en temel vasfı halkın katılımına dayalı seçimdir. Siyasi iktidar seçim yoluyla belirlenir. Ancak ‘iktidar alanı’ siyasi iktidarla muhalefet arasında paylaşılır. Siyasi iktidar gücünü, muhalefet aracılığıyla yansıtabilmek için adı konulmamış olsa da iktidar alanını paylaşır. üünkü demokratik sistemde muhalefet iktidarın varlık sebebidir. Toplumsal dengeyi ve barışı korumanın yolu budur. Baskı, kadrolaşma, yandaşlarını her halükarda koruma ve destekleme yoluyla muhalefeti bitiren iktidar devrini tamamlar ve çöker. Buna bir de meydan okuma, insanların mahrem dünyasına girerek ‘dijital sistemle’ teslim alma arzusu eklenirse demokrasi tersine çevrilmiş demektir. Dijital sistemle teslim alınan ‘tanımlanmamış ve bilinmez’ bir durumla ölüme teslim edilen Kuddusi Okkır’ın bedeni buna şahittir.



...