BÝR NAZÝ SUBAYININ ANILARINDAN
“üü RENKLÝ BAYRAK KüRTLERE HEDÝYEMDÝR”



22.09.2008 /yenidenergenekon.com








KIRMIZI ve YEþÝL renkler, BEYAZ renk ile birlikte, Türk tarihinin derinliklerinden süzülerek gelmiþ ve Osmanlý Devleti’nin sonuna kadar hükümranlýk renkleri olarak kullanýlmýþtýr. Kýyafetlerde ve sembollerde ise, bu üç renk bütün Türkiye’de bugün de çok yaygýn olarak kullanýlmaktadýr.

Durum böyle iken, son yýllarda sarý, kýrmýzý ve yeþil üçlüsünün ülkemizde bölücülük simgesi olarak kullanýldýðý hayretle görülmüþtür.

Tabii, söz konusu üç rengin Türkiye’de bölücü bir terör örgütü tarafýndan bölücülüðün simgesi olarak takdim edilmiþ olmasý, terör örgütünün bu renkleri nasýl bir araya getirdiði, neden bu renkleri benimsediði, nasýl benimsediði ve terörist bölücü çevrelerde bu renklerin ne zamandan beri kullanýlmaya baþladýðýna dair, zihinlerde birtakým sorularýn oluþmasýna da neden olmuþtur.

Elbette bizim zihnimiz de bu sorular ile meþguldü. Derken, günün birinde, belki de yayýnlayanlarýnýn bile yaptýklarý iþin pek farkýna varmadan yayýnladýklarý, bir NAZÝ Subayý’na ait anýlar, bizim zihnimizdeki sorularýn cevaplarýný ortaya koyuverdi.
Söz konusu anýlar, Yeni Ufuk Gazetesi’nin 18 ve 19 Haziran 1997 tarihli nüshalarýnda, “Kuzey Irak’ta Bir Nazi: Hitler’in Petrol Ýçin, Kürt Devleti Pazarlýðý” ve “Almanlarýn Bitmeyen Kürt Ýlgisi” baþlýklarýyla yayýnlandý. Anýlar, Godfried Johannes Müller adlý bir Nazi subayýna aitti.

Anýlarýn ele aldýðý konu kýsaca þöyledir:

22 Haziran 1941′de Almanya, üçbuçuk milyon askerle Sovyetler Birliði’ne saldýrdýðýnda, Hitler ordularýnýn hayati ihtiyacý olan petrol, bu ülke topraklarýndan saðlanmaya baþlanmýþtýr. üünkü, daha önce ele geçirilmiþ olan Romanya’daki petrol yataklarý ile Almanya’daki kömür madenleri, Hitler Almanyasý için hem verimsiz hem de yetersizdir.

üte yandan, Alman ordularý kýsa bir süre sonra Sovyet topraklarýndan çekilmek mecburiyetinde kalýnca, petrol sýkýntýsý daha ileri boyutlarda hissedilmeye baþlar. Bu sýrada, istihbarat subayý Godfried Johannes Müller ve arkadaþlarý, Almanya’nýn yeni petrol kaynaklarý bulmasý gerektiði inancýyla kafa yormaktadýrlar. Akýllarýna, þeyh Mahmud Berzenci ve Molla Mustafa Barzani’nin Kuzey Irak’ta Ýngilizler’e karþý ayaklanma istekleri gelir (o sýrada Irak Ýngiliz yönetimi altýndaydý) ve Kuzey Irak’a dikkatlerini çevirirler. Bu, Ýngilizlerin kontrolündeki zengin petrol kaynaklarýna, yani Kerkük ve Musul petrollerine yönelmek demektir.

Müller, düþüncelerini bir raporla Adolf Hitler’e aktarmak imkaný bulur.

Raporunda, Kuzey Irak’ý ve burada yaþayan aþiretleri iyi tanýdýðýný ve izin verilmesi durumunda bölgeye giderek burada, Ýngilizler’e karþý bir Kürt ayaklanmasýný örgütleyebileceðini bildirir.

Müller, Kürtler’in Ýngilizler’e düþman olduðunu; burada baþlayacak bir ayaklanma ile hem petrol kaynaklarýna sahip olunabileceðini hem de ayaklanmanýn Ýran’daki Kürt bölgesine sýçramasý durumunda, Alman ordusunun Kafkaslardan, Sovyetler’e karþý ikinci bir cephe açma þansý bulacaðýný belirtir. Ayaklanma sýrasýnda elveriþli bir yere havaalaný inþa edilebileceði ve Alman paraþütçülerinin bu sayede bölgeye daha rahat ulaþabileceði de raporda yer alýyordu.

Hitler, Müller’in raporunu okuyunca keyiflenir ve “ivedi” kaydýyla raporu Genelkurmay Baþkaný Wilhelm Kietel’e havale eder. Kietel de planýn derhal uygulamaya geçirilmesini emreder.

Müller vakit geçirmeden Kuzey Irak’a havadan inecek ekibi oluþturmaya ve gerekli malzemeyi derlemeye baþlar. O, grubunu Arapça, Farsça ve Kürtçeyi iyi bilenlerden oluþturmak istemektedir.
Nitekim, grubun üyelerinden biri olan Hofman, Orta Doðu uzmaný idi ve Tahran’da da üniversite hocalýðý yapmýþtý.

Bir diðeri, Orta Doðu’yu çok iyi bilen Konechin adýnda Polonya kökenli bir subaydý.

Ama bu ekibin, söz konusu harekat için bir Kürd’e de ihtiyacý vardý. Kuzey Irak’ý ve Kürt aþiretlerini iyi bilen, bölgede düþmanlýklarý olmayan biri seçilmeliydi. Sonunda, aranan vasýflarda biri bulunur. Bu zat, Nafi Remzi Reþid’dir.

Reþid, Kuzey Irak’ýn büyük aþiretlerinden birine mensuptur, Amerika Birleþik Devletleri’nde öðrenim görmüþtür.

Müller, Nafi Remzi Reþid ile Ýstanbul’da tanýþýr. Bu yýllar Alman casuslarýnýn Türkiye’de cirit attýklarý yýllardýr. O, planýnýn Remzi tarafýndan bilinmesinde sakýnca olmayan yanlarýný ona heyecanla anlatýr.

Sonunda ikisi, Kuzey Irak petrolüne karþýlýk o bölgede baðýmsýz bir Kürt devleti kurmak þartýyla anlaþýrlar. Buna göre Kuzey Irak Kürtleri Almanlara petrol verecek, bunun karþýlýðýnda da, Ýngilizler bölgeden kovulunca burada bir Kürt devleti kurulacaktý.

Bundan sonra Müller ve ekibi Almanya’nýn daðlýk bölgelerinde eðitime baþlarlar. Hazýrlýklar bitince de o sýrada Almanlarýn iþgalinde bulunan Kýrým’a gidip buradan bir uçak ile Kuzey Irak’a geçerek paraþütle Hakurk vadisine ineceklerdir.

1943 yýlý Haziran ayýnda bir gece vakti, Kürt giysileri giyen ve sahte Irak kimlikleri taþýyan Almanlar, Remzi ile birlikte Karadeniz semalarýndan geçip Kuzey Irak’a ulaþýrlar. Hemen Remzi’nin ailesinin ve aþiretinin bulunduðu Erbil þehrine gitmeye karar verirler.

Ýngiliz devriyelerinin kontrolündeki yerlerden geçerek Erbil yakýnlarýndaki Kasr-ý Atevlaha bölgesine ulaþmayý baþarýrlar. Burasý Remzi’nin aþiretinin kontrolü altýndadýr. Ne var ki, aþiretin önde gelenleri Almanlara yardým etmeyeceklerini söylerler. üünkü, Ýngiliz istihbarat birimleri harekattan, daha baþlamadan önce haberdar olmuþlardýr ve Almanlarý Erbil civarýnda aramaktadýrlar. Artýk yapýlabilecek fazla bir þey kalmamýþtýr. Bu defa Kuzey Irak’tan kaçýþ planlarý yapmaya baþlarlar.

Ancak, baþlarýna konan 1000 dinar ödülü almak isteyen bir Kürt tarafýndan ihbar edilerek yakalanýrlar, tutuklanýrlar. ünce Baðdad’a, oradan da Mýsýr’a götürülerek sorgulanýrlar. Aðýr iþkenceler gören Remzi aklýný yitirir. Müller’in esareti ise 1947′de sona erer ve Almanya’ya döner. Kendi ülkesinde de bir süre tutuklu kaldýktan sonra serbest býrakýlýr. Müller, tutuklu kaldýðý sýrada bir Ýngiliz subayýndan, Londra’nýn bu operasyonu, harekete geçmelerinden iki hafta önce haber aldýðýný öðrenir. Müller’e göre Kýrým’dan bindikleri uçaðýn pilotu da Ýngiliz ajanýydý.

Yukarýda özet olarak anlattýðýmýz olaylar zinciri içerisinde, konumuz olan “üç renkli bayrak” olayýna gelince, bununla ilgili ayrýntýyý, maceracýlýktan Nazi istihbarat subaylýðýna geçmiþ olan Godfried Johannes Müller’in aðzýndan dinleyelim:

“O sýrada Molla Mustafa Barzani ve þeyh Mahmud Berzenci’nin Ýngilizlere karþý ayaklanma düþünceleri vardý. Bunlar ayaklandýktan sonra biz de petrolleri Alman ordusuna gönderebilecektik. Ayaklanma baþladýktan sonra, Alman ordusu Kürtlere yardým edecekti. Orada bir havaalaný yapýlacaktý. Buraya gelen paraþüt birliði ile Bakü önlerindeki Alman ordusu daha da güçlendirilecekti. Böylece hem Kuzey Irak petrollerine hem de Bakü petrollerine daha rahat ulaþacaktýk”.

Kendisine, “Remzi ile birbirinize ihanet etmeme konusunda yemin ettiðinizi anlattýnýz. Siz, Alman bayraðý üzerine, Remzi de Kürt bayraðý üzerine yemin etmiþ. Kürt bayraðýnýn öyküsünü anlatýr mýsýnýz?”

þeklindeki bir soru üzerine ise Müller, anýlan bayrak ve renkler hakkýnda þunlarý söylemektedir:

“Berlin’den hareket etmeden önce ilk eþime, Kürtlerin bir sembole ihtiyacý olduðunu söyledim. Operasyondan önce Remzi ile, birbirimize ihanet etmeyeceðimize ve hep sadýk kalacaðýmýza dair yemin ediyorduk. Ben, Alman bayraðýna el basarak yemin ettim. Remzi’nin ise el basacak bir bayraðý yoktu. Bu sýrada aklýmýza geldi. En güzel renkler kýrmýzý, yeþil ve beyazdý bana göre. Kürt bayraðýndaki renkler Kürtlere yakýþýr renkler olmalýydý. Bayraktaki kýrmýzý, yeþil ve beyaz renkleri bu düþünceden yola çýkarak koydum… Remzi ile birlikte þekillendirdik bu bayraðý. Bayrak benim Kürtlere en büyük hediyemdir. Uçaktan atlarken yanýmýzda bu bayraklar da vardý. Sonra onlarý buldular. Ama güzel olan, unutulmadý. Baþkalarý da kullandý”.

Evet, Nazi istihbarat subayý Godfried Johannes Müller’in Kuzey Irak macerasý dolayýsýyla Kürt bayraðý konusunda söyledikleri kýsaca bunlardýr.

þimdi, bu macerayý öðrendikten ve Müller’in bayrak ve renkler hakkýnda söylediklerini dinledikten sonra, aþaðýdaki hususlara da mutlaka iþaret etmeliyim.

a - Görüldüðü gibi Almanya’nýn Kuzey Irak’la daha doðrusu Kürtlerle ilgisi, aslýnda bölgenin petrol zenginliðine olan bir ilgidir. Ekonomik ve buna baðlý siyasal çýkar hesaplarý sonucu ortaya çýkan bir ilgidir. Hiç süphe edilmemelidir ki bugün de baþta Almanlarýn bölücü terör örgütünün kendi ülkesindeki teþkilatlarý olmak üzere, ülkemizdeki bölücü hareketlerle ilgilenmesinin altýnda yatan gerçek de ayný gerçektir. Yani, adam Kuzey Irak petrolüne, o arada Bakü petrolüne göz dikecek ve bunlardan öyle veya böyle çýkar elde etmek için bölge insanlarý üzerinde oyunlar oynayacak.
Aslýnda Almanlarýn II. Dünya Savaþý yýllarý ile sýnýrlý kalmayýp, günümüzde de sergilenmekte olan bu tip oyunlarý, bölgede ekonomik ve siyasal çýkar peþinde olan bütün dýþ güçlerin gizli veya açýk politikalarýnýn ana etkenini oluþturmaktadýr. ülkemizde yýllardýr kan dökmekte olan bölücü terörü öyle veya böyle, açýk veya kapalý kýþkýrtýp, besleyenler de iþte bu mihraklardýr.

b - Nazi subayý Müller acaba gerçekten kýrmýzý, yeþil ve beyaz renkler üçlüsünden oluþan bir Kürt bayraðýný, söylediði gibi kendiliðinden mi düþünmüþtür, yoksa; yukarýdan beri kaynaklara dayanarak açýkça ortaya koyduðumuz üzere, tarihi Türk geleneðindeki beyaz, kýrmýzý, yeþil (ve sarý) tercihinden mi herhangi bir þekilde etkilenmiþ veya esinlenmiþtir?

üünkü,

Birinci Dünya Savaþý baþta olmak üzere Almanya ile Osmanlý Devleti arasýndaki sýký iliþkiler ve iþbirlikleri, söz konusu yeþil, kýrmýzý ve beyaz renkler üçlüsünün alýnarak “Kürt bayraðý” adý altýnda bir araya getirilmiþ olmasýnda, Osmanlýlardan esinlenilmiþ olmasý ihtimali çok kuvvetlidir.

c - Görüldüðü gibi Müller’in hazýrladýðý ilk Kürt bayraðý kýrmýzý, yeþil ve beyaz renklerden oluþmakta olup, meydana getiriliþ yýlý da 1943′tür. Demek ki bu tarihe kadar Kuzey Irak’ta da dünyanýn baþka herhangi bir yerinde de bir Kürt bayraðý olmamýþtýr. Deðilse Müller’in Remzi için bir bayrak uydurmasý söz konusu bile olmayacaktý.

d - Daha sonralarý, muhtemelen yine Müller gibi birileri, bu bayraðýn renklerinden yeþil ve kýrmýzýnýn yanýna, beyazý deðil sarýyý alarak bir bayrak biçimine getirmiþler ve bölücü terör örgütünün eline tutuþturu vermiþlerdir. Terör örgütü de, benimsediði Marksist ideolojinin sembolü olan orak-çekiç ile veya kýzýl yýldýz ile bu renkleri kullanarak ülkemizde bir bölücülük simgesi gibi ortaya çýkarmýþtýr. Bu tip bir bölücülük simgesinin ortaya çýkýþý ise 1943′ten epeyce sonra ve ancak 1970′li yýllardýr. Yani, sarý, kýrmýzý ve yeþil renklerden oluþan bir bayraðý hükümranlýk bayraðý ve devlet baþkanlýðý forsu olarak kullanan Osmanlý Devleti’nin yýkýlmasýndan yaklaþýk 50 yýl sonra.

e - Hatta daha sonralarý, Kuzey Irak’taki bazý Kürt gruplarý da, muhtemelen bölücü terör örgütünün etkisinde kalarak, bayraklarýný sarý, kýrmýzý ve yeþil renklerden oluþacak tarzda düzenlemiþlerdir. Bunlar, bu üç rengi enlemesine üç geniþ þerit halinde yan yana getirdikten sonra, ortada bulunan sarý þeridin tam ortasýna bir de beyaz güneþ þekli koymak suretiyle, dört renkli yeni bir þekil meydana getirmiþlerdir. Böylece bir anlamda Nazi subayý Müller’in bayraðý ile bölücü terör örgütünün bayraðý, tek bir þekilde birleþtirilmiþtir.

f - Görüldüðü gibi bu oluþumlarýn hepsi, nihayet kýrk-elli yýllýk bir geçmiþin oluþumlarýdýr. Yani, Türk tarihinin baþlangýcýndan beri milli semboller olarak ve daima milli birlik ve beraberliðimizin simgesi olarak kullanýlmýþ olan sarý, kýrmýzý ve yeþil renkler, bir bölücü terör örgütünün elinde, bölcülüðe alet edilmek istenmiþtir.

g - Ýþin bir baþka yanýna gelince, maalesef Türk halký, sarý, kýrmýzý ve yeþil renklerin bizim tarihimizde oynadýðý rolü tamamen unutmuþtu. Oysa, söz konusu renklerin Türk tarihindeki anlam ve öneminin, hiç deðilse eðitim ve kültür programlarýmýz aracýlýðýyla unutturulmamasý gerekirdi. Ama, maalesef bunlarý unutmuþ olan halkýmýz, söz konusu renklerden oluþan böyle bir bayraðý görünce, bunu bölücülüðün bir simgesi gibi öðrendi ve her yerde ona göre tavýr almaya veya tepki göstermeye baþladý. Hatta, baþta tarihi mehter takýmýmýzýn renkleri olmak üzere, pek çok yerde bu üç rengi yan yana getirmemeye veya birlikte kullanmamaya özen gösterir oldu.
Halbuki bu tavýr fevkalade yanlýþtýr.
Sarý, kýrmýzý ve yeþil renkler, gerek ayrý ayrý, gerekse ve özellikle üçü bir arada, bizim tarihimiz boyunca milli anlamlara sembol yaptýðýmýz renklerdir. Anadolu halkýnýn pek çoðunun milli giysilerinde bugün de üçünü bir arada kullanmaya düþkün olduðu renklerdir.

Bunlarý günümüzde de gelecekte de en geniþ biçimde ve her yerde kullanmaya devam etmemiz gerekmektedir. Aksi bir tutum, bölücülerin amaçlarýna göre hareket etmek olacaktýr. O bakýmdan, Osmanlý Devleti’nde devlet baþkanlýðý bandosu demek olan ve o yüzden devlet baþkanlýðý renkleri olan sarý, kýrmýzý ve yeþil renkli kýyafetlerden oluþan tarihi Mehter Takýmlarýnda baþta olmak üzere, gerek tarihi filmlerde gerekse tarihi ve kültürel geleneklerimizin gerektirdiði her yerde mutlaka kullanýlmalýdýr.

Böylece, bu renklerin bölücülüðün deðil, tam aksine milli birlik ve beraberliðin renkleri olduðu önem ve özenle vurgulanmalýdýr.

Burada, þuna da önemle iþaret etmeliyim ki, biz toplum olarak bir zamanlar, milli bayramlarýmýzdan olan Nevruz’u unutulmaya terkettik. Derken birileri bunu alýp Kürt bayramý diye takdim etmeye ve Nevruz’u bölücülüðe alet etmeye kalkýþtýlar. Týpký onun gibi, sarý, kýrmýzý ve yeþilin tarih boyunca bizde hükümdarlýk renkleri olduðunu da unuttuk. Yine hemen birileri bunlarý alýp, bunlardan sözde bayraklar yaparak bölücülük simgesi yapmaya kalktý.

Bu iki olay bize, milli kültür geleneklerini, yani kültürel geçmiþinin bir takým deðerlerini unutmuþ veya ihmal etmiþ olan toplumlarýn bu yüzden ne gibi acýlar ve sýkýntýlar yaþayabileceðini yaþayarak göstermiþtir. Dileðim, bundan yeterli dersi çýkarmamýzdýr. þüphe yok ki, bu deðerlere en geniþ þekilde yeniden sahip çýkmamýz, bölücülerin heveslerini kursaklarýnda býrakacak ve milli birlik ve beraberliðimizin pekiþtirilmesine büyük katkýlar saðlayacaktýr.


Prof. Dr. Reþat GENü

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Eski Baþkaný

...