Nübüvvetin bitiþinin bir anlamý da artýk aklýn sýnýrsýz kullaným döneminin açýldýðýdýr.
Ýslam'ýn mistik düþünce sistemlerine, özellikle ‘tasavvufun bir yozlaþtýrýlmasý olan tarikatlar' bünyesine Ebu Hamid el-Gazali (ölm. 505/1111) tarafýndan sokulan, “Akýl, vahiy ve aþkla sýnýrlýdýr” yolundaki kabul Kur'an'la asla baðdaþmaz.
Kur'an, aklýn iþletilmesine, kullanýmýna hiçbir sýnýr koymamýþtýr.
Kur'an'a göre, vahyin ilk görünümü, ilk ürünü akýldýr.
Ýlk ve esas peygamber de akýldýr.
Kur'an dilinin aþýlmamýþ ustasý Isfahanlý Ragýb (ölm. 502/1108) diyor ki, “ilk peygamber, içsel peygamber akýldýr. ünce o devreye sokulmalýdýr ki, dýþsal peygamberler, bizim bildiðimiz peygamberler iþe yarasýn.”
Ve devam ediyor Isfahanlý Ragýb:
“Akýl komutan olmalýdýr ki, vahyin diðer ürünleri sonuç versin.”
Tutuculuðuyla, aklý prangalamasýyla ünlü Gazali bile bu Kur'ansal apaçýklýk karþýsýnda þunu itiraf etmek zorunda kalýyor:
“Akýl ile nakil (dinsel metinler) çatýþtýðýnda, aklýn söylediði öne alýnýp dinsel söylem ona uydurulur.”
Tutucu Gazalisi bile böyle düþünen bir Ýslam fikir mirasýndan þu önümüzde duran Ýslam dünyasýnýn yeterince nasipli bulunduðunu söylemek mümkün mü?
O halde, Ýslam dünyasýnýn en büyük belasý, ondaki akýl düþmanlýðý deðil de ne?
Ýslam dünyasý denen alemin en büyük düþmaný bizzat kendisi...
Akýl düþmaný dinci söylem tarafýndan þeytani bir morfin gibi tekrarlanan, “Aklýn din ve sünnetle sýnýrlanmasý esastýr” sloganý veya bugünlerde bazý hurafe hamallarýnýn icat ettikleri “Ýslamcý akýl” tabiri Kur'an dýþý bir bühtandýr.
Emperyalizmin has ajaný oryantalistlerin siyaset dincisi çevrelere yutturduklarý bir Haçlý zehiridir.
Aklýn gayri Ýslamisi de mi var, behey sersem!
Allah'ýn elinden gayri Ýslami þey çýkar mý?
Gazali, felsefeyi dine mahkûm hale getirerek, Ýslam düþüncesinin kaderini kararttý; Ýslam'a da insanlýða da büyük kötülük etti.
Fransýz filozofu Descartes (ölm. 1650) ise felsefeyi dinin uydusu olmaktan çýkararak, baþka bir deyiþle aklý kilisenin ‘vahiy adýna' (!) vurduðu prangadan kurtararak insanlýðýn yükseliþi yolunda müthiþ bir adým attý.
Ne yazýk ki, Ýslam dünyasý hala Gazali rotasýnda gidiyor.
Bu yanlýþ rota, büyük Atatürk tarafýndan gerçek yönüne çevrildi ama Ýslam dünyasý Atatürk'e sýrt dönerek rotadan yararlanma imkanýný kendi eliyle yok etti.
Kur'an'a göre, taakkulun ayrýlmaz ikizi bilimdir. (Ankebût Suresi, 43)
Taakkul ise akýl sözcüðünden türemiþ bir kelime. Aklý iþletmek, akýl yoluyla bilip anlamak, aklýn verilerini esas almak gibi anlamlar taþýyor.
Ne ilginçtir, Kur'an, taakkul tabirini defalarca kullandýðý halde akýl kelimesini hiç kullanmaz.
þunu demek istiyor Kur'an:
"Ben, cevher olarak aklýn varlýðýný yeterli görmüyorum; o hepinizde var. Benim istediðim, aklýn iþlevsel olmasý veya iþlevsel akýl."
Daha açýkçasý:
Kur'an aklýn çýplak mülkiyetini yeterli görmüyor, aklýn intifa (kullaným) hakkýný esas alýyor. Aklýn çýplak mülkiyetine sahip olmanýz 'akýllý adam' olmanýz için yeterli deðildir.
ünemli olan þu: Sahip olduðunuz akýl iþletilen akýl mý, bloke edilip þunun-bunun vesavetine terk edilmiþ bir cevher mi?
Kur'an bunu soruyor ve nihayet þunu ilkeleþtiriyor:
"Allah, aklýný iþletmeyenler üzerine pislik atar." Yunus, 100)
Evet. Kur'an taakkul istivor.
Taakkul yoksa insan surette insan, hakikatte hayvandýr. (Furkan,44 )
Peygamberliðin bitiþinin bir anlamý da artýk aklýn sýnýrsýz kullaným döneminin açýldýðýdýr.
Tarikatçý düþünce sistemlerindeki "Akýl, vahiy ve aþkla sýnýrlýdýr" yolundaki ortak kabul Kur'an'la asla baðdaþmaz.
Kur'an, aklýn iþletilmesine, kullanýmýna hiçbir sýnýr koymamýþtýr. üünkü Kur'an'a göre, vahyin ilk görünümü, ilk ürünü akýldýr.
Ýlk ve esas peygamber de akýldýr. Kur'an dilinin aþýlmamýþ ustasý Isfahanlý Ragýb (ölm. 502/1108) diyor ki, "Ýlk peygamber, içsel peygamber akýldýr. Akýl komutan olmalýdýr ki vahyin diðer ürünleri sonuç verebilsin."
Tutuculuðuyla, aklý prangalamasýyla ünlü Gazali (ölm. 505/1111) bile bu Kur'an'sal apaçýklýk karþýsýnda þunu itiraf etmek zorunda kalýyor:
"Akýl ile nakil (dinsel metinler) çatýþtýðýnda, aklýn söylediði öne alýnýp dinsel söylem ona uydurulur."
Akýl düþmaný dinci söylem tarafýndan þeytani bir morfin gibi tekrarlanan, "Aklýn din ve sünnetle sýnýrlanmasý esastýr" sloganý veya bugünlerde bazý hurafe hamallarýnýn icat ettikleri 'Ýslamcý akýl' tabiri Kur'an dýþý bir bühtandýr.
Aklýn gayri Ýslamisi de mi var, behey sersem! Allah'ýn elinden gayri islami þey çýkar mý?
Gazali, felsefeyi dine mahkûm hale getirerek, Ýslam düþüncesinin kaderini kararttý; Ýslam'a da insanlýða da büyük kötülük etti.
Fransýz filozofu Descartes (ölm. 1650) ise felsefeyi kilisenin vurduðu prangadan kurtararak insanlýðýn yükseliþi yolunda müthiþ bir adým attý.
Ne yazýk ki, Ýslam dünyasý hala Gazali rotasýnda gidiyor. Bu yanlýþ rota, büyük Atatürk tarafýndan gerçek yönüne çevrildi ama Ýslam dünyasý Atatürk'e sýrt dönerek rotadan yararlanma imkanýný kendi eliyle yok etti. Ýslam dünyasýnda akýl hala prangalý. Tarikat ve hurafe prangalarý bunlar. þimdilerde ise Ýslami akýldan dem vuruyorlar. Aklý iþleten baþkalarý, Ýslami akýldan söz eden bunlar...
Evrensel aklýn içi boþmuþ; akýl Ýslami akýl olmalýymýþ...
Ýslami akýl (!) hangisi? Afganistan'daki mi, Suudi Arabistan'daki mi? Yoksa Almanya veya Japonya'daki mi?